Faiz ve kâr oranlarının birbirine yakın olması, ikisinin de hükmen aynı olduğunu göstermez. Zira, işlem açısından aralarında fark vardır ve bu fark hükme tesir eder.
Piyasada esas olan mal ticareti ve iktisadî kârlılıktır. İktisadî kârlılığın artması sermayeye olan talebi arttırır. Böylece artan kârlılık ödünç sermayenin faizini de artırır. Merkez Bankaları artan kârlılığa paralel olarak faiz oranlarını da arttırır. Tersi durumda da faizleri düşürür. Bu demektir ki piyasa faizlerini kâr oranları belirler; kâr belirleyen, faiz belirlenendir.
Katılım bankalarının vade farkını belirlerken faiz oranlarını ölçü alması bu sebeple sakıncası olmayan bir işlemdir. Esas olan mal ticareti olunca vade farkının neye göre belirlendiğinin önemi yoktur. Kaldı ki, faizleri belirleyen de iktisadî kârlılıktır.
Kâr ve faiz oranlarının birbirine yakın seyretmesinin sebebini bir misâlle anlatabiliriz:
Diyelim ki 100 liralık bir mal ihtiyacı için banka kredisine başvuran bir kişiye banka %10 kredi faizi önermiş olsun. Mevduat faizinin de %8 olduğunu, yani bankaya faizli mevduat yatıranlara da %8 faiz ödendiğini varsayalım.
Bu kişinin katılım bankası alternatifini düşünmesi hâlinde, katılım bankası asla nakdî kredi vermeyecek; müşterisine ihtiyacı olan malı doğrudan kendisinin satmasını teklif edecektir. Bu durumda katılım bankasının 100 liralık mala aynı vade için 110 liradan fazla fiyat önermesi beklenmemelidir. İşlem gerçekleştiğinde katılım bankasının kârı %10 olacak ve bu kârın da %80’ini yani 8 lirasını da katılım hesabı sahibine kâr olarak verdiğinde katılım bankasının kârıyla geleneksel bankanın faiz oranı kendiliğinden birbirine yakın hattâ eşit olabilecektir.
Bu benzerliğe rağmen katılım bankalarının vadeli satış işlemini geleneksel bankaların faizli kredi işlemine benzetmek doğru değildir.