Nikâh, kutsal bir müesseseye girmenin ilk adımıdır. Aile olabilmenin en belirgin çizgisi, nikâhtır zira nikâh, birbirine yabancı iki insanı, aile yapar. Belirli prensipler çerçevesinde meşrû bir akitle çiftlerin bir araya gelmesine nikâh denir. Nikâh akdi, hedef ve gayesi belli bir anlaşmadır. Allah, nikâh olmaksızın bir araya gelmelere rahmet nazarıyla bakmaz. Oysa nikâh olunca, erkeğin hanımına, aynı şekilde hanımın da kocasına ve çocuklarına yedirdiği bir lokma bile rahmet vesilesi olur. Kur’ân-ı Kerîm’de:
وَمِنْ اٰيَاتِهِۤ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُۤوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ في ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ “O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de kendilerine ısınmanız için size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.” (Rum Sûresi, 30/21.)
buyrularak, evliliğin Allah’ın varlık ve kudretinin bir delili olduğu hususu üzerinde durulmuştur. Ayrıca âyet-i kerîmede, eşlerin birbirine karşı sevgi ve şefkat duymaları da nazara verilmiş ve âdeta evliliğin temel rükünleri satır arasında ifade edilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de nikâhın ehemmiyet ve gayesini şu veciz sözleriyle ifade etmiştir:
“Saadetin esaslarından nikâh ise insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezzet verici hususlarda birbirlerine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.”[1]Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, s. 147.
Dinimiz, şartlarına uyularak yapılan nikâhla meydana gelen aileyi iyi bir milletin temel ve esası kabul eder. Her şeyin bir gayesi olduğu gibi nikâhın gayesi de Allah ve Resûlü’nü (sallallahu aleyhi ve sellem) memnun edecek bir neslin yetiştirilmesi olmalıdır. Bir hadis-i şerifte Resûlü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: تَنَاكَحُوا تَكْثُرُوا فَإِنّ۪ي أُبَاهي بِكُمُ الْأُمَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Evleniniz, çoğalınız; ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.”[2]Abdurrezzâk, Musannef, 6/173; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, 16/276.
Bu hadis-i şerifin mefhum-u muhalifiyle ifade ettiği bir mana da şudur: Şayet yapılan evlilikle, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) iftihar edeceği bir nesil hedeflenmemişse, o izdivaç ya da çoğalmanın hiçbir anlamı yoktur. Evet, terörizme ya da sefahate bulaşmış, başı secdesiz, vicdanı paslı, gözü kanlı bir nesil ile Resûlü Ekrem’in (sallallahu aleyhi ve sellem) iftihar etmeyeceği açıktır. O’nun, çoğalmasını istediği nesil, Allah indinde de makbul olan, O’nun rızasını kazanmaya teşne bulunan, din-i mübîni yaşayan ve yaşatan bir nesil olmalıdır. Kur’ân-ı Kerîm, değişik nûrefşan beyanlarıyla bu mülâhazaya en sağlam referanstır:
اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ زينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا “Servet ve oğullarınız, dünya hayatının süsüdür; ebediyet vaadeden iyi işler ise Rabbinin nezdinde sevapça daha hayırlı, ümit bağlamaya da daha lâyıktır.” (Kehf Sûresi, 18/46.)
Evet, işleriniz ahirete müteveccih ise siz Rabbinizden, o da sizden hoşnut olacağı bir yola girmiş sayılırsınız.
Bu mütalâa ile vardığımız sonuç şudur: Evlenmede asıl hedef, Allah’ı ve Resûlü’nü hoşnut edecek bir neslin yetiştirilmesidir. Onun için mütedeyyin, milletine âşık, ailesine sımsıkı bağlı, çocuklarının terbiyesi üzerinde hassasiyetle duran kimseler, değişik çarpık düşüncelere rağmen, usulüne uygun şekilde çocuk sahibi olma konusunda kat’iyen tereddüt etmemelidirler zira böyle bir neslin çoğalması ümmet-i Muhammed’in yüzünü güldürecektir.[3]Gülen, Çekirdekten Çınara, s. 48.
Evlenecek Çiftlerin Birbirlerini Tanıma Süreleri
Evlenecek çiftlerin birbirlerini tanıma süreleriyle ilgili genel-geçer bir kural tayin etmek doğru olmaz çünkü bu süre şartlara ve şahıslara göre farklılık gösterebilir. Ancak şu söylenebilir ki çiftler birbirlerini tanıdıklarına inandılarsa ve karşılıklı olarak birbirleriyle evlenebilecekleri hakkında kanaatleri oluşmuşsa, bu süreci uzatmadan evlilik hazırlıklarına girişmelidirler. Bununla birlikte henüz birbirini yeni tanımış iki kişinin evliliği aceleye getirmemesi de ileride meydana gelecek pişmanlıkların önünü kesecektir. Tabii ki birbirini yeni tanıyan iki kişiyle, çoktan beri birbirlerini tanıyan tarafların nişanlılık süreleri farklılık gösterebilir.
