Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
  • Hakkımızda
  • İrtibat
  • Gizlilik Politikası
Hikmet.Net
Sorunuzu Sorun
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
Sorunuzu Sorun
Hikmet.Net
Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog
Sorunuzu Sorun
© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır | hikmet.net
İSLAM TARİHİSORU-CEVAPLAR

Sahabe Efendilerimiz, Peygamberimiz’e karşı uslüplarını nasıl dengeliyorlardı?

Yazar: Hikmet.net 23 Mayıs 2015
Yazar Hikmet.net Tarih: 23 Mayıs 2015Güncelleme: 9 Ocak 2024
Paylaş: 0FacebookTwitterWhatsappTelegramEmail
891

Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer başta olmak üzere diğer güzide halifeler ve ashab efendilerimiz, İslâm’a ve Efendimiz’e olabildiğine teslimiyetlerinin yanında şahsî düşüncelerini ifade adına da oldukça rahat idiler ve belli bir terbiye içinde fikirlerini ve şahsî düşüncelerini serbestçe ifade edebiliyorlardı. Tabiî herhangi bir yanlış yaptıklarında da özür dilemesini çok iyi biliyorlardı.

Evet, ashab-ı kiram, fikirlerini söyleme serbestisine sahip olmaları yanında hemen her zaman takındıkları edep tavrını da hiç değiştirmemiş ve bu konuda hep saygılı bir üslûp takip etmişlerdir. Zira onların herhangi biriyle değil, bir nebi ile muhatap olmaları söz konusudur. Onların nebiyle konuşurken seslerini yükseltmemeleri gerektiğini bizzat Cenâb-ı Hak: لَا تَرْفَعُۤوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ “Peygamberin huzurunda sesinizi O’nun sesinden daha fazla yükseltmeyin.” (Hucurât sûresi, 49/2) âyetiyle bildirmiştir.

Halid b. Velid’e kadar ashab-ı kiramın hemen hepsi O’nun huzurunda kendi düşüncelerini çok rahatça ortaya koyabiliyorlardı. Hatta bu yıldız insanlardan her biri daha sonraları vazifeli olduğu bir makamı halefine devrederken, “Ben şunu şunu yaptım, şunu yapmayı da düşünüyorum…” diyorlardı.

İsterseniz konuyu bir misalle biraz daha açalım: Efendimiz’in Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken onunla arasında şöyle bir konuşma geçer. Bu mesele aynı zamanda İslâm Hukukundaki içtihad telâkkisine de bir menat mahiyetindedir: Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hz. Muaz’a, kalbleri hakikaten yumuşak, daha sonraları Ehl-i Beyt’e duydukları muhabbet ve sevgi ile de mümtaz bir yere sahip olan Yemen halkı hakkında gerekli malûmatı vermiştir. Hakikaten Yemen’deki İmamiyye (Zeydiyye) İran’daki Fars Aleviliğinde olduğu gibi hiçbir zaman sertliğe girmemiştir. Onlar Sünnîlerle hep diyalog içinde olmuş ve hep yumuşak davranmışlardır. Tarih boyunca da genelde hep bu hâllerini devam ettirmişlerdir. Dünyayı çok iyi tanıyan Allah Resûlü, Hz. Muaz’ı Yemen’e kadı olarak gönderirken O’na:

“Yâ Muaz! Orada bir hâdise ile karşılaşırsan nasıl hüküm vereceksin?” diye sorar. Hz. Muaz:

“Allah Teâlâ’nın Kitab’ı ile yâ Resûlallah.” diye cevap verir. Resûl-i Ekrem devamla:

“Ya o hâdisenin hükmünü Kitap’ta bulamazsan?” diye sorunca Hz. Muaz:

“Allah’ın Resûlü’nün sünnetine müracaat ederim.” diyerek cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz:

“Allah Teâlâ’nın kitabında ve benim sünnetimde de o hâdisenin açık hükmünü bulamazsan, nasıl hüküm verirsin?” diye sorunca da Hz. Muaz:

“O zaman kendi içtihadımla hüküm veririm.” (Tirmizî, ahkâm 3; Ebû Dâvûd, akdiye 11.) demiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, Hz. Muaz’ın Efendimiz ile konuşmasındaki rahatlığıdır. Evet, saygı ve teslimiyetin yanında bu rahatlık çok önemlidir. Ayrıca sahabenin gençlerinden olan Muaz b. Cebel, aynı zamanda kılığı kıyafeti itibarıyla da görkemli, oturup kalkması da dikkat çeken, hareketleri ve bakışlarıyla emniyet telkin eden, çok temiz ve nezih bir sima idi. Gencecik yaştaki Hz. Muaz’da böyle bir özellik görüldüğüne göre, hemen herkese bu serbestinin verildiği söylenebilir.

