Peygamber Efendimiz’in Sevgiye Mazhar Zatı Üzerine Salât-ı Mi’raciye
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Allahım! Nurundan bütün nurların fışkırdığı, cihanların nurlandığı, varlığın çehresindeki zâhirî sis ve dumanların silindiği.. sırrından bütün sırların saçıldığı.. ilahî esrâr hazinelerinin anahtarını elinde tutan.. hakâikin Kendisiyle ortaya çıktığı.. esrâr-ı ulûhiyetin bütün vuzuhuyla Kendisiyle bilinir olduğu.. yine Kendisiyle ilimlerin Hâlık-ı Zülcemâl’den mahlûkata nüzûl ettiği, Âdem nebîye icmalen bildirilen her şeyin Kendisiyle tam tafsile ulaştığı.. Senin, Yüce Zâtınla mahlûkatın arasında gayeye yakın vasıta kıldığın.. O’nun yolundan Sana gelenlerin Senin rahmetinle felaha erdiği.. O’na itaati Kendine itaat kabul ettiğin.. Peygamber yolundan yüz çevirenlerin Senin gazabının mahkumu olduğu..
Zâtını, Zâtî teveccühlerine kıble nasbettiğin.. esmâ ve sıfâtının tecellilerini kâbesi kıldığın.. bir mucizeyle, gecenin bir vaktinde, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede, beden-i mükerremini, Mescid-i Haram-ı A’zam’dan, Mescid-i Aksa-yı Muazzam’a götürdüğün.. semavât ve arşı, mübarek ayaklarının altına serdiğin.. bu seyahati gidip tâ Sidre-i Müntehâ’ya dayanan ve oradan “Kâbe Kavseyni ev Ednâ” mertebesine terakkî eden.. halâ ve melânın olmadığı, imkan-vücub arası sözcüğüyle ifade edebileceğimiz o noktada gözü Seninle aydın olan.. “gözü kaymadı, asla şaşmadı/şaşırmadı ve haddini aşmadı” beyan-ı mübecceliyle taltif buyurduğun.. orada Senin en büyük burhanlarını müşahede ettirdiğin.. sabah ve akşam gibi kayıtların olmadığı o noktada, Senin vücudunla itmi’nan üstü itmi’nana ulaşan.. sonra beş vakit namaz gibi eşsiz bir hediyeyle ümmetinin arasına yeniden gönderdiğin..
O’nun vasıtasıyla kullarına hediye ettiğin o namazı ve özellikle namaz içindeki secdeyi Kendine en büyük yakınlık vesilesi saydığın.. nafile namazlarla bile huzuruna gelenleri muhabbetine mazhar kılacağını ifade buyurduğun.. -hele farzlar, hele farzlar-.. evvel ve âhirin hulâsası.. bâtın ve zâhirin ihatası.. taayyünü bütün varlığın ilki ve öncüsü, varlığı bir ilk nur ve nüve, Hazreti Zât’ın ilk mir’ât-ı mücellâsı.. cismi ve sıfatlarıyla varlığın sonuncusu ve meyvesi, gaybın son habercisi.. bir yönüyle ilk ve Hakk’a en yakın, diğer yönüyle de son, fakat en emin bir kurbet rehberi.. evvelden evvel ilk nur O’nun nuru, son ışık tufanı ise O’nun hâricî âlemdeki zuhuru olan.. şeriatı ve elindeki mesajıyla zâhir, apaçık bir burhan.. derûnundaki hakikatiyle bir bâtın.. yarattıkları içerisinde Rabbinin kelâmını vasıtasız duyma, cemâlini hicapsız görme payesiyle serfiraz olan müstesna nebî… Efendiler Efendisi Hazreti Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm eyle.
