Aslında mutlak olarak zina dediğimizde, evli olmayan yani aralarında nikâh bağı bulunmayan bir erkekle kadının cinsel ilişkiye girmesi anlaşılır. İsterse ilişkide bulunduğu kişi nişanlısı olsun, evlilik gerçekleşmediyse bu ilişki zina olur. Zinayı şu şekilde tarif edenler de olmuştur:
“Dinin meşrû kabul ettiği bir akde dayanmaksızın irâde ve ihtiyar ile yapılan haram olan bir araya gelme, yani çiftleşme. Bu cürmü işleyen erkeğe zâni, kadına da zâniye denir.”
İşte İslam hukukunda, bu tür bir yasak ilişkiye giren kimse için takdir edilen ve evli veya bekâr olmasına göre değişen ceza, ifade ettiğimiz türden zina cezasıdır.
Bir ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayın” buyrulur (İsrâ Suresi, 17/32). Yani zinaya giden yollar baştan kapatılır. Öyleyse, zina haram olduğu gibi zinaya sebebiyet verecek tavır ve davranışlar da haramdır. Bu mesele hadis-i şeriflerde açık bir şekilde ortaya konur:
Ümmetinin ebedi hayatı konusunda hep ızdırap çekmiş olan Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah âdemoğluna zinâdan nasibini yazmıştır. Bu mutlaka ona ulaşacaktır: Gözlerin zinâsı nazardır, dilin zinâsı konuşmaktır. Nefis de temenni eder ve iştah duyar. Ferc de bunu tasdik veya tekzib eder.” (Buharî, Kader 9; Müslim, Kader 20)
Bu hadis-i şerifte sayılan elin, gözün vb. organların işlediği zinalar, aslında tam bir zina değildir. Bunlara belki, zinanın mukaddimeleri veya zinanın sebepleri denebilir. Farklı uzuvların zinası olarak sayılan bu fiiller de haram olmakla beraber, bunları yapanlara, fiilî zinayı işleyenlere verilen cezalar verilmez.