Tabiî şunu da ifade etmeliyim ki, Peygamber’i kendi konumunda kabullenme ve O’na saygılı olma, Efendimiz’in isteğinden daha çok Allah’ın istediği bir husustur. Vâkıa Peygamberimiz bir kısım yanlışlıkları, kaba sayılabilecek davranışları bir eziyet gibi sinesine çekiyor ve eritiyordu. Bu münasebetle Kur’ân-ı Kerim insanları irşad sadedinde, farkına varmadan Peygamber’e eziyet etmiş olabileceklerinden, O’nun huzurunda seslerini yükseltmemeleri gibi bazı hususlarda onları ikaz ediyordu.

Ayrıca ashab-ı kiram, düşüncelerinin müzakere edilmesine de gayet derecede açık idiler. Özellikle de birbirleri arasında oturur her şeyi rahat bir şekilde konuşurlardı. Hatta bu arada Efendimiz de sahabenin eski devirlere ait bir kısım menkıbeleri birbirlerine anlatmalarını tebessüm ederek dinlerdi. Bizdeki bazı tekye, zaviye ve eğitim yuvalarında başkalarına konuşma ve düşüncelerini ifade etme hakkının tanınmamasına mukabil Efendimiz ashabına en geniş mânâsıyla bu serbestliği vermişti ki herkes Allah Resûlü’nün huzurunda edebe riayet ederek her meselesini rahatlıkla O’nunla müzakere edebilirdi. Tabiî her şey bir edep dairesi içinde cereyan ederdi. Zira Efendimiz’e karşı edepli olmak, Allah’a karşı edepli olmak demektir. Ayrıca Allah Resûlü de onlara karşı çok içten ve saygılıydı. Efendimiz’i anlatanlar O’nu anlatırken, “Örtüsünün arkasından halkın içine hiç çıkmamış, evlilik bilmeyen genç bir kız gibiydi.” ( Buhârî, menâkıb 23; Müslim, fezâil 67.) derler. Yani Efendimiz o kadar hayalı ve utangaçtı ki, Hz. Hatice Validemiz (evlilik öncesi) kendisini tavsif ederken, “O buram buram ter dökmüştü.” der.

Konuyu bir kıyasla devam ettirmek istiyorum: Bizler kesinlikle Efendimiz gibi edepli olabildiğimizi/olabileceğimizi söyleyemeyiz; söyleyemeyiz, zira bazı kimselerin öyle dayatmaları ve metazori ile dediklerini yaptırma hisleri oluyor ki insan belli bir noktadan sonra çatlayacak hâle gelebiliyor. Bazen buna bir şey de denemiyor. Basit bir misal vereyim: Namazın farzını kıldıktan sonra kalan sünnetini kılmak için odaya giderken merdivende biri gelip önünüzü kesiveriyor. Oysa Allah Resûlü’nün âdet-i seniyeleri, hep sünneti kendi hücrelerinde kılmalarıydı. Ayrıca farz ile sünnetin arasını açmamak gerektiği de bu konuda riayet edilen hususlardandır. Şimdi bu kadarcık kısa bir arada bile belki yirmi tane ashab-ı mesâlih geliyor ve sizi meşgul ediyor. Siz vicdanınızda öyle bir ızdırap yaşıyorsunuz ki, bazen hezeyana girip değişik şeyler bile söyleyebiliyorsunuz. Çünkü her gelenle teker teker görüşmenin yanında yazı yazma ve yazıları tashih etme gibi işler için de zamana ihtiyacınız oluyor. Bazen yirmi dört saat yetmediği için dua ediyor ve “Keşke günler kırk sekiz saat olsaydı!” deyip inliyorsunuz.

Evet, bazen buna benzer durumlar öyle bir eziyet hâlini alıyor ki insan bunu sineye çekmekte bir hayli zorlanıyor. Zira yanınıza gelen bu insanlar sizin ehl-i iman kardeşleriniz. Aslına bakılırsa Allah indinde çok değerli olan bu insanlar için zakkum yutsanız bile değer. Şimdi bir de o edep, nezahat ve nezaket âbidesi, efendi olarak doğmuş ve insanlığın efendisi olmuş Efendimiz’in maruz kaldığı onca eziyete rağmen hiç sesini çıkarmadığını düşünün; hiç “Ah!” etmeden duruşu ne müthiş bir hâdisedir.

