Promosyon, bankacılık sektöründe geniş anlamıyla şu şekilde tarif edilebilir:
“Maaş ödeme protokolü çerçevesinde yapılacak ürün ve hizmet tanıtımları karşılığında, kurumlara ve/veya kurum personeline, nakit ödeme, mülkiyeti Bankaya ait olan araçların kullanımının verilmesi (tahsisi) veya bu araçların mülkiyetinin devredilmesi, kuruma ait inşaat, tadilat, tamirat, dekorasyon masrafının Bankaya fatura edilerek Bankaca ödenmesi vb. çeşitli katkılar sağlanmaktadır. Tüm bu iş ve işlemler için Bankalar kurumlar lehine geniş anlamıyla kazandırmada bulunmaktadır. İşte bu kazandırmalar, bankacılık sektöründe “promosyon” olarak adlandırılmaktadır.”[1]Ömer Elmas, Bankacılık Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlara İlişkin Değerlendirme, 44.
Promosyonların en yaygın hali ise bankalar tarafından ilgili kurum ve kurum personeline maaşlara ek olarak ödenen ek nakit ödemelerdir.
Gündelik dilde daha çok maaş promosyonları olarak ifade edebileceğimiz promosyonların fıkhî açıdan değerlendirildiğinde -aşağıda detaylı izah edileceği üzere- faizden veya en azından faiz şüphesinden uzak olmadığı görülmektedir. Bu nedenle, başta maaşa ek olarak bankalar tarafından ödenen promosyon paraları olmak üzere insanın şöyle veya böyle eline geçen ama kullanmasında mahzur olan bir paranın/malın nasıl değerlendirilmesi gerektiği şu şekilde özetlenebilir:
Öncelikle bu paranın elden çıkarılması gerekir. Bu meseleyi inceleyen kişi/kurumların çoğunluğu tarafından üzerinde uzlaşı sağlanan hususun, promosyonların, kişi kendi, temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar yoksul değilse, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının masrafları –buna vergi borçları, faturaları vb. başta olmak üzere faydası kendisine dönen harcamaları da dahildir– dışında bir yere verilmesi/harcanmasıdır. Şayet kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar fakir ise –bu bir yönüyle bir zaruret oluşturduğundan– bu paraları kullanabilir.
Kamu yararına yol, köprü, çeşme vb. yapan veya fakirlik, savaş gibi sosyal problemlerle boğuşan yurtiçi-yurtdışı bölgelere ulaşan kurum ve kuruluşlara bağışlanabilir.
Kendisinden haksız yere alınan bir para varsa oraya sarf etmesinde de bir mahzur olmayabilir. Bir hakkının haksız yere rehin tutulup para vermediği takdirde onu kurtaramaması durumu veya haksız bir şekilde maruz kaldığı bir davada imkanları kısıtlı ise dava ve avukat masraflarını karşılama gibi.
Dini yaşantısında hassas olan kimselere şu da tavsiye edilebilir:
Kişinin kendisinin veya bakmakla yükümlü olduğu kimselerin temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar ihtiyacı varsa bu paraları kullanabilir ancak yine de şu düşünceye göre hareket edebilir: Bugün benim buna ihtiyacım var, ihtiyacım kadarını kullanayım, elim genişlediğinde bugünkü değeri üzerinden hesaplayacağım miktarda yoksullara sadaka veririm. Zira haram konusundaki duyarlılığım zamanla aşınabilir, alışkanlık yapabilir ve hassasiyetimi kaybetmeye bir ön adım olabilir. Dinim beni haram şeylerden menettiği gibi şüpheli şeylere karşı da hassas davranmamı emretmektedir. Ben de şüpheli şeyleri dahi terk etmeli, helal-haram duyarlılığımın aşınmaması için bir ön tedbir olarak imkânlarım genişlediğinde harcadığım miktar kadarını elden çıkarmalıyım.
hikmet.net
Detaylı bilgi için:
Dipnotlar
⇡1 | Ömer Elmas, Bankacılık Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlara İlişkin Değerlendirme, 44. |
---|