Soru Detayı: Bir Avrupa ülkesinde bir huzur evinde yardımcı hemşire olarak çalışmaktayım. Bakımını yaptığım kişileri seçme şansım yok, kadın/erkek yaşlıların her hallerine şahit olmaktayım. Bu durum beni rahatsız ediyor, bu huzur evinde çalışmamın dinen sakıncası var mı? Yemekte domuz da çıkıyor haliyle servislerini biz yapıyoruz. Neler tavsiye edersiniz? Teşekkür ederim.
Cevap:
Müslüman bir fert, hem aile hayatını hem de toplumsal hayatını dinin temel düsturları çerçevesinde planlar. İş tercihi de bu planlamaya dahildir. Bu nedenle, meslek tercihi yapılırken mümkün olduğunca dinin çizdiği sınırlar içinde kalınabilecek mesleklerin tercih edilmesi gerekir. Tercih edilen meslekler yapılırken de dinin çizdiği sınırların dışında bazı iş/işlemlerle karşılaşılabilir, bunlar yerine göre umum-u belvâ olmalarına göre mazur da görülebilir. Ancak bütünüyle ve devamlı bir şekilde haram olan şeylerle muhatap olma durumunda kalınacak işler –çok ciddi bir zaruret durumu söz konusu değilse– tercih edilmez, edilmemelidir.
İnsanlara, hususiyle de ihtiyaç sahiplerine yardım etmenin büyük sevabı vardır. Huzurevlerinde çalışmanın bu yönünü nazardan uzak tutmamak gerekir. Zira ücret karşılığı yapılsa da bu herkesin kaldırabileceği bir iş değildir. Her çalışanın orada yaşayan insanlara muamelesi de aynı olmaz. Bu tür yerlerde yapılan kötü muamelelere esefle şahit olmaktayız. İyi bir insanın, mekânın mukimlerine iyi davranarak çalışması, kötü veya en azından ihmalkâr ve umursamaz kimselerin çalışmasına göre fark doğuracaktır. Bu yönüyle, oralarda çalışmak, nefsimizden taviz vererek yapabileceğimiz bir insanlık vazifesi olabilir. Hele başkasının çalışmak istemediği ihtiyaç durumlarında bu farz-ı kifaye olarak bile değerlendirilebilir. Zira oradaki insanların yardıma ihtiyacı vardır ve bunu kimse üstlenmemektedir.
Bunun yanında bir de orada karşılaşılan farklı durumlar vardır. Hasta ve yaşlı insanlarla ilgilenirken bazen onların mahrem yerlerini görme gibi durumlar yaşanabileceği gibi, orada servis edilen yiyecek-içeceklerin helal olup olmaması, dolayısıyla bazen helal olmayan yiyeceklerin onlara servis edilmesine yardımcı ve vesile olunması gibi hallerle de karşılaşılabilmektedir.
Bir Müslüman, başkalarının avret mahalli sayılan bölgelerine ancak zaruret durumlarında bakabilir. Aynı şekilde bir Müslüman, Allah’ın haram kıldığı şeyleri kendisi yiyemeyeceği gibi başkalarının yemesine aracılık da yapamaz.
Huzur evi, hastane gibi kurumlarda çalışan Müslümanların, bunların kendileri hakkında ne kadar zaruret/ihtiyaç olduğunu, alternatif çözümlerin bulunup bulunmadığını değerlendirmesi gerekir. Çoğu zaman “ya hep ya hiç”e mahkûm değilizdir; işin menfi kısımlarını bertaraf edecek alternatif yaklaşımlar çoğu zaman mevcuttur. İyice düşünüldüğünde pek çok şeyin çözümünü bulmak mümkündür. Tabii ki elimizden bir şey gelmediği durumlar da olabilecektir.
Özetle; bu tür bir kurumda çalışma durumuyla karşı karşıya kalan bir Müslüman, yukarıda zikredilen hususların hepsini değerlendirmeli, buna göre bir karar vermelidir. Bunun bir insanlık vazifesi olduğunu, dolayısıyla sevabının büyüklüğünü düşünmeli, karşılaşması muhtemel mahzurlu durumlar için de alternatif çözümler olup olmadığını değerlendirmelidir. Burada çalışmayı kendisi için uygun görmüyor fakat başka bir iş de bulamıyorsa, bu durumda bir başka iş buluncaya kadar orada çalışabilir.