Şair sanki onun için söylemiş:

“Âşıkım dersin belâ-i aşktan âh eyleme!
Âh edip ağyârı âhından âgâh eyleme!”

Cenâb-ı Hak (celle celâluhu) O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) hislerini tercüme edip göndermesine ve insanları Peygamber’e karşı eziyet işlediklerini bildirip uyarmış ama O, yine de herkese karşı çok açık davranmıştı. Meseleler O’nun o herkese açık meclislerinde müzakere edile edile bir taraftan vuzûha ve inkişafa kavuşuyor, diğer taraftan da meknî istidatlar ve kabiliyetler ortaya çıkma imkânı buluyordu.

Bu meyanda şunu da ifade etmek gerekir ki, Efendimiz kimsenin sözünü kat’iyen ağzına basmıyor ve sesini kesmiyordu. Günümüzdeki siyasîler kendilerini seçen insanlara medyun oldukları/olmaları gerektiği hâlde, onların ağzından çıkan iki kelimeden ötürü “Bırakın da onu biz söyleyelim!” derler. Oysa ben, Allah Resûlü’nün hiç böyle dediğini hatırlamıyorum. Evet, fikirlerin açık görüşülmesinin yanında rencide olabilme ihtimaline de katlanmak gerekmektedir. Bu meseleyi kendimizle kıyaslarsak bu mevzuda ne kadar yaya olduğumuz görülecektir. Kim bilir bizler belki de nice kabiliyetli insanların duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine fırsat vermeyip kendimize ne kayıplar yaşatıyor ve nice istidatların körelip gitmesine sebebiyet veriyoruz. Kim bilir yanımızda ne istidatlar körelip gitmiştir de inkişaf etme imkânı bulamamıştır.

Ayrıca mevzu ile alâkalı, her biri bir yıldız olan ashab-ı kiramın bazen kendi fikirlerinden sarf-ı nazar ettikleri de olurdu. İsterseniz bu konuyu bir misalle biraz daha açalım: Hz. Ömer Hudeybiye’de Efendimiz’in yanına gelip gider ve Allah Resûlü’ne bazı farklı mülâhazalarını söyler. Ancak Allah Resûlü o mevzuda aldığı işarete binaen: “Yâ Ömer! Ben Rabb’imin peygamberiyim. O’na muhalefet etmem!” (Buhârî, hibe 8; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 4/330.) der. Hz. Ömer de Efendimiz’in yanından ayrılıp gider ve konuyu Hz. Ebû Bekir’le görüşerek doğruya ulaşır ve kendi kanaatinden vazgeçer. Evet, daha sonraları Hz. Ömer, bu hâdiseyi her hatırlayışında ızdırapla iki büklüm olur ve büyük bir pişmanlık duyardı. Bu yolda verdiği sadakanın, tuttuğu orucun ve ettiği istiğfarın da haddi hesabı yoktu.

Bu misallere, Hz. Ebû Bekir’in rüya yorumlamadaki sözlerini (Bkz.: Buharî, tâbir 47; Müslim, rüya 17) ve İbn Ömer’in büyükler meclisinde otururken Efendimiz’in sorduğu sorunun cevabını bilmesine rağmen, saygısından ve hayâsından dolayı bir şey söyleyememesini ve daha sonra babasının, o mecliste, bildiğini söylemesi durumunda, bunun kendisinin daha hoşuna gideceğini (Buhârî, ilim 4, edeb 79; Müslim, sıfâtü’l-münâfıkîn 64) ifade ettiği hâdiseleri de ekleyebiliriz.

Sonuç olarak diyebiliriz ki İslâmiyet, teslimiyet dini olduğu gibi, her zaman kapılarını fikir hürriyetine karşı açık tutmuş, edebi ve erkânına göre herkesin bu deryadan nasiplenmesine asla engel olmamıştır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de her zaman hayatında bu hakikati yaşayarak bizzat göstermiş, ashabıyla olan muamele ve münasebetlerinde onların fikirlerini her zaman mühimsemiş ve onlara düşüncelerini her daim açıkça ifade etme fırsatını vermiştir.


Kaynak: Çizgimizi Hecelerken, “Ashab-ı Kiram’ın Fikirlerini Söyleme Serbestisi“

ashaba saygısahabelersahabeye saygıYemen
Paylaş: 0 FacebookTwitterWhatsappTelegramEmail
Hikmet.net

Önceki Yazı
Miraç nedir? Peygamberimiz kaç defa miraca çıkmıştır?
Sonraki Yazı
Efendimiz’in maruz kaldığı belâ ve musibetler nelerdi ve bunlar karşısında O’nun tavrı nasıl olmuştu?

