Dinimizde temizliğin çok önemli bir yeri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Temizlik imanın yarısıdır.” sözüyle bu hususa dikkat çekmiştir (Müslim, taharet 1). Taharet kelimesinin Yüce Kitabımızda değişik şekilleriyle 31 yerde geçmesi de İslam’ın temizliğe verdiği önem ve ehemmiyeti göstermesi adına oldukça önemlidir.
Diğer yandan temizlik, dinimizde imandan sonra en büyük hakikat olan namaz ibadetinin sıhhatiyle doğrudan alakalıdır. Çünkü namazın altı şartından ikisi (hadesten taharet ve necasetten taharet) temizliğin temin edilmesine yöneliktir. Buna göre bir Müslüman günde en az beş defa ibadet edebilmek için abdest uzuvlarını yıkamak zorunda olduğu gibi, elbiselerini, bedenini ve namaz kılacağı yeri de pisliklerden temiz tutmak mecburiyetindedir.
Bunun dışında, âyeti kerimelerde; cünüp olan kimselerin namaz kılabilmesi için yıkanmaları gerektiğinin bildirilmesi (Nisa, 4/43), aynı şekilde kadınların adet hallerinin bitiminde gusül abdesti almakla mükellef tutulmaları (Bakara, 2/222), elbiselerin temiz tutulmasının emredilmesi (Müddessir, 74/4), mescide giderken güzel elbiselerin giyilmesinin istenmesi (Araf, 7/31) gibi emirler yer alırken; hadisi şeriflerde de kişinin en geç haftada bir başını ve vücudunu yıkaması gerektiği ifadesi (Buhari, cuma 12), misvak kullanmanın tavsiye edilmesi (İbn Mace, taharet 7), kasıklardaki ve koltuk altlarındaki kıllarla tırnakları kesmenin, bıyıkları kısaltmanın ve sünnet olmanın fıtrattan olduğunun ifade edilmesi (Buhari, libas 63), suların temiz tutulmasına yönelik tedbirlerin alınması (Buhari, vudu 28), yemekten önce ve sonra elleri yıkamak gerektiğinin vurgulanması (Ebu Davud, et’ime 12) hatta bunların yanında Peygamber Efendimizin evlerin etrafının temiz tutulmasını tavsiye etmesi (Tirmizi, edep 41) gibi emir ve tavsiyeler İslam’ın temizliğe verdiği önemi ve bunu gerçekleştirmek için aldığı tedbirleri gösteren misallerdir.
İşte temizlik adına bir Müslüman’ın dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan birisi de tuvalet adabıdır. Evet, hayatın her kademesinde Müslümanların dünya ve ukba saadetini temine yönelik olarak İslam’ın getirdiği düzenlemelerden tuvalet temizliği de nasibini almıştır. Hayatı ta’lim için gönderilen Allah Resûlü, tuvalet ihtiyacıyla ilgili onlarca hadisi şerifinde ve uygulamalarında bu işin adab-ı erkanını göstermiştir ki, bunlara riayet etmek, temizliğin sağlanması ve neticesinde de Allah ve Resûlü’nün rızasını kazanma adına oldukça önemlidir.
Günümüzde def-i hacet için tuvaletler yapıldığını göz önünde bulunduran bazı kişiler aşağıya alacağımız tuvalet adabıyla ilgili bazı maddelere gerek olmadığını düşünebilirler. Ancak unutmamalıdır ki, İslam âlemşümuldur. Onun hükümleri bütün zamanlara ve bütün insanlığa hitap eder. Günümüzde hâlâ köylerde, kırlarda yaşayan birçok insan vardır. Diğer yandan herkes her zaman aynı imkânlara sahip olmayabilir. Bundan dolayı aşağıdaki bazı maddeler bu zaviyeden değerlendirilmelidir.