Allahım! Benim O, İnsanlığın En Hayırlısı’na vuslatıma vesile olacak, O en yüce kâmet ile ümmetinin bir ferdi olarak aramda bir münasebet, bir bağ kuracak bir sâlât ile Efendimiz’e salât eyle. Eyle ki, O, Senin insanlığa mücessem rahmet hediyendir, sonsuz nurundur. İnayet ve ihtimamının göz bebeği O’dur. Sana yakınlıkta O’ndan daha önde bir kimse yoktur. Bu salât ü selâm vesilesiyle, O Nebîler Serveri’ni bana hakkıyla tanıt Allahım; tanıt ki, O’nun hakkını tam îfâ edebileyim. Beni O’nun kudsî mesajlarına sımsıkı sarılan kullarından eyle. O salât ü selâmla, Efendimiz’in Senin nezdindeki hakikat-i zâtiyesini bana apaçık göster. Ne olur Allahım! O’nun, Senin nezdindeki şefaatinden beni mahrum bırakma. Ya Rabbî! Kupkuru çölleri nefesiyle cennete çeviren O şanı yüce Nebînin havzından, bir daha susamayacak şekilde içmeyi bana müyesser kıl. Bunları Senin fazl u kereminden dileniyorum Allahım; lütfen ve keremen, beni kapından boş geri çevirme.
Allahım! Arzda Senin kayyûmiyetinle insanların arasında bulunan.. semavat ve arşın ötesinde, başka hiç kimseye müyesser olmayan bir noktada Seninle mülâkî olan.. Senin gayb-ı Zâtındaki gizli cevher.. esmâ ve sıfât deryasının müstesna ve mûtena incisi.. yine Senin kayyûmiyetinle bütün ins ve cinnin davetçisi.. Kendisine Senin emir ve nehiylerini kullarına açıklaması ve onların Seni tanıyıp bilmelerine, Senin marifetine ermelerine ve Sana hakkıyla ibadet ü taatta bulunmalarına vesile olması için Yüce Kur’ân’ı indirdiğin.. başkalarından gizlediğin sırr-ı rubûbiyetini Kendisiyle izhar ettiğin.. esma ve sıfât tecellîleriyle kâim.. ezelin bize paha biçilmez armağanı.. ebedlerin bağbânı..
Senin, mahlûkatına O’nun nazarıyla baktığın biricik nazargâhın.. bütün âlemlere gönderdiğin mücessem rahmetin.. Senin sevgi gölgen altında olan insan-ı kâmillerin en kâmili.. muhabbet-i İlâhiyenin en parlak aynası, mir’ât-ı mücellâsı.. kulların arasında Seni en iyi bilip tanıyan.. sultan-ı “levlâk”, “Levlâke lemâ halaktü’l-eflâk. (Sen olmasaydın, şu âlemleri yaratmazdım)” kudsî beyanının biricik muhatabı.. kullarını biraraya cem’ ettiğin mahşer gününde livâü’l-hamd ile müsemma sancağın sahibi.. huzurunla müşerref olan yegane kulun olması itibariyle kitabındaki künhü nâkâbil-i idrak hakikatlerin müfessiri.. zalimlerin, Senin, O’na vahyettiğin kelâmını işittikleri zaman öfkelerinden parmaklarını ısırdıkları.. Sana ve Senin emrinle O Kutlu Elçi’ne itaat eden müminlerin ise, o vahy-i İlahîyi dinlediklerinde pek çok sevindikleri.. O’ndan yüz çevirenlere celâlinle, Senin için O’na ittiba edenlere de cemâlinle muamele edeceğin Efendimiz Hazreti Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm eyle.
Allahım! Bu salât ü selâm hürmetine bana nur ile hidayet lütfet. Senin şanı yüce nebîne iktidâ hususunda, O’nun hakkı olan edebi gözetmeye beni muvaffak kıl. Hep kötü düşünce ve amelleri emredip duran nefs-i emmâremin ve beni Senden uzaklaştıran her şeyin şerrinden Sana sığınıyorum Allahım! Efendimiz’e olan salât ve selâmlar hürmetine, Senden, nefsimi Senin razı olmadığın şüphelerden, Senden uzaklaştıran kötü huylardan ve Sana vuslata mâni olan gafletlerden ve nefsânî hazlardan tamamen arındırmanı diliyorum. Ey Yüce Rabbim! Beni her halimde Sana itaat eden bir kul eyle, eyle ki, Sana ibadetin hakkını vermeye muvaffak olabileyim.
