Elbette! Kulluğun başlıca neticesi olan şükrü gerçekleştirme ve insanın mânen arınmasını sağlamaktan başka, çok hikmeti vardır. Zengin ile yoksul arasında hüsnüzan, güven, sevgi ve saygı köprüleri kurar, insanları kaynaştırır. Fakirleri hasetten, kıskançlıktan kurtarır. İsraf gibi Şeytanı sevindiren tarafları giderir. Hayırsızlık, dilencilik gibi durumları azaltır. İnsanın, toplumda beraber yaşadığı kimselere yardımı, sonuçta yine kendisine döner. Böylece insan, bencillik hastalığından ve zilletinden kurtulduğu gibi başkalarının da kurtulmasına vesile olur. Böylelikle bütün toplum kazanır. Toplum bozulur, fertleri birbirine ilgisiz, düşman hâle gelirse, topyekun millet birlikte mahvolur. İnsanlık tarihini iyi okuyacak olursak şu sonuca varırız: Bütün kargaşa ve savaşların sebebi şu iki düşüncedir: Birincisi: “Ben doyduktan sonra başkası ne olursa olsun.” İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.” İslâm zekât ve yardımlaşmayı farz kılarak birinci derdi ortadan kaldırır. Faizciliği yasaklamakla da ikinci derdi giderir. İnsanın insanı sömürmesini önler. (Bediüzzaman S. Nursi, Sözler, İstanbul, Şahdamar Yay., 2007, s.771.)
Kaynak: Prof. Dr. Suat Yıldırım, Yeni Ümit