Abdest Bozulması Mekruh Olan Yerler
Def-i hacet için yer seçimi önemlidir. Hadis-i şeriflerde abdest bozulması yasaklanan yerler vardır. Mesela bir hadis-i şeriflerinde Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurarak banyo yapılan yere abdest bozulmasını yasaklamıştır:
“Sizden biriniz banyo yaptığı yere küçük abdestini bozmasın. Sonra orada abdest alır. Şüphesiz vesveselerin çoğu bundan kaynaklanır.” (Ebû Dâvud, tahâret 15; Tirmizi, tahâret 17)
Yine Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) “İki lânetten korkun!” buyurmuş, ashab-ı kiram: “İki lânet de nedir?” diye sorunca da “İnsanların yollarına abdest bozanla, gölgelerine abdest bozanlardır!” şeklinde cevap vermiştir. (Müslim, tahâret 68; Ebû Dâvud, tahâret 14)
Allah Resûlü (s.a.s) bir başka hadis-i şeriflerinde de abdest bozulması mekruh olan yerlere su yollarını ilave ederek şöyle buyurmuştur:
“Lanete sebep olan üç yere abdest bozmaktan kaçının: Su yollarına, işlek yollara ve gölgeliklere.” (Ebû Dâvud, tahâret 14)
Abdullah b. Sercis (r.a) da Allah Resûlü’nün (yer üzerindeki haşerat) deliklerine bevletmeyi yasakladığını ifade etmiştir. (Ebû Dâvud, tahâret 16; Nesâî, tahâret 30) Bu hadisi şerif aynı zamanda âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resûlü’nün bu özelliğinden hayvanatın da istifade ettiğine bir misaldir. Burada, rahatsız edilen hayvanların zararlarının gelme ihtimaline karşı alınmış bir tedbir de vardır.
Son devir Hanefî fıkıhçılarından İbni Abidin, abdest bozulması mekruh olan yerleri şu şekilde sıralamıştır: “Esah kavle göre akar bile olsa suya büyük ve küçük abdest bozmak mekruhtur. Dere, kuyu, havuz veya kaynak kenarına yahut yemiş veren ağacın altına veya ekin içine, oturmak suretiyle istifade edilen ağaç gölgesine, mescid ve bayram namazgâhı yanına, kabristan içine, hayvanların arasına, insanların yoluna, rüzgâra karşı, fare, yılan veya karınca yuvasına ve delik içine abdest bozmak mekruhtur. Üzerinden bir kimsenin geçtiği veya oturduğu yere, yol kenarına, kâfile veya çadır yanına, yerin aşağısına durarak yamacına doğru abdestini bozmak da mekruhtur.” (İbni Abidin Tercümesi, Şamil Yayınları, 1982, c. 1, s. 589–590.)
Ayrıca zemini sert olan yerlere de abdest bozulmamalıdır. Çünkü böyle yapıldığı taktirde üzerimize sıçrama ihtimali vardır. “Sizden biri, küçük abdest bozmak isteyince bevli için uygun bir yer arasın!” hadisi şerifinde de bu hususa dikkat çekilmektedir (Ebû Dâvud, tahâret 2).
Cabir b. Abdullah (r.a), “Hz. Muhammed (s.a.s) abdest bozmak istediği zaman, tenha bir yere giderdi.” demiştir (Ebû Dâvud, tahâret, 1). Dolaysıyla abdest bozmak isteyen kimsenin, bu ihtiyacını kimsenin görmeyeceği bir yerde gidermesi gerekir. Ebû Saîd (r.a) de Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“İki kişi beraberce helâya gidip, avretleri açık kazayı hâcet ederken konuşmasınlar. Zira Allah Teâla Hazretleri, bu hale gadab eder.” (Ebû Dâvud, tahâret 7).
Tuvalet Adabıyla İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
1- Def-i hacet öncesinde eğer üzerimizde Kur’ân ayeti yazılı bir şey varsa veya Allah’ın (c.c) ya da Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) ismi yazılı yüzük kolye vs. varsa bunları çıkarıp uygun bir yere bırakmalıyız. Nitekim Peygamber Efendimiz’in (s.a.s), “Muhammed Resulullah” yazısı bulunan yüzüğünü çıkararak helâya girdiği rivayet edilmiştir. (eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, I, 73.)
Eğer bunları bırakacağımız güvenli bir yer bulamazsak, bir naylona veya beze sararak cebimize koyabiliriz.
