Kuran Oku ve Dinle
Ash-Shu'araa
1. طسم
26|1|Tâ, Sîn, Mîm.
2. تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
26|2|İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri...
3. لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
26|3|Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin.
4. إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ
26|4|Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır.
5. وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ
26|5|O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler.
6. فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
26|6|Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.
7. أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
26|7|Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.
8. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|8|Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
9. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|9|Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
10. وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
26|10|Rabbinin Mûsa'ya, "Zulüm sergileyenler topluluğuna git" diye seslenişini hatırla.
11. قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
26|11|"Firavun'un toplumuna git! Hâlâ sakınmayacaklar mı?"
12. قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
26|12|Demişti ki Mûsa: "Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."
13. وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
26|13|"Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder."
14. وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ
26|14|"Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum."
15. قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ
26|15|"Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi götürün. Biz sizinleyiz, herşeyi dinlemekteyiz."
16. فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|16|"Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 'Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz."
17. أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
26|17|"İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."
18. قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
26|18|Firavun dedi: "Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."
19. وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
26|19|"Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen."
20. قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
26|20|Mûsa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
21. فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
26|21|"Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı."
22. وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ
26|22|"O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı."
23. قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
26|23|Firavun dedi: "Peki, âlemlerin Rabbi kim?"
24. قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
26|24|Dedi: "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız."
25. قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
26|25|Firavun, çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?"
26. قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
26|26|Mûsa dedi: "O hem sizin Rabbinizdir hem de önceki atalarınızın Rabbidir."
27. قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
26|27|Firavun dedi: "Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli."
28. قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
26|28|Mûsa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir."
29. قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
26|29|Dedi: "Benden başka ilah edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım."
30. قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُّبِينٍ
26|30|Mûsa dedi: "Ya sana gerçeği gösteren birşey getirmişsem!"
31. قَالَ فَأْتِ بِهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
26|31|Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!"
32. فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
26|32|O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.
33. وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
26|33|Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
34. قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
26|34|Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;
35. يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
26|35|Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
36. قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
26|36|Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,
37. يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
26|37|Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
38. فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
26|38|Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
39. وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنتُم مُّجْتَمِعُونَ
26|39|Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
40. لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
26|40|"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse."
41. فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
26|41|Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?"
42. قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
26|42|"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
43. قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ
26|43|Mûsa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi atın!"
44. فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
26|44|Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz."
45. فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
26|45|Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
46. فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
26|46|Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.
47. قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
26|47|Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne."
48. رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
26|48|"Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine."
49. قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
26|49|Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım."
50. قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
26|50|Dediler: "Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz,
51. إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ
26|51|Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk."
52. ۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
26|52|Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
53. فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
26|53|Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:
54. إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
26|54|"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."
55. وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
26|55|"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar."
56. وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
26|56|"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz."
57. فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
26|57|Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
58. وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
26|58|Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.
59. كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
26|59|Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.
60. فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ
26|60|Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar.
61. فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
26|61|İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!"
62. قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
26|62|Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir."
63. فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
26|63|Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.
64. وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
26|64|Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
65. وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُ أَجْمَعِينَ
26|65|Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.
66. ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
26|66|Sonra ötekileri boğduk.
67. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|67|Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.
68. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|68|Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
69. وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
26|69|İbrahim'in haberini de oku onlara.
70. إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
26|70|Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"
71. قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
26|71|Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz."
72. قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
26|72|Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"
73. أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
26|73|"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"
74. قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
26|74|Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."
75. قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
26|75|Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"
76. أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
26|76|"Siz ve o eski atalarınız!"
77. فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
26|77|"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."
78. الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
26|78|"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."
79. وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
26|79|"O'dur beni doyuran, suvaran."
80. وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
26|80|"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran."
81. وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
26|81|"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur."
82. وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
26|82|"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur."
83. رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
26|83|"Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!"
84. وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
26|84|"Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur."
85. وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
26|85|"Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl."
86. وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
26|86|"Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır."
87. وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
26|87|"Herkesin diriltileceği gün beni utandırma."
88. يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
26|88|"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar."
89. إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
26|89|"Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
90. وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
26|90|Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
91. وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
26|91|Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir.
92. وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
26|92|Denir ki onlara: "O ibadet ettikleriniz nerede?"
93. مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ
26|93|"Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"
94. فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
26|94|Ardından onlar ve öteki azgınlar cehennemin içine tıkılmıştır.
95. وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
26|95|İblis orduları toplu haldedir.
96. قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
26|96|Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:
97. تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
26|97|"Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz."
98. إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
26|98|"Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."
99. وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
26|99|"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
100. فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ
26|100|"Artık ne şefaatçilerimiz var,
101. وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
26|101|Ne sıcak-samimi bir dostumuz."
102. فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
26|102|"Keşke bir dönüşümüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
103. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|103|Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
104. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|104|Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
105. كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
26|105|Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.
106. إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26|106|Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz/"
107. إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26|107|"Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
108. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|108|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
109. وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|109|"Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndedir.
110. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|110|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
111. ۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
26|111|Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
112. قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
26|112|Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."
113. إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
26|113|"Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!"
114. وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
26|114|"Ben iman etmiş insanları kovamam."
115. إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
26|115|"Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım."
116. قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
26|116|Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."
117. قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
26|117|Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı."
118. فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
26|118|"Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
119. فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
26|119|Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.
120. ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
26|120|Sonra dışta kalanları boğduk.
121. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|121|Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi
122. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|122|Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
123. كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
26|123|Âd da peygamberleri yalanladı.
124. إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26|124|Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti.
125. إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26|125|"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."
126. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|126|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
127. وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|127|"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir."
128. أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
26|128|"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!"
129. وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
26|129|"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"
130. وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
26|130|"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?"
131. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|131|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
132. وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
26|132|"O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun."
133. أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
26|133|"Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar,
134. وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
26|134|Bahçeler, pınarlar."
135. إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26|135|"Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum."
136. قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
26|136|Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
137. إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
26|137|"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil."
138. وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
26|138|"Biz azaba uğratılacak değiliz."
139. فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|139|Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.
140. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|140|Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
141. كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
26|141|Semûd da peygamlerleri yalanladı.
142. إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26|142|Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?"
143. إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26|143|"Ben sizin için emin bir resulüm."
144. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|144|"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
145. وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|145|"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
146. أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
26|146|"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
147. فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
26|147|"Bahçelerde, pınarlarda."
148. وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
26|148|"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde."
149. وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
26|149|"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz."
150. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|150|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
151. وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
26|151|"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."
152. الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
26|152|"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar."
153. قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
26|153|Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin."
154. مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
26|154|"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir."
155. قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
26|155|Dedi: "Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin."
156. وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26|156|"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
157. فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
26|157|Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular.
158. فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|158|Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
159. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|159|Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
160. كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
26|160|Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı.
161. إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26|161|Kardeşler Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?"
162. إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26|162|"Ben size gelen emin bir elçiyim."
163. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|163|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
164. وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|164|"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
165. أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
26|165|"Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da,
166. وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُم مِّنْ أَزْوَاجِكُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
26|166|Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz."
167. قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
26|167|Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın."
168. قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ
26|168|Lût dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim."
169. رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
26|169|"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru."
170. فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
26|170|Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.
171. إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
26|171|Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
172. ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
26|172|Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
173. وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ
26|173|Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
174. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|174|Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.
175. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|175|Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...
176. كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
26|176|Eyke halkı da elçileri yalanladı.
177. إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
26|177|Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?"
178. إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
26|178|"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."
179. فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
26|179|"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
180. وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|180|"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil."
181. ۞ أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
26|181|"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;
182. وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
26|182|"Doğru-düzgün terazi ile tartın."
183. وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
26|183|"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"
184. وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
26|184|"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!"
185. قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
26|185|Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin."
186. وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
26|186|"Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."
187. فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
26|187|"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!"
188. قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
26|188|Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir."
189. فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
26|189|Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.
190. إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
26|190|Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
191. وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
26|191|Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
192. وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
26|192|Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
193. نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
26|193|O güvenilir Rûh indirdi onu,
194. عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
26|194|Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.
195. بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
26|195|Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.
196. وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
26|196|O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.
197. أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
26|197|Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?
198. وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
26|198|Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,
199. فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
26|199|O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
200. كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
26|200|Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.
201. لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
26|201|Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.
202. فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
26|202|O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.
203. فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
26|203|O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
204. أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
26|204|Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?
205. أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
26|205|Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,
206. ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ
26|206|Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,
207. مَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
26|207|O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.
208. وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
26|208|Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.
209. ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
26|209|Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.
210. وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
26|210|Onu şeytanlar indirmedi.
211. وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
26|211|Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.
212. إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
26|212|Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.
213. فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
26|213|O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214. وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
26|214|En yakın akraba ve hısımlarını uyar.
215. وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
26|215|Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir.
216. فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ
26|216|Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: "Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım."
217. وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
26|217|O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan.
218. الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
26|218|O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.
219. وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
26|219|Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman.
220. إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
26|220|Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
221. هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
26|221|Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan?
222. تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
26|222|Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar.
223. يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
26|223|Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.
224. وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
26|224|Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.
225. أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
26|225|Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar.
226. وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
26|226|Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar.
227. إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
26|227|İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.