Beddua, farsça kökenli bir kelime olup, “kötü dua” anlamına gelmektedir. Günahsız müslümanlara bedduada bulunup lanet etmek haram kabul edilmiş, fâsık olan müslümanlara ise lanette bulunmanın caiz olduğu ifade edilmiştir. Bunun delili ise Peygamberimiz’in (aleyhissalâtu vesselâm) bir kimseye beddua etmek istediği zaman rükûdan sonra beddua ettiği ve özellikle sabah namazından sonra: “Allahım! Falan kimseye lanet olsun.” dediği rivayet edilmiştir.[1]Heyet, “La’n” mad., Mevsûatü’l-fıkhiyeti’l-Kuveytiyye, 35/273.
Diğer taraftan dinin zulüm ve haksızlık saydığı geçerli sebeplere dayanması şartıyla caiz olduğunu gösteren ayet ve hadisler de bulunmaktadır. Nisa sûresi 149. ayetinde geçen
لَا يُحِبُّ اللَّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلَّا مَنْ ظُلِمَ
“Allah kötü sözün alenen söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariçtir.”
ayetini tefsirciler zulme uğrayanların beddua etmesinin caiz olduğuna işaret ettiğini söylemişlerdir. Mesela Taberî bu ayeti şöyle yorumlamıştır: “Zulme uğrayan kimse kendisine zulmeden zalime dua edebilir. Allah celle celaluhu bunu kerih görmemiş aksine ona bu konuda ruhsat vermiştir.”[2]Taberî, Câmiu’l-beyân, Müessesetü’r-risale, 2000, 9/343. Kuşeyrî ise: “Kendisine verilen izinden dolayı mazlumun zalime olan sözü, hakikatte kötü değildir.” diyerek meseleyi açıklamıştır.[3]Keşeyrî, Letâifü’l-işârât, Heyetü’l-mısriyyetü’l-amme, Mısır, 1/381.
Ayrıca Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) müslümanlara zulmeden, işkence eden müşriklere bedduası olduğu gibi uyarmak maksadıyla isim vermeden paraya taparcasına düşkün olanlara beddua ettiği rivayet edilmiştir. Mesela bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
تَعِسَ عَبْدُ الدِّينَارِ وَالدِّرْهَمِ وَالقَطِيفَةِ وَالخَمِيصَةِ إِنْ أُعْطِيَ رَضِيَ وَإِنْ لَمْ يُعْطَ لَمْ يَرْضَ
“Altın, gümüş ve iyi cins elbisenin kulu olan kişiler kahrolsun! Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse razı olmaz!” (Buharî, Rikâk 10.)
Bir başka hadis-i şerifte ise:
لَوْ كَانَ لِابْنِ آدَمَ وَادِيَانِ مِنْ مَالٍ لاَبْتَغَى ثَالِثًا وَلاَ يَمْلَأُ جَوْفَ ابْنِ آدَمَ إِلَّا التُّرَابُ وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ تَابَ
“Ademoğlunun bir vadi dolusu malı olsa muhakkak bir üçüncüsü daha olsun ister. Ademoğlunun iç boşluğunu topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder. ” (Buharî, Rikâk 10.)
buyrularak insandaki mal hırsına dikkat çekilmiş ve malın, paranın kulu olanlar da lanetlenmiştir.
Bunun dışında hadislere bakıldığında lanet edilenler arasında şu fiilleri yapanlar bulunmaktadır: Hırsızlık, eşcinsellik, faizcilik, ana babaya karşı gelme, İslâm’a ve Müslümanlar’a düşman olma, canlı hayvanları hedef olarak kullanma, arazi sınırlarını değiştirme, karaborsacılık yapma… Hadislerde lanete, bedduaya konu edilen sıfatlara baktığımızda bunların daha çok toplum düzenini, insanlar arasındaki huzur ve güveni bozan, dinî ve ahlakî çöküntüye sebep olan veya bunlara zemin hazırlayan davranışlar olduğu anlaşılmaktadır.[4]Kamil Yaşaroğlu, “Lanet” mad., D.İ.A., 27/101.
Dipnotlar