İslâm âlimlerinin ihtilâf ettikleri sigortalar, Müslüman memleketlerindeki ticarî sigortalardır.
Bu bakımdan, darülharbteki sigortalar üzerinde ihtilâf aynı değildir. İbn-i Âbidin’de gayr-i müslim ülkesinde gayr-i müslimlerle akdedilen sigorta anlaşmasının geçerli olduğu, gerektiği takdirde bu sigortadan tazmînat alınabileceği ifade edilmektedir.
Hatta, İslâm diyarında bir Müslümanın gayr-i müslim ülkesinde bir iş ortağı bulunup, bu ortak çevresindeki sigorta şirketleriyle yaptığı anlaşma gereği para alsa, bu parayı İslâm diyarındaki Müslüman ortağına gönderebilir. Zira sigorta gayr-i müslim diyarında gayr-i müslimle yapılmakta, onlarca muteber olan bir anlaşmanın gereği İslâm diyarındaki Müslümana gönderilmektedir.
Demek oluyor ki, gayr-i müslimlerin ülkesindeki gayr-i müslimlerle yapılan sigorta anlaşmaları câizdir ve sigorta gereği verilen para alınır, onlara terk edilmez. Nitekim buradan ihraç edilen midye, istiridye, salyangoz gibi yenmeyen malları orada bulunan iş ortağı gayr-i müslimlere satıp parasını alarak buraya gönderse câiz olur. Çünkü gayr-i müslim diyarında yapılmakta, para onların ülkesinde alınıp Müslümana gönderilmektedir.
İslâm ülkesinde kurulacak sigorta şirketine aidat ödeyenlerin tümü de kârına, zararına ortak olmalı, yahut ta müessese ticarî şirket olmayıp yardım kurumu halinde çalışmalıdır. Bu mânâda sigorta gibi yardımlaşmak câizdir.
*Ahmet Şahin