Belirli bir zaman dilimi içinde toplumun tamamında veya belirli bir kısmında hüsn-ü kabul gören yenilik ve değişikliklere moda denir. Sanat, mimarî, yemek kültürü, otomobil, mobilya, edebiyat, süslenme, müzik vb. gibi hayatın birçok alanında etkili olan moda, günümüzde daha çok giyim özellikle de bayan giyiminde kendini göstermektedir.
İnsanların yek düze bir hayattan bıkmaları, başkalarından farklı görünerek dikkat çekmek istemeleri, toplumca benimsenen değişikliklere ayak uydurarak içinde bulundukları grup tarafından kabul görmek istemeleri, geleneğe karşı çıkma temayülü, taklit ruhunun kendini göstermesi gibi, modanın oluşmasının birçok sebebi vardır. Ancak günümüzde nelerin moda olup nelerin demode olduğu daha çok belirli moda merkezleri tarafından belirlenmekte ve bunlar internet, gazete, televizyon gibi değişik medya organlarıyla topluma empoze edilmektedir.
Aslında insan devamlı bir şeyler öğrenen, öğrendikleriyle tekâmül eden bir varlıktır. Bundan dolayı yek düze bir hayattan sıkılır. Değişim ve yenileşme onun fıtratında vardır. Dolayısıyla her devirde toplumların kabul ettiği bir hayat tarzları olacak ve bu zamanla değişecektir. Önemli olan bu değişikliklerin ihtiyaç yörüngeli olması ve toplumun içinden kaynaklanmasıdır. Yoksa insan fıtratında bulunan bir takım duyguları suiistimal ederek, yenilenme ve değişim adına insanları israf ve lükse alıştırmak, onları değişik fanteziler ardında koşturmak, meseleyi tabii seyrinden çıkararak toplumu yönlendirmek için değişik vasıtaları kullanmak doğru değildir.
Moda ve İsraf
Kur’an-ı Kerim israfı şiddetle yasaklamış, israf edenlerin şeytanın kardeşleri olduğunu söylemiş, israf ve cimrilikten uzak durarak orta yolu takip etmeyi Müslümanların önemli bir vasfı olarak göstermiş, israf edenlerin kınanmış ve pişman bir hale düşecekleri uyarısında bulunmuş ve Allah’ın israf edenleri sevmediğini ifade etmiştir. Günümüzde modayı takip edenlerin düşebileceği en büyük tehlike israftır. Alış-verişte esas olan ihtiyaçtır. İhtiyaç olmaksızın, sırf modası geçti diye yeni modaya ayak uydurmak için evdeki mobilyaları değiştirmek, ihtiyacı olmadığı halde modaya uygun yeni elbiseler almak ve eskileri çöpe atmak israftır. Belki yeni bir elbiseye ihtiyacı olan bir kimse, modaya uygun bir elbise alabilir. Ancak her sene değişen modaya ayak uydurmak için evi elbiseyle doldurmanın tecviz edilebilir bir yanı yoktur.
İbni Ömer’in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.s) yeni bir elbise giydiğinde şöyle dua etmiştir: “Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceğim bir elbise giydiren Allah’a hamd olsun”. Ardından da: “Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse, sağken de öldükten sonra da Allah’ın himâyesi, hıfzı ve örtmesi altında olur” demiştir. (Tirmizî, Daavât 119) Bu duada elbisenin iki önemli özelliği öne çıkmaktadır. Birincisi, insanın avret mahallerini gizlemesi, diğeri de insanın güzel ve şık görünmesini sağlaması. Diğer yandan Efendimiz (s.a.s) eskiyen elbiselerin bile değerlendirilmesini isteyerek Müslümanları israf bataklığından korumak istemiştir. Çünkü bizim için eski sayılabilecek elbiseler, başkaları için yeni olup giyilmeye müsait olabilir.
