TOKİ Sosyal Konut Projesinin (eski sözleşmeleri ve yenisinde de yer alacağı düşünülen) Sözleşmesi incelendiğinde pek çok belirsizlik taşıdığı görülmektedir. Örneğin toplam ödeme miktarı belli değildir, yani bir bilinmezlik (cehalet) söz konusudur. “Her altı aylık dönemin başında (Ocak-Temmuz) o dönemde geçerli olacak borç bakiyesi, dönem boyunca yapılan ödemeler dönem başındaki borç bakiyesinden düşülmek suretiyle, bir önceki altı aylık dönemdeki Memur Maaş Artış Oranı dikkate alınarak İDARE’ce tesbit edilen ve BANKA’ya bildirilen dönemsel güncelleme oranı üzerinden artırılarak; sözleşme imzalama tarihine bakılmaksızın her dönem için yeniden hesaplanır.” Buradaki şart normal şartlarda akdi fasit kılar. Çünkü, her ne kadar memur maaşı dikkate alınarak kaydı konulmuş olsa da son takdir idareye bırakılmıştır. Yine sözleşmede taksitleri ödeyememe durumunda temerrüt faizi işletileceği ifade edilmektedir. Özetle, sözleşmenin bazı şartlarında fıkhî açıdan problemler olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte, mevcut sosyal konut projesi incelendiğinde, hedef kitle son derece az gelirli vatandaşlardır. “Aylık hane halkı gelirinin (kendileri, eşleri ve velayetleri altındaki çocukları), başvuru dönemi itibarıyla son 12 ay ortalamasının en fazla net 127.000 TL (İstanbul İli için 145.000 TL) olması gerekmektedir” Görüldüğü üzere, geçim standardının çok altında kalan kimseler ancak bu projeden yararlanabilmektedir. Bu ve benzeri şartları incelendiğinde mevcut sosyal konut projesinin Devletin/TOKİ’nin bu projeden para kazanma amacı gütmediği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle dar gelirli kimseleri, daha ucuz maliyetli ev sahibi yapma amacı güdülmektedir.
Her altı ayda bir yapılan fiyat güncellemelerini de uzun soluklu borçlarda “zararın tazmini” olarak değerlendirmek mümkündür. Borçlanmalarda, faize girmemek esas olduğu gibi verilen borçlarda veya satın alınan bir eşyanın karşılığı olan borçlarda alacaklı kimsenin zarara uğramaması da esastır. Bu nedenle, para kazanma değil, paranın değerinin korunmasına yönelik olarak, aradan geçen uzun zaman nedeniyle paranın değerindeki ciddi düşüklük nedeniyle meydana gelen zarar karşılanmalıdır. Ancak bu durum suistimal edilerek borçtan para kazanmak yoluna yani faiz alınması yoluna girilmemelidir. ( Bkz.: Enflasyon Oranında Ödeme)
Netice olarak, her ne kadar bazı şartları fıkhî açıdan problemli olsa da, gerek sözleşmenin ana amacının faiz işletilerek para kazanmak olmadığı gerek devletin kötü niyetli olarak problemli/suistimale açık şartları vatandaşın aleyhine kullanmayacağı düşünüldüğünde, halihazırda oturacağı bir evi olmayan dar gelirli kimselerin (ana kurallardan istisna edilerek) bu projeden ev almalarında bir sakınca yoktur denilebilir. Ancak bu, devletin bir yardımı olarak belli bir kesime hitaben geliştirilmiş bir proje olması itibariyle, şartları bunu tutmayan, ihtiyacı olmayan, oturacak bir evi olan vs. kimselerin resmi olarak bir yolunu bulup bundan istifade etmeye kalkması, dar gelirli insanların hakkına girmek olacağından caiz olmaz.