Benzer Yazılar

Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere geldiği ifade ediliyor. Bu...

Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir? Kullanan kişinin başını örtmemesi...

Saf balmumu yemek haram mıdır?

Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç Almakta Dinen Bir Mahzur...

Hilye-i Şerif nedir? Sünnet kaynaklı mıdır? Tarihimizde önemi nedir?

Yorum Yap

Adımı, e-postamı ve web sitemi bir dahaki sefere yorum yapacağımda bu tarayıcıya kaydet.

Bu Hafta En Çok Okunanlar

  • Müzik ve Çalgı Aletleri Üzerine

  • Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında bilgi verir misiniz?

  • Anne-babası razı olmayan kişinin haccı geçerli midir?

  • Üç Ayları Değerlendirme

  • Mest üzerine mesh nasıl yapılır?

En Son Eklenenler

  • Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere geldiği ifade ediliyor. Bu durumda “salih bir müslüman olmak” korkutucu olmaz mı?

  • Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

  • Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir? Kullanan kişinin başını örtmemesi durumu değiştirir mi?

  • Saf balmumu yemek haram mıdır?

  • Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç Almakta Dinen Bir Mahzur Var Mıdır?

E-Bülten

Güncel Soru-Cevaplarımızdan haberdar olmak için Bültenimize Abone Olun!

Editörün Seçimi

Belaların en şiddetlisinin Nebilere ve sonra derecesine göre kimselere...

15 Ekim 2025

Katılım bankalarından fon alım satımı caiz mi?

14 Ekim 2025

Kanser hastalarının kullanması için saç bağışlamak caiz midir?...

13 Ekim 2025

Saf balmumu yemek haram mıdır?

12 Ekim 2025

Evim Şirketlerinden (Tasarruf Finansman Sistemi) Üzerinden Ev, Araç...

3 Ekim 2025

Güncel Soru-Cevaplarımızdan haberdar olmak için Bültenimize Abone Olun!

hikmet_beyaz_logo
Soru Sor
Facebook Twitter Instagram Youtube Telegram

Linkler

    • Bizimle Çalışın
    • Bize Ulaşın
    • Amacımız
    • Yayın Politikası
    • Telif Hakları
    • Gizlilik Politikası

İşbirliğiyle...

Kategoriler

SORU-CEVAPLAR İBADET AKİDE VE İNANÇ KADIN VE AİLE NAMAZ HELAL-HARAMLAR ORUÇ AHLAK ZEKAT- FİTRE- SADAKA TİCARET VE FİNANS DUA UFKU TEMİZLİK HAC- UMRE KURBAN Gündem Yazıları ÇOCUK MUHTELİF AHİRET YİYECEK İÇECEKLER SİYER METAFİZİK KURAN-I KERİM

© Telif Hakkı 2024, Tüm Hakları Saklıdır  | hikmet.net

  • Hakkımızda
  • İrtibat
  • Gizlilik Politikası
Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz.
Gizlilik PolitikasıTamam
Manage consent

Privacy Overview

This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
Necessary
Her Zaman Etkin
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. These cookies ensure basic functionalities and security features of the website, anonymously.
ÇerezSüreAçıklama
cookielawinfo-checkbox-analytics11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Analytics".
cookielawinfo-checkbox-functional11 monthsThe cookie is set by GDPR cookie consent to record the user consent for the cookies in the category "Functional".
cookielawinfo-checkbox-necessary11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookies is used to store the user consent for the cookies in the category "Necessary".
cookielawinfo-checkbox-others11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Other.
cookielawinfo-checkbox-performance11 monthsThis cookie is set by GDPR Cookie Consent plugin. The cookie is used to store the user consent for the cookies in the category "Performance".
viewed_cookie_policy11 monthsThe cookie is set by the GDPR Cookie Consent plugin and is used to store whether or not user has consented to the use of cookies. It does not store any personal data.
Functional
Functional cookies help to perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collect feedbacks, and other third-party features.
Performance
Performance cookies are used to understand and analyze the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.
Analytics
Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.
Advertisement
Advertisement cookies are used to provide visitors with relevant ads and marketing campaigns. These cookies track visitors across websites and collect information to provide customized ads.
Others
Other uncategorized cookies are those that are being analyzed and have not been classified into a category as yet.
KAYDET & ONAYLA
Hikmet.Net
  • Ana Sayfa
  • Kategoriler
  • Akide ve İnanç
  • Ticaret ve Finans
  • Helal Gıda
  • Çocuk Eğitimi
  • Dua UfkuYeni
  • Blog