Dinimizde, nişanlı çiftlerin meşru daire içinde kalan davranışları açıklanmıştır. Yani evliliğe ilk adım sayılan nişanlılık süresinde, nişanlıların birbirini görmeleri, halvet olmaması şartıyla belli meseleleri konuşup anlaşmaları câizdir. Evet, nişanlı çiftlerin, bir araya gelmeleri, konuşmaları hep meşru bir gayeye bağlı olmalıdır. O da evlenecek çiftlerin birbirini daha iyi tanıyabilmeleri ve evlilik sonrasında kuracakları yuvanın daha sağlam ve sağlıklı olmasıdır yoksa bunun dışında hevaî ve sırf nefsi tatmin için yapılan konuşmalar ve davranışlar maksada uygun olmayacağı gibi yaşanan keyfî haller nişanlılığın bozulması durumunda tarafların aleyhine acı bir hatıra olarak kalacaktır.
Buradan da anlaşılacağı üzere nişanlılar birbirleriyle şu kadar görüşmelidir demek yerine, bunun sınırını ve miktarını ihtiyaca göre tespit etmek gerekir. Önemli olan nişanlılığın bozulması gibi bir durumla karşılaşılırsa, tarafların pişman olmayacağı bir nişanlılık süreci yaşamalarıdır. Bu da ancak dinî sınırları gözetmekle mümkündür. Evet, nişanlılık, evlilikten tamamen farklı bir süreçtir. Binaenaleyh nişanlılar için her türlü temas yasak olduğu gibi hiç kimsenin olmadığı bir yerde yalnız kalmaları ve mahrem konuları konuşmaları da câiz değildir. Ancak yanlarında üçüncü bir kişi varken veya umuma açık yerlerde görüşüp konuşabilirler.
Bir Kimse Evlenmek İstediği Kadına Bakabilir mi?
Normal zamanlarda bir erkeğin, nâmahrem bir kadına bakması câiz değildir. Ancak zaruret durumları veya evlenme düşüncesi olduğunda bunun istisnaları vardır.
Erkeğin evlenmek istediği kadına bakma hakkı vardır. Böyle bir durumda kadının yüzüne, ellerine bakması yeterli görülmüştür.[4]İbn Âbidîn, Hâşiyet-ü Reddi’l-Muhtâr, 6/370; Azîmâbâdî, Avnu’l-Ma’bûd Şerh-u Sünen-i Ebî Dâvûd, 6/68. Çünkü bir kadının bu yerlerine bakmakla kadının güzelliği hakkında yeterli bilgi elde edilmiş kabul edilir. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde: إِذَا خَطَبَ أَحَدُكُمُ الْمَرْأَةَ فَإِنِ اسْتَطَاعَ أَنْ يَنْظُرَ إِلٰى مَا يَدْعُوهُ إِلٰى نِكَاحِهَا فَلْيَفْعَلْ “Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediğinde, onun evliliğe teşvik edebilecek niteliklerine baksın.” (Ebû Dâvud, nikâh 19) buyurmuştur. İşte bu nitelikleri âlimlerimiz, yüz, el ve boyun olarak açıklamışlardır. Yine sahabe efendilerimizden Muğîre b. Şube (radıyallahu anh) bir kadına talip olduğunda Peygamber-i Zîşân Efendimiz kendisine: اُنْظُرْ إِلَيْهَا فَإِنَّهُ أَحْرٰى أَنْ يُؤْدَمَ بَيْنَكُمَا “Ona bak çünkü bakmak, aranızda sevginin devamı için en uygun olanıdır.” (Tirmizî, nikâh 5) buyurmuşlardır.
Bu hadis-i şerifler, bir erkeğin evlenmek istediği bir kadına bakabilmesinin ve evlilik öncesi onunla bazı önemli mevzuları zaruret miktarı kadar konuşabilmesinin câiz olduğu noktasında bir kanaat vermektedir. Bütün hayatlarını birlikte geçirme düşüncesinde olan iki kişinin, birbirlerini görmeden, birbirleriyle konuşmadan, birbirlerini anlamadan evlilik yapmaları, ileride mes’ud bir yuva kurmalarına mâni durumlardır. Her insanın karakteri, mizacı, huyu farklıdır. Dolayısıyla evlilik öncesinde evliliğe ait meselelerin zaruret ölçüsünde, umuma açık yerlerde veya üçüncü bir şahsın yanında görüşülmesi önemlidir.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali
Dipnotlar