Parasal sermayenin emekle eşleşerek ticarî bir faaliyete veya bir ortaklığa girmesi neticesi elde ettiği ve miktarı ancak işin veya vadenin sonunda belirlenebildiği getirisine kâr denir.
Kâr, üretken bir iktisadi faaliyetten kazanç sağlanması şartıyla ve bu kazanç oranında elde edilen bir gelirdir. Kâr sisteminde üretime yapılan katkı ile bu üretimden alınan pay arasında bir denge vardır.
Katılım bankalarında, ister bankaya fon yatıranlar ile banka arasındaki kâr paylaşımında olsun, ister bankadan fon kullananlara sunulan katma değer ile onlardan talep edilen kâr arasında olsun, mutlaka bir denge kurulur.
Bugünkü Katılım bankalarının işlem kalemleri içinde en fazla yer tutan ve üretim desteği olarak adlandırılan yöntem, bir malın banka tarafından peşin alınıp, üzerine bir kâr ilâvesiyle vadeli ve daha yüksek fiyattan satılması işlemidir. Buna murâbaha denir. Murâbaha, katılım bankaları için öngörülen temel bir yöntem değildir. Bu kurumlarda temel yöntem olarak mudârebe ve müşâreke denilen ortaklık yöntemleri kabul edilmiştir. Buna rağmen, katılım bankalarını murâbaha yöntemini kullandıkları için eleştirmek doğru olmadığı gibi, onu faizli krediye benzetmek de büyük bir hatadır.
Hattâ katılım bankaları sadece murâbaha yöntemi üzerine bina edilmiş olsalar bile, bu kurumları bu yüzden eleştirmek yerinde değildir. Çünkü her şeyden önce murâbaha ekonomik değer üreten bir mal veya hizmet ticaretidir. Hiçbir mânâ taşımayan ve ekonomik değer üretmeyen para-para hareketi değil, insanların ihtiyaç duyduğu bir mal-para veya mal-hizmet hareketidir.