İçindekiler
Günümüzde ortaya çıkan ferdi, ictimai, sosyal, ekonomik vs. problemlerin temelinde dinin vaz etmiş olduğu ölçülere uygun bir hayatın yaşanmaması vardır. Eğer bizler Kur’an’ın insanlığa getirdiği mesajları hayatımıza hayat kılabilseydik, çözmek için olağanüstü gayretler gösterilen çok büyük problemlerin kendiliğinden hallolduğunu görürdük.
Günümüz dünya insanının en çok muzdarip olduğu sıkıntılardan biri de fakirlik ve yoksulluktur ki, onun da temelinde yatan sebeplerin başında israf ve eldeki kaynakların şuursuzca ve çılgıncasına kullanılması gelir. Tabii ki fakirliğin tek sebebi bu değildir. Ancak insanlar sadece israf konusunda bilinçlenerek, lüks ve fantezilerden uzak, sade bir hayatı esas alsalardı, hiç şüphesiz eldeki imkânlar ve kaynaklar bütün dünya insanına yeter artardı. Bu yapılamadığındandır ki, günümüzde israf adına ortaya konulan gerçekler tüyler ürpertici boyutlara ulaşmakta ve hayatın hemen birçok alanında görülmektedir. Öncelikle israfın buutlarını görme adına bir misal verelim:
İsrafın Boyutları
Her 10 ekmeğin 9’u tüketiliyor, 1’i israf ediliyor. Türk halkı her yıl ekmeğe 7 milyar dolar ödüyor. İsraf edilen ekmeğin ekonomik büyüklüğü ise yıllık 700 milyon doları buluyor. Günlük kayıp 1.9 milyon dolar. Her gün 12 milyon ekmek çöpe atılıyor. Bir yılda çöpe atılan ekmek ise 4 milyar. Bu gibi misalleri artırabiliriz.
İsraf edilen miktarla, bugün Türkiye’nin mesken problemi çözülebilirdi. 3 bin hastane ve 52 bin okul yapılarak, eğitim ve sağlık problemi ortadan kalkardı. Yine bu parayla 42 bin kilometre otoyol veya İstanbul için 12 tane tüp geçit yapılabilirdi..vs.
Evet, günümüzde sadece düğünlerde, özel günlerde vs. yapılan harcamaları, giyim kuşam ve ev eşyası gibi şeylere ödenen miktarları, yeme-içme hususunda gösterilen ifratkâr tüketimi, bunların dışında lüks ve fantezi olarak değerlendirilebilecek daha bir sürü israf kalemlerini düşünsek bile yukarıdaki icraatları yapmaya yeterli olurdu. Hele bir de bunların dışında, sigara, içki ve uyuşturucu gibi bizatihî haram olan harcamalar vardır ki, bunları da hesaplarsak değil Türkiye dünya abâd olurdu.
İsraf çeşitleri ve maddi israf
Bu saymış olduklarımız maddi dünyamızda israfa misal olarak gösterilebilecek şeyler. İsraf bunlardan ibaret olmamakla birlikte biz bu yazımızda sadece israfın bu yönüne dikkat çekiyoruz. Çünkü bunların dışında Kur’an’ın farklı ayetlerinde de ele alınan, birçok israf çeşidi vardır. İnançta israf, ibadette israf, ahlakta israf, hukukta israf, ekonomide israf, zamanı kullanmada israf, konuşmada israf, başkalarının hak ve hukuklarına gösterilen tecavüzde israf vb. gibi. Biz bunlardan sadece ekonomi alanı içinde değerlendirebileceğimiz hususlar üzerinde duruyoruz.
Yukarıda verdiğimiz misaller sadece bizim ülkemizdeki israfın boyutlarını ele alıyor. Biz bunu bir kıyas yaparak lüks ve debdebede bizden çok daha ileri olan Avrupa ülkelerini, Amerika’yı ve dünyanın geri kalan diğer devletlerini de nazara aldığımızda, başta da ifade ettiğimiz gibi, herhalde dünyadaki açlık ve sefaleti ortadan kaldırabilmek için çare olarak yalnızca israfın önüne geçilse ve insanlık tasarruf ve iktisada alıştırabilse yine de bu problemin büyük kısmı çözülecektir Allah’ın izniyle.
Bunun önüne geçebilmek için değişik tedbirler alınmaktadır. Bunun için vakıflar kurulmakta, konseyler oluşturulmakta, yayın organlarınca vatandaş iktisatlı olmaya çağrılmakta, tasarruf haftaları ilan edilmektedir. Hatta devlet planında da israfın bu korkunç boyutları fark edilip çareler arandığından dolayı 2004 yılı, israfı önleme yılı olarak ilan edilmiştir.
