“Kullarım Beni Senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da davetime icabet ve Bana hakkıyle inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyüp selamete ersinler.” (Bakara, 2/186).
“Bazıları da, “Ey bizim Kerim Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver, ve bizi cehennem ateşinden koru”derler. İşte bunlar kazandıkları şeylerin hayır ve bereketlerini fazlasıyla görürler. Allah hesabı çok çabuk görür.” (Bakara, 2/201-202)
“İşte o sırada Zekeriyya Rabbine niyaz edip “Ya Rabbi, dedi, bana senin tarafından tertemiz, hayırlı zürriyet ihsan eyle. Şüphesiz ki sen duaları işitip icabet edersin.”(Bu Zekeriyya (as) ile, Tevrat ekinde kendisine bu isimde Zekârya kitabı atfedilen zat arasında hiçbir ilişki yoktur.) Zekeriyya mihrabda namaz kılmakta iken melekler kendisine seslenip: “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem peygamber olacak olan Yahya’yı müjdeler”dediler.” (Âl-i İmrân, 3/38-39) (Müfessirlerin ekseriyetine göre kelimeden maksad, Hz. İsa (as) dır. Kün (ol) emri ve kelimesiyle babasız olarak yaratıldığı için böyle denilmiştir. Bununla beraber başka tevcihler de vardır.)
“Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. Bu, Senin Rabb’inin, kulu Zekeriyya’ya olan lütuf ve ihsanının anlatımıdır. –O Rabbine gizlice seslenip şöyle niyaz etmişti: “Ya Rabbi, iyice yaşlandım, kemiklerim zayıfladı, eridi, başımdaki saçlarım ağardı, beyaz alevler gibi tutuştu. Ya Rabbi, Sana her ne için yalvardıysam, asla mahrum kalmadım, bedbaht olmadım.”Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek akrabamdan ötürü endişeliyim. Eşim de kısır. Bana lûtf-u kereminden öyle bir varis nasib et ki bana da, Yakub hanedanına da varis olsun. Onu, razı olacağın bir insan eyle ya Rabbi!” (Meryem, 19/1-7)
(Zekeriyya (as) Harun (as) neslindendi. İsrailoğulları Filistin’i fethettikten sonra ülkeyi 12 kabileye miras olarak dağıttılar. 13. olan ve Harun (as) dan gelen Levililer’e de dinî hizmetler düştü. (Eski Ahid, I. Tarihler, 23) Zekeriyya! buyurdu, Biz, sana adı Yahya olacak bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce, kimseyi ona adaş yapmadık. (Bu adı alan olmadı).”Nuh’u da önderlerden kıldık. O İbrahim ve Lut’dan çok önce, Bize yakarmıştı. Biz de duasını kabul buyurup onu ve yakınlarını evlatlarını ve halkından iman edenleri büyük bir beladan kurtardık. (Enbiya, 21/76). “Eyyûbu da an. Hani o: “Ya Rabbi, bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın”diye niyaz etmiş, Biz de onun duasını kabul buyurup katımızdan bir lütuf ve ibadet edenlere bir ders olmak üzere, hastalığını iyileştirmiş, kendisine aile ve dostlarını bir misliyle beraber vermiştik.” (Enbiyâ, 21/83-84)
(Müfessirler derler ki: Hz. Eyyub (as) Rûm diyarında Peygamber idi. Serveti ve hanedanı, evladu iyali geniş idi. Allah onun mallarını giderdi, sabretti. Çoluk çocuğunu aldı sabretti. Sonra bedenine hastalıklar ârız oldu, sabretti. Fakat halk: “Onun başına bunca derdin gelmesi boşuna değil, büyük bir günahı olmalı!“deyince, şifa niyazında bulundu. Allah da şifa lutfetti. Tevrat’da “Eyyubun Kitabı”nda onun felsefi çizgiler taşıyan destani hikâyesini ayrıntılı olarak anlatır. Onun Yahudi veya Rum olmayıp Kuzey Arabistanda yaşayan Arap kökenli Nabat halkından olduğu da söylenmiştir.)”Zünnûn’u da an. Hani o halkına kızmış, onlardan ayrılmış, Bizim kendisini sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Sonra karanlıklar içinde şöyle yakarmıştı: “Ya Rabbi! Sensin İlah, senden başka yoktur İlah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, Yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!”(“Balığın yoldaşı”manasına gelen Zün-nûn, Yunus (as) olarak tefsir edilir. Bu zat Tevrattaki Jonas olmaktadır. Jonas kitabı ona tahsis edilmiştir. Hz. Yunus halkını uzun zaman dine davet ettiği halde onlar kabul etmemiş, kendilerini tehdit ettiği azap da gecikmişti. Muhtemelen tövbe etmeleri sebebiyle azap geciktirilmişti, fakat o bunu bilmiyordu.
Daha tutarlı bir izah şöyledir: Yunus (as) azabın vâdesi geldi, diye başka bir yere sığınmak istedi. Bunda mahzur yoktu, fakat Allah’tan izin gelmeden yerinden ayrılması, onun için en güzel tutum değildi. Böyle bir halet-i ruhiye ile şehirden ayrılıp gemiye bindi. Fırtına gemiyi tehlikeye sokunca, kendi hatasının buna sebep olduğunu söyledi. Gemiciler onu denize attılar. Onu yutan balık üç gün sonra sahile bıraktı. Şehre gelip tebliğe devam etti. Belirlenen sürenin dolmasından hemen önce şehir halkı dönüş yapıp iman etti. Bu kıssada anafikir, tevbenin af sebebi olduğunu bildirmektir. Tevrata göre şehir Ninova’dır. Yunus Kudüs tarafında idi. Kral Hezekiel onun Ninova’ya gitmesini istemiş, o da gitmeyip gemiye binmişti. Çıkınca Ninova’ya gitti.
İkinci ihtimal: Yunus Ninova’da iken oradan ayrılıp denize açılmıştı. Doğruyu Allah bilir.) Onun da duasını kabul buyurduk ve o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.”(Enbiya, 21/87-88). “Zekeriyyayı da an. Hani o: “Ya Rabbi, beni evlatsız, tek başıma bırakma ki bana varis olsun. Bununla beraber iyi biliyorum ki, herkes fanidir herkesten sonra baki kalan, bütün varislerin en iyisi olan Sensin Sen!”90 – Onun da duasını kabul buyurduk. Ona Yahyayı armağan ettik. Bunun için de eşini çocuk doğurmaya elverişli hale getirdik. Doğrusu onlar hayırlı işlere koşuşur, iyilikte yarışır, hem ümit, hem endişe içinde Bize yakarırlardı. Gerçekten Bize derin saygı gösterirlerdi.” (Enbiya, 21/89). “Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Zira Bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 40/60).
(Bu ayetten “duanın ibadetin rûhu“olduğu anlaşılmaktadır. Dua etmek, Allah’a yönelmenin ta kendisidir. Nitekim Hz. Peygamber (as): “Dua, tam tamına ibadettir” ve yine: “Dua ibadetin başıdır,””Dua ibadetin özüdür”buyurmuştur. “Allah, kendisine dua etmeyen kuluna azab eder.”, “Dua, başınıza gelmiş ve gelecek olan musibetlerden sizi korur. Ey Allah’ın kulları dua ediniz”buyurmuştur. Çünkü Allah’ın yardımı olmaksızın, bizim tedbirimiz fayda sağlamaz.)
*Prof. Dr. Muhittin Akgül