2- Tuvaletten önce besmele çekmek ve arkasından şu duayı okumak Efendimizin sünnetleri arasındadır:
“Allahümme innî eûzu bike mine’l-hubsi ve’l-habâis (Allahım, pislikten ve -cin ve şeytan gibi- kötü yaratıklardan sana sığınırım.)” (Bkz., Buhârî, vudû 9; Müslim, hayz 122; Ebu Dâvud, taharet 3).
Helâdan çıktıktan sonra da “Gufrâneke (Affını taleb ediyorum.)” demek sünnettir. Çünkü Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın helâdan çıktığı zaman böyle dediğini rivayet etmiştir (Ebû Dâvud, tahâret 17; Tirmizî, tahâret 5). Ayrıca tuvaletten çıktıktan sonra “Elhamdülillahillezî ezhabe anni’l-ezâ ve âfânî (Ezâyı giderip âfiyet veren Allah’a hamdolsun)” demek de merfu dualar arasındadır.
3- Hz. Enes (r.a) anlatıyor:
“Resûlullah (s.a.s) kazayı hacette bulunmak istediği zaman yere yaklaşıncaya kadar elbisesini kaldırmazdı.” (Ebû Dâvud, tahâret 6; Tirmizî, tahâret 10)
Hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere, abdest bozmak isteyen kimsenin mümkün olduğunca avret yerlerini başkalarına göstermemeye dikkat etmesi gerekir.
Hatta kişi kapalı bir yerde bile bulunsa zaruret miktarı açılmalıdır. Zaten fıkıh kitaplarımızda da abdest bozma esnasında çıplak olarak bulunmanın mekruh olduğu ifade edilmiştir.
4- “Tuvalete girdiğiniz zaman, büyük veya küçük abdest bozarken önünüzü veya arkanızı kıbleye dönmeyiniz. Fakat doğu veya batıya dönünüz.” (Ebu Dâvud, tahâre 14).
Bu ve benzeri hadis-i şeriflerden hareket eden fakihler abdest bozan kimsenin önünü veya arkasını kıbleye dönmesinin mekruh olduğunu ifade etmişlerdir. Bu hükmün sadece kırlarda bulunan kimselere şamil olduğunu söyleyen fıkıhçılarımız bulunsa da Hanefi mezhebine göre bu hadisin hükmü genel olup her durumu kapsar. Aslında tuvaletler inşa edilirken bu hükmün göz önünde bulundurulması gerekir.
5- Özellikle günümüzde tuvaletlerin ev içinde olduğunu düşünecek olursak, temizliğin sağlanması adına tuvalete girmeden önce çorapların çıkarılması ve paçaların sıvanarak içeri girilmesi gerekir. Böylece çoraplarımıza ve paçalarımıza sıçrayacak pislikten korunmuş oluruz.
Diğer yandan kullandığımız tuvaleti temiz bırakma, yani bizden sonra kullanacak kimselerin gözünü rahatsız edecek bir pislik bırakmama da Müslüman ahlakının gerektirdiği bir husustur.
6- İhtiyaç giderildikten sonra istinca denilen temizliğin yapılması gerekir. İstinca abdest bozduktan sonra su ve benzeri temiz bir şeyle taharetlenmeye denir. Duruma göre istinca vacip veya sünnet olur. Kemikle, hayvan tezeğiyle, yiyecek maddesiyle, kömürle istinca etmek mekruhtur ve hadis-i şeriflerde yasaklanmıştır. (Bkz., Müslim, tahâret 59; Ebû Dâvud, tahâret 20) Fıkıh kitaplarında özellikle kullanıldığı yerler düşünülerek kağıt ile de temizlenmenin mekruh olduğu yer almaktadır. Ancak günümüzde hususiyle bu iş için kâğıt havlular üretildiğini düşünecek olursak bu mekruhluğun kalktığını söyleyebiliriz. Hatta su ile istinca yaptıktan sonra peçete ile kurulanmak temizliğin daha güzel yapılması adına oldukça önemlidir.
