Peygamberimiz’in (sas), “Ümmetimin ihtilafında (farklı görüşünde) rahmet vardır.” buyurduğunu biliyoruz. Bu hadisi yorumlayan âlimler, “Bir mezhebin görüşünde zorluk bulunursa diğer hak mezhebin kolaylık sağlayan farklı görüşüyle (mecbur kalınan durumlarda) amel edilmesinde rahmet olur.” demişlerdir. Mecbur kalınan zaruri hallerde uygulanacak bir çaredir bu. Nitekim hayatın mecbur kalınan diğer safhalarında bu tercihler yapılmakta, mesela hacca mahremsiz gidemeyen Hanefi hanımlar, Şafii mezhebinin görüşüyle hareket ederken, tavafta abdestini korumak isteyen Şafiiler de Hanefi mezhebinin görüşüyle amel ederek çıkış yolu bulmaktalar.
İmam-ı Şafii Hazretleri’nin Bağdat’ta Hanefi görüşüne göre kıldırdığı bir sabah namazında Kunut duasını okumaması üzerine yaptığı açıklamada, “Ben Bağdat’ta Hz. İmam’ın misafiri durumundayım. Ona hürmetimi ifade etmek için onun mezhebiyle amel ettim.” diyerek gerektiğinde başka hak mezhebin görüşüyle amel edilebileceğine işarette bulunmuştur.
Bu konu için Diyanetin 11 kişilik ilim heyetine hazırlattığı İman ve Toplum İlmihali’ne bakılabilir. Orada şöyle geçer: Malikiler ve İbn-i Hazm dâhil bir grup İslam âlimi, “özel hal” irade dışında olduğundan dolayı, hayız hali başlayan kadının lehine bir ayırım yapmayı gerekli görmüş, özellikle Malikiler kadınların Kur’an öğretimi ve öğrenimi için böyle bir ruhsata ihtiyacı bulunduğu noktasından hareket etmişlerdir!..?
Demek ki, yaz devresinde Kur’an kurslarında öğretme ve öğrenme fırsatı bir zarurettir. Bu zarurete dayanarak Maliki mezhebinin kolaylık sağlayan görüşüyle amel edilebilir. Bu şekilde okuma ve okutmaya ara verilmemiş olur.
Elbette bu çareyi zayıf bulanlar kendi mezheplerinin görüşleriyle amel etmeye devam edebilirler. Onlara da bir şey denmez.
Ahmet Şahin