Durmadan modayı takip edenler, başkalarından farklı olmayı, dikkat çekmeyi ve daha güzel görünmeyi hedeflerler. Hâlbuki önemli olan, giydiğimiz elbiselerin düzenli, şık, güzel ve temiz olması, ekonomik seviyemizi yansıtması ve içinde yaşadığımız toplum tarafından garip karşılanmamasıdır. Bundan dolayı alacağımız elbiseleri moda değil, ihtiyaçlarımız ve kendi zevklerimiz belirlemelidir.
Kendimiz Olarak Kalabilme
Günümüzde moda pazarlaması, belli güçlerin yönlendirmesine göre şekillenmektedir. Bunlar, mankenleriyle, fotoğrafçılarıyla, stilistleriyle, promosyon ve reklamlarıyla toplumun da beklentilerini göz önüne alarak modayı belirliyorlar. Sonra da moda diye belirledikleri şeyleri her türlü medya organını kullanarak, değişik moda dergilerinde, magazin programlarında veya defilelerde sergileyerek insanları etkiliyor ve onları alış-verişe zorluyorlar. Her sene hatta her mevsim yeni modalar ihdas ederek ürettikleri malları satmaya çalışıyorlar. Onlar ürettikleri mallarını satabilmek ve daha çok kazanabilmek için sık sık moda değiştiriyor ve tabii bu arada modaya uygun hareket edeceğim diye alış-veriş çılgını haline gelen insanlar da farkına varmadan büyük israflara giriyorlar ve kendi dar imkânlarıyla zengin moda patronlarını daha da zengin ediyorlar.
Hâlbuki bizim hayatımızı şekillendiren kültür mirasımızın temel kaynakları bellidir. Eğer bir modadan bahsedeceksek bu, kendi değerlerinin farkında olan inançlı insanlar tarafından oluşturulmalıdır. Çünkü başkaları tarafından oluşturulan ve ismine moda denilen elbiseler, ev eşyaları ve daha başka ürünler bizim kendi değerlerimizi yansıtmayacak ve bizi yavaş yavaş başkalaşmaya çekecektir. Allah Resûlü (s.a.s): “Kim hangi kavme benzerse o da onlardandır” (Ebû Dâvûd, Libas 4) buyurarak bizim kendimiz olarak kalabilmemizi, başkalarına benzemek için gayret göstermememizi istemiştir.
Dinin Temel Disiplinlerine Uygun Olması
Günümüzde modanın daha çok giyim alanında ve özellikle de bayan giyiminde kendini gösterdiğini ifade etmiştik. Modaya hükmedenler, neyin moda olup olmayacağını belirlerken dinimizin istemiş olduğu giyim tarzını dikkate almıyorlar. Moda diye satılmak istenen elbiselere baktığımızda bunu rahatça anlayabiliriz. Hâlbuki bizim önceliklerimizi dinin temel disiplinleri belirlemelidir. Mesela bir kadın elbisesinin hangi özelliklerde olması gerektiği dinimizde tafsilatıyla ortaya konmuştur. Buna göre, kadının örtülmesi gereken yerlerini örtmeyen, vücut hatlarını ortaya koyacak kadar dar olan, içini gösterecek kadar ince olan, karşı cinse ait olan ve aşırı derecede renkli olup sahibini fitne unsuru yapan giyecekleri satın almak caiz değildir. Diğer yandan gerek erkek gerekse kadın için, sahibini gurur ve çalıma sürükleyen, yabancıları taklit eden, içinde yaşadığı toplum tarafından tuhaf karşılanan yani örfümüze ters olan ve bir de pejmürde olan kıyafetleri giymek de uygun değildir.
Hâsılı bir Müslüman elbise almadan önce, öncelikle alacağı elbisenin modaya değil dinin kriterlerine uygun olup olmadığını düşünmelidir. Elbiseyi, kendini fark ettirecek, dikkatleri üzerine toplayacak bir güzellik unsuru olarak görmemelidir. Çünkü bu duygularla hareket eden bir kadının dinin ölçülerini koruyabilmesi çok zordur. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şu ifadelerle anlatılır:
“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle: Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah gafurdur, rahîmdir.” (Ahzab Suresi, 33/59)
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali