Birçok şeker hastası hiç tereddüt etmeden ve hastalıklarını dahi düşünmeden Ramazan ayında oruç tutarlar. Oruç tutmamanın manevî mesuliyetini bilen mütehassıs (uzman) hekimler, diyabetik hastaların oruç tutmaları veya tutmamaları ile alakalı kendilerine sual sorulsa, cevap vermekte zorlanabilirler. Oruç tutmak ağır şeker hastalarını riske sokabilir, hipoglisemi denilen kanda şekerin tehlikeli şekilde düşmesi söz konusu olabilir.
Diğer taraftan, Ramazan ayında oruç tutmanın, Allah’ın emrine uymaktan dolayı manevî bir hazza yol açtığı, bunun da sakinleştirici bir tesiri olduğu inkâr edilemez.
Şeker hastaları, stres hâlinin böbrek üstü bezlerinden salgılanan katekolamin adlı maddelerin salgılanmasını arttırarak kan şekerinin yükselmesine yol açtığını bilmelidirler. Stres, sıkıntı halini azaltan herhangi bir şey, meselâ oruçlunun içinde bulunduğu ruhî huzur, şekerin kontrolüne imkân verir. Böylece, Ramazan ayında tutulan oruç, şekerin kontrolünde fayda sağlayabilir.
Oruç tutabilecek şeker hastaları için bazı prensip ve ölçüler vardır. “Bunları şöylece sıralamak mümkündür:
- Erkek olan şeker hastalarının 20 yaşın üzerinde olmaları istenir. Yani yetişkinlerde, yaşlılarda ortaya çıkan diyabet çeşidi olmalıdır.
- Yirmi yaşından daha yaşlı olan bayan şeker hastaları hamile olmamalıdırlar ve bebeğini emziriyor olmamalıdırlar.
- Şahsın kilosu normal veya biraz şişman olmalıdır.
- Kan şekerinde büyük iniş çıkışlar, hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ve enfeksiyonun olmaması lazımdır.
- Bu hastalarda yüksek tansiyon, koroner arter hastalığı, böbrek taşları gibi ikinci bir ağır hastalığın olmaması lazımdır.
- Vücutları perhize cevap veriyor olmalıdır.
- Vücutları ilaç tedavisine cevap vermelidir.”[1]Alparslan Özyazıcı, Din ve bilimin ışığında Oruç ve Sağlık, s. 140-142’den özetle, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
Dipnotlar
⇡1 | Alparslan Özyazıcı, Din ve bilimin ışığında Oruç ve Sağlık, s. 140-142’den özetle, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004. |
---|