Evet, bu alınan tedbirler tabii ki faydalı olacaktır. Ancak bataklığı kurutmaya yetmeyecek ve bu illetin kökünü kesemeyecektir. Her alanda olduğu gibi israf, iktisat ve tasarruf hakkında da Kur’an bize altın öğütlerde bulunmuş ve iktisadı dindarlığın önemli bir buudu kabul ederek, israfı haram kılmıştır. Yani müsrif adamı cehennem azabıyla korkuturken, iktisatlı olmaya da teşvik ve tergib etmiştir. Yani hakiki manada israfın önüne geçilmesi, ancak ahirette her söz ve davranışının hesabını Allah karşısında vereceği şuuruyla yaşayan inanmışlar sayesinde mümkün olacaktır. Çünkü onlar, hayatlarını Kur’an’ın gölgesinde, ifrat ve tefritten uzak bir şekilde sürdürürler. Harcamalarında iktisada fevkalade dikkat ederler. Yeme içme, giyinme gibi dünyadan yararlanma konularında, günde kırk kez fatihayı okurken Allah’tan istedikleri sıratı müstakim üzere yaşamaya çalışırlar. Zaten iktisatlı olmak da sıratı müstakimde olmanın bir göstergesi değil midir? Biz bu konuda lafı çok uzatmadan sözü Kur’an’a ve Efendimizin nurlu beyanlarına bırakalım:
Ayet ve Hadislerde İsraf
“Onlar harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan Suresi, 67)
“Malını gereksiz yere saçıp savurma; çünkü gereksiz yere malını saçıp savuranlar-israf edenler, şeytanların kardeşleri olmuşlardır; Şeytan ise Allah’a karşı çok nankördür.” (İsra Suresi 26-27)
“Elini bağlı olarak boynuna asma. Onu büsbütün de açıp saçma. Sonra kınanmış pişman bir halde oturup kalırsın” (İsra Suresi 17/29).
“Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” (A’raf Suresi, 7/31).
“Çardaklı ve çardaksız üzüm bağlarını, tadları ve yemişleri muhtelif hurmaları, hububatı (tahılları), zeytinleri, narları, birbirine hem benzer hem de benzemez bir halde meydana getiren Allah’tır. Her biri mahsul (ürün) verdiği zaman mahsulünden yiyin. Hasad (devşirme) günü de hakkını (zekât ve sadakasını) verin; israf etmeyin, şüphesiz Allah israf edenleri sevmez” (En’am Suresi 6/141).
“Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Nisa Suresi 4/6)
“Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” (İsra Suresi 17/26-27)
Hadisi şeriflere gelince;
“Tutumlu olan fakir olmaz” (Keşfü’l Hafâ, 2/189)
“Yiyiniz, tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre kaçmayınız.” (Nesaî, Zekat 66)
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), abdest almakta olan Sa’d’a uğramıştı:
“Bu israf da ne?” buyurdular. Sa’d: “Abdestte dahi israf olur mu?” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
“Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde olsan bile!” (İbni Mace, Taharet 48)
İsrafın Diğer Bir Yönü
Elmalılı Merhum, tefsirinde israfı anlatırken şu şekilde bir kayıt getiriyor. “İbadullahın ihtiyacı karşısında fazla tenaum da (nimetlenmek, yiyip içmek) hüsün değil israf hududuna girer.” Aynı gerçeği Bediüzzaman Hazretleri de; “Bu zamanda tereffühte izn-i şer’i bizi muhtar bırakmaz.” (Lemeât) sözleriyle dile getiriyor. Buradaki tereffüh ve tenaum, refah ve lüks içinde bir hayat yaşamak, yemede, içmede, giyinmede, ev eşyasında vs. hiçbir kısıtlamaya gitmeden olabildiğine rahatlık için bulunmak demektir.
Demek ki, israf sadece malı zayi edip boşa harcamada olmuyor. Etrafımızda bir sürü aç, sefil ve muhtaç insan varken bizim bunları düşünmeksizin, mükellef sofralar kurarak tıka-basa yemek yememiz, evimizi en güzel ve pahalı mobilyalarla süslememiz, her zaman en pahalı ve marka elbiseleri giymemiz ve bununla birlikte muhtaçlara el uzatmamamız da israfın bir çeşididir. Bu duruma dikkat çeken Efendimiz (s.a.s) “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyerek Müslümanların bu konuda takınması gereken tavra işaret etmiştir. Hatta fıkıh kitaplarına baktığımızda doyduktan sonra yemek yemenin tahrimen mekruh veya haram olduğu hükmünü görürüz. (Nimetü’l-İslam, s. 37)
Aslında bizim sahip olduğumuz şeyler bize mülk olarak verilmemiş sadece onları kullanmamız mübah kılınmıştır. Bunun için biz bir organımızı satamayız, gözümüzü çıkaramayız veya manen gözü kör etmek demek olan harama bakamayız, intihar edemeyiz vs. Aynı şekilde bizim istifademize sunulan malları da hakiki mülk sahibinin istediği yönde tasarruf etmek zorundayız. Bunun için Cenabı Hakk’ın kâinatta şuursuz varlıklara arasında dahi cari olan iktisat kanununa, şuurlu varlıklar olan biz insanlar da uymak zorundadır.