Efendimiz her yönüyle olduğu gibi fiziki yönüyle de en mükemmel görünümdeydi. Hazreti Ebu Hureyre (r.a.) onun hakkında “Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’dan daha güzelini hiç görmedim. Sanki güneş mübarek yüzlerinde yürüyor gibiydi.” demiştir. Yani bütün ahlaki güzellikleri üzerinde toplayan hatta bunları zirvede temsil eden ve aynı zamanda kulluğuyla, Allah’la olan münasebetleriyle ve insanlarla olan ilişkileriyle hep ümmetine örnek olan Alemlerin Sultanı elbette ki fiziki yönden de kusursuz ve güzel olmalıydı. İnsanlar ona baktıklarında, “bu yüzde yalan yok bu olsa olsa bir peygamber olabilir” demeliydiler.
Ayrıca ictimai hayatta insanlarla teşrik-i mesai yaparken, etkili olma ve söylenilen sözlerin tesirli olması adına şekil ve şemailin büyük önemi vardır. Belki de devletlerin, gönderecekleri elçilerde aradıkları birtakım özelliklerin yanında onların yüz güzelliğine ehemmiyet vermeleri de bu hususu destekler mahiyettedir. Evet, Efendimiz’in (s.a.s.) dış güzelliği, boyu endamı, O’nun iç güzelliğini anlamak için bir davetçi ve bir vesile idi. O güzelliğe vurulup gelenler, bir miktar O’nunla konuştuktan ve beraber olduktan sonra O’nun içi güzelliğini de kavrıyor ve iki güzelliği birden kendinde toplayan bu Sultanlar Sultanı karşısında hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. İnanmadıkları halde müşrikler bile bu konuda itirafta bulunmaktan kendilerini alamıyorlardı.
Aslında Efendimiz’in fiziki yönden de güzel olmasının anlaşılmayacak bir yönü olmadığını düşünüyoruz. Çünkü Peygamber Efendimiz fiziki yönden güzel değil de, (hâşâ) kusurlu veya çirkin olsaydı o zaman bu normal mi olacaktı?