Mü’min başına gelen her türlü felaket ve sıkıntının kimden geldiğinin şuurunda olur ve bu süreci sabırla geçirirse sevap kazanacağını ve bu sıkıntıların kişinin günahlarının affına vesile olacağını muhtelif hadisi şerifler bize müjdelemektedir. Hatta Efendimiz (s.a.s) müminin ayağına batan bir dikenin bile onun günahlarına kefaret olacağını ifade buyurmuştur.
Diğer yandan eğer kişi başına bir felaket geldiğinde, sabır göstermeyerek kaderi tenkit eder ve olmadık itirazlarda bulunursa, bunun kişiye sevap getirmesi bir tarafa o kişi bu yaptığıyla günaha girecektir. Bundan dolayı bizler uğradığımız her sıkıntıyı imtihanın bir buudu olarak görmeli ve o sıkıntının arkasında Allah’ın rahmet elini görmeliyiz. Böylece zahirde aleyhimize gibi görünen bir takım hususları lehimize çevirebiliriz. Bununla ilgili bazı hadis-i şerifler şöyledir:
“Kendisine bir musibet gelen Müslüman Allah’ın emrettiği: “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci’ûn, allahümme ecirnî fi musîbetî vahluf lî hayran minhâ: “Biz Allah’a aidiz ve ancak O’na döneceğiz. Allahım, bana bu musibetim için ecir ver ve bana bunun arkasından daha hayırlısını nasib et” derse Allah o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir.” (Müslim, Cenâiz 3)
“Allah Teâlâ hazretleri şöyle demiştir: “Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükâfaat vermeye razı olmam.” (Tirmizî, Zühd 58)
“Kul hastalandığı zaman Allah Teâlâ hazretleri ona iki melek gönderir ve onlara: “Gidin bakın, kulum yardımcılarına ne diyor bir dinleyin!” der. Eğer o kul, melekler geldiği zaman Allah’a hamdediyor ve senalarda bulunuyor ise, onlar bunu, her şeyi en iyi bilmekte olan Allah’a yükseltirler. Allah Teâlâ hazretleri, bunun üzerine şöyle buyurur: “Kulumun ruhunu kabzedersem, onu cennete koymam kulumun benim üzerimdeki hakkı olmuştur. Şâyet şifâ verirsem, onun etini daha hayırlı bir etle, kanını daha hayırlı bir kanla değiştirmem ve günahlarını da affetmem üzerimde hakkı olmuştur.” (Muvatta, Ayn 5)
“Mükâfatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile (orantılıdır). Allah bir cemaati sevdi mi onları musibete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz.” (Tirmizî, Zühd 57)
“Mü’min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında bela eksik olmaz. Tâ ki hatasız olarak Allah’a kavuşsun.” (Muvatta, Cenâiz 40)
Ayrıca bkz.
İnsan şerre açık kabiliyetlerini hayra nasıl tebdil edebilir?