Allahım! Bütün varlığımı Sende fâni kıl. Senin maiyetinde kendi varlığımı hissederek beni yokluğa maruz bırakma. Zira isneyniyette in’idam, Senin sonsuz lütuflarından mahrumiyetten başka bir şey değildir. Bu salât hürmetine gizli ve sürpriz hazinelerini keşfetmeyi benim için kolaylaştır. Ayıplarımı setret. Günahlarımı bağışla. Kırık-döküklerimi tamir buyur. Yaralı ve mahzun gönlümü sarıp sarmala. “Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!” Ey Merhametliler Merhametlisi Allahım! Ne olur, bana rahmetinle muamele buyur!
Ey Yüce Rabbim! Hazreti Muhammed (aleyhi ekmelüssalavât ve etemmütteslîmât) Efendimiz’e, âl ve ashâbına, nuru yeryüzünü ve gökkubbeyi dolduracak bir salât ile, mahlûkatın adedince, onların hepsinin nefesleri, lafızları ve kelimeleri adedince, yine masnûatın sayısınca, semavat ve arz sakinleri sayısınca, onların nefesleri, lafızları, kelimeleri ve dilleri sayısınca, ayrıca bunların sonsuzla çarpımından ortaya çıkan sonuç sayısınca salât ve selâm eyle. “Selâm bütün elçilere ve hamd ü sena Âlemlerin Rabbi Allah’a.” Âmîn, ya Muîn!
***
اَلصَّلَاةُ الْمِعْرَاجِيَّةُ عَلَى الذَّاتِ الْمَحْبُوبِيَّةِ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى مَنْ تَفَجَّرَ مِنْ نُورِه۪ جَمِيعُ الْأَنْوَارِ، وَتَقَسَّمَ مِنْ سِرِّه۪ جَمِيعُ الْأَسْرَارِ، وَبَـرَزَتْ بِـهِ الْحَقَائِقُ، وَعُرِفَ بِـهِ الْخَالِقُ، وَتَـنَـزَّلَتْ بِهِ الْعُلُومُ مِنَ الْخَالِقِ إِلَى الْخَلَائِقِ؛ مَنْ جَعَلْتَهُ الْوَاسِطَةَ بَـيْنَكَ وَبَـيْنَ مَخْلُوقَاتِكَ، فَمَنْ أَتَاكَ مِنْـهُ فَازَ بِرَحْمَتِكَ، وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْهُ رُدَّ إِلَى سِجْنِ غَضَبِكَ؛ اَلَّذِي نَصَبْتَهُ قِـبْلَةً لِتَوَجُّهَاتِ ذَاتِكَ، وَكَعْبَةً لِتَجَلِّيَاتِ أَسْمَائِكَ وَصِفَاتِكَ؛
مَنْ أَسْرَيْتَ بِجَسَدِهِ الْمُكَرَّمِ مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الْأَعْظَمِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الْمُعَظَّمِ، وَجَعَلْتَ السَّمَاوَاتِ وَالْعَرْشَ لَهُ أَرْضًا، حَتَّى إِذَا انْتَهَى سَيْرُهُ إِلَى سِدْرَةِ الْمُنْـتَهَى، وَتَـرَقَّى مِنْهَا إِلَى قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى، قَـرَّتْ عَيْنُهُ بِعَيْـنِكَ، حَيْثُ هُنَاكَ لَا خَلَا وَلَا مَلَا مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى، ثُمَّ أَرَيْتَ مَا أَرَيْـتَـهُ مِنَ الْأٰيَـةِ الْكُـبْرَى، وَاطْمَأَنَّ قَلْبُهُ اطْمِئْـنَانًا فَوْقَ اطْمِئْـنَانٍ بِوُجُودِكَ حَيْثُ هُنَالِكَ لَا صَبَاحَ وَلَا مَسَاءَ مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى، ثُمَّ أَنْزَلْتَهُ بِهَدِيَّةٍ إِلَى أُمَّتِه۪ وَهِيَ الصَّلَوَاتُ الْخَمْسُ، وَجَعَلْتَ الْقُرْبَ بِهَا وَبِالسُّجُودِ الَّذِي فِيهَا لَكَ، وَقُلْتَ إِنَّكَ تُحِبُّ مَنْ أَتَى بِنَوَافِلِهَا، فَكَيْفَ فِي فَرَائِضِهَا الَّتِي لِذَاتِكَ؛ خُلَاصَةُ الْأَوَّلِ وَالْأٰخِرِ، وَإِحَاطَةُ الْبَاطِنِ وَالظَّاهِرِ؛ أَوَّلُ مَنْ ظَهَرَ بِذَاتِه۪ وَأٰخِرُ مَنْ بَـرَزَ بِجِسْمِه۪ وَصِفَاتِه۪؛
اَلظَّاهِرُ بِشَرِيعَتِه۪، وَالْبَاطِنُ بِحَقِيقَتِه۪؛ مَنْ سَمِعَ كَلَامَ رَبِّه۪ بِلَا وَاسِطَةٍ مِنْ خَلْقِه۪، وَأَبْصَرَ جَمَالَ رَبِّه۪ بِلَا حِجَابٍ بَـيْنَهُ وَبَـيْنَ رَبِّه۪ فَصَلِّ اللّٰهُمَّ عَلَيْهِ صَلَاةً تَـكُونُ لِي بِهَا صِلَةً إِلَيْهِ، وَنِسْبَةً إِلَى حَضْرَتِه۪، إِذْ هُوَ بَابُ رَحْمَتِكَ الَّتِي لَا تَبِيدُ، وَعَيْنُ عِنَايَـتِكَ الَّتِي مَا عَلَيْهَا مِنْ مَزِيدٍ؛ وَعَرِّفْنِي بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ حَقَّ حَقِّه۪ حَتَّى أَقُومَ بِحَقِّه۪، وَاجْعَلْنِي يَا رَبِّ مِمَّنْ تَمَسَّكَ بِشَرِيعَتِه۪، وَاكْشِفْ لِي بِه۪ عَنْ حَقِيقَةِ ذَاتِه۪ مِنْكَ، وَلَا تَحْرِمْنِي إِلٰهِي مِنْ شَفَاعَتِه۪ إِلَيْكَ، وَاسْقِنِي إِلٰهِي مِنْ حَوْضِه۪ شَرْبَةً لَا أَظْمَأُ بَعْدَهَا أَبَدًا مِنْ فَضْلِكَ وَجُودِكَ وَصَلِّ وَسَلِّمِ اللّٰهُمَّ عَلَى مَنْ قَامَ بِكَ فِي خَلْقِكَ، دَاعِيًا عَلَى أَرْضِكَ، وَتَفَرَّدَ بِكَ فَوْقَ سَمَاوَاتِكَ وَعَرْشِكَ، دُونَ خَلْقِكَ؛ اَلْجَوْهَرَةُ الْمَكْنُونَةُ فِي غَيْبِ ذَاتِكَ، وَالدُّرَّةُ الْمَصُونَةُ فِي بَحْرِ أَسْمَائِكَ وَصِفَاتِكَ
اَلْقَائِمُ بِكَ لَكَ بِالدَّعْوَةِ إِلَى خَلْقِكَ؛ مَنْ أَنْزَلْتَ عَلَيْهِ كِتَابَكَ لِـيُـبَـيِّنَ بِـه۪ أَمْرَكَ وَنَهْيَكَ إِلَى عِبَادِكَ، لِـيَعْرِفُوا بِـه۪ حَقَّ حَقِّكَ، فَـيَقُومُوا بِعِبَادَتِكَ وَطَاعَتِكَ؛ اَلَّذِي أَظْهَرْتَ بِـه۪ سِرَّ رُبُوبِـيَّـتِكَ، وَخَفَضْتَ بِـه۪ مَا سِوَاكَ؛ مَنْ قَامَ بِتَجَلِّيَاتِ أَسْمَائِكَ وَصِفَاتِكَ؛ مَنْ هُوَ بِكْرُ أَزَلِكَ، وَعَرُوسُ أَبَدِكَ؛ نَظَرُكَ مِنْ خَلْقِكَ الَّذِي تَـنْظُرُ بِه۪ إِلَى عِبَادِكَ، رَحْمَتُكَ إِلَى مَخْلُوقَاتِكَ، اَلْفَرْدُ الْكَامِلُ بِحُبِّكَ، عَـيْنُ مَحَـبَّـتِكَ، أَعْرَفُ خَلْقِكَ بِكَ، سُلْطَانُ “لَوْلَاكَ”، صَاحِبُ لِوَاءِ حَمْدِكَ يَوْمَ تَجْمَعُ مَخْلُوقَاتِكَ؛ هُوَ الْمُفَسِّرُ لِكِتَابِكَ، لِأَنَّـهُ بِكْرٌ يَأْتِي إِلَيْكَ، وَلَمْ يَحُلَّهُ غَيْرُهُ فِي حَضْرَتِكَ، فَـيَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ مِمَّا سَمِعَ مِنْ كَلَامِكَ
وَيَسْتَـبْشِرُ الْمُؤْمِنُ الَّذِي قَامَ بِطَاعَتِه۪ وَطَاعَتِكَ، فَـيَظْهَرُ جَلَالُكَ لِمَنْ أَعْرَضَ عَـنْـهُ، وَجَمَالُكَ لِمَنْ قَامَ بِـه۪ لَكَ وَاجْعَلْ لِي بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ النُّورَ وَالْهُدَى، وَالْأَدَبَ فِي الْاِقْتِدَاءِ بِـه۪ لَكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَـرِّ نَـفْسِيَ الْأَمَّارَةِ بِالسُّوءِ
وَمِنْ شَرِّ كُلِّ قَاطِعٍ يَـقْطَعُنِي عَنْكَ وَأَسْـأَلُكَ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ أَنْ تُـقَدِّسَ نَـفْسِي مِنَ الشُّبُهَاتِ الَّتِي لَا تُرْضِيكَ، وَالْأَخْلَاقِ السَّيِّـئَاتِ الَّتِي تَرُدُّنِي عَنْكَ، وَالْحُظُوظِ وَالْغَفَلَاتِ الْمَانِعَةِ عَنِ الْوُصُولِ إِلَيْكَ وَاجْعَلْنِي إِلٰهِي عَبْدًا مُطِيعًا لَكَ فِي جَمِيعِ الْحَالَاتِ حَتَّى أَقُومَ لَكَ بِحَقِّ عِبَادَتِكَ، وَاجْعَلْ عَدَمِي بِكَ وَلَا تَجْعَلْ عَدَمِي مَعَكَ، وَاكْشِفْ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ كَنْزًا لِي، وَاسْتُرْ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ عَيْبِي، وَاغْفِرْ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ ذَنْبِي، وَأَقِمْ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ كَسْرِي، وَاجْبُرْ بِالصَّلَاةِ عَلَيْهِ قَلْبِي
لَۤا إِلٰهَ إِلَّۤا أَنْتَ سُبْحَانَكَ۠ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ فَارْحَمْنِي يَـا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ وَصَلِّ وَسَلِّمِ اللّٰهُمَّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَأٰلِـه۪ وَأَصْحَابِه۪ صَلَاةً نُورُهَا يَمْلَأُ الْأَرْضَ وَالسَّـمَاءَ، وَعَـدَدَ مَا فِيهَا مِنْ مَخْلُوقَاتِـكَ وَأَنْـفَاسِـهِمْ وَأَلْفَاظِهِمْ وَكَلِمَاتِهِمْ، وَعَدَدَ مَا فِيهَا مِنْ مَصْنُوعَاتِكَ، وَعَدَدَ أَهْلِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ، وَعَدَدَ أَنْفَاسِهِمْ وَأَلْفَاظِهِمْ وَكَلِمَاتِهِمْ وَلُغَاتِهِمْ، وَكُلُّ ذٰلِكَ مَضْرُوبٌ بِعَدَدٍ لَا يَـنْـتَهِي عَدَدُهُ، وَلَا يُحْصَرُ مَدَدُهُ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ
وَالْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ، أٰمِينَ، يَا مُعِينُ