Enes b. Malik’in (r.a.) rivayet ettiğine göre Resûlüllah (s.a.s);
“O mescitte kendilerini maddî ve manevî kirlerden temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah kendisini temizleyenleri sever” (Tevbe, 9/108)
ayetinin, tuvalet temizliklerinde su kullanan Kuba halkı hakkında indiğini ifade buyurmuştur. Bu ayeti kerimenin “Biz namaz için abdest alırız, cünüp olunca yıkanırız ve büyük abdestten sonra su ile temizleniriz.” diyen Ensar hakkında indiği de rivayet olunmuştur (Bkz., İbn Mace, tahâret 28, Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 6).
İdrarın birçok zararlı kimyevî madde ihtiva ettiğini ve yine büyük abdest pisliğinin bir gramında bile milyonlarca mikrop bulunduğunu göz önünde bulunduracak olursak, tuvalet sonrasında temizliğin düzgün yapılmasının ne derece ehemmiyetli olduğu görülecektir.
7- Hz. Aişe (r.ahâ), Resûlüllah’ın (s.a.s) sağ elini, su içme, yemek yeme gibi şeylerde kullandığını, sol elini ise istincada ve kirlenme hâsıl edecek olan diğer şeylerde kullandığını ifade etmiştir (Ebû Dâvud, tahâret 18). Fıkıh kitaplarında da tuvalette sağ eli kullanmanın tahrimen mekruh olduğu yer alır. Bu, büyük ve küçük abdest bozmada dikkat edilmesi gereken bir husustur. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Sizden biri helâya girdiği zaman zekerini sağ eliyle tutmasın.” buyurarak bizzat bizi bundan men etmiştir (Buharî, vudû’ 18; Ebû Dâvûd, taharet 18).
8- Helâya sol ayakla girmek ve sağ ayakla çıkmak da tuvalet adabı adına dikkat edilmesi gereken hususlardandır.
9- Tuvalet esnasında elbiseye bir pislik bulaşmaması için azami gayret gösterilmelidir. Allah Resûlü (s.a.s) “Kabir azabının çoğu küçük abdesttendir” (İbn Mace, taharet 26) buyurarak elbiseye idrar sıçratmama hususunda bizi uyarmıştır. İbn Abbas da (r.a) Allah Resûlü’nün iki kabrin yanına uğradığını ve bunlardan birisinin koğuculuk yapmaktan diğerinin de idrardan sakınmamaktan dolayı kabir azabı gördüğünü söylediğini rivayet etmiştir (Müslim, tahâre 34).
10- Yukarıdaki maddeyle ilgili olarak dikkat edilmesi gereken bir husus da küçük abdesti oturarak bozmaktır. Çünkü ayakta yapıldığında elbiseye idrar sıçrama ihtimali yüksektir. Nitekim Hz. Aişe Validemiz, şöyle buyurarak bu konuda yapılması gerekene işaret etmiştir:
“Size kim Resulullah (s.a.s)’ın küçük abdestini ayakta bozduğunu söylerse, onu tasdik etmeyiniz. O, küçük abdestini oturarak yapıyordu.” (Tirmizî, tahâret 8; Nesaî, tahâret 24)
11- Tuvalette dikkat edilmesi gereken edeplerden birisi de orada bulunulduğu sürece dinî, uhrevî ve mukaddes şeylerin düşünülmemesidir. Diğer yandan verilen selamı almama, müezzine icabet etmeme, aksırdığında sadece kalbinden Allah’a hamdetme ve hele başkalarıyla konuşmama da adap arasındadır.
12- Avretine ve ondan çıkan pisliğe bakmamak, tuvalete tükürüp aksırmamak, fazla bakınmayarak başını öne eğmek, sol ayağın üzerine yaslanmak, tuvalette başı örtülü bulunmak, helâda fazla kalmamak ve hemen işini bitirip kalkmaya bakmak da tuvalet adabındandır.
13- Erkeklerin tuvalet sonrasında abdest almak istediklerinde istibra yapmaları vaciptir. Kadınlar için buna gerek yoktur. Onlar biraz bekledikten sonra abdest alabilirler. İstibra, küçük abdest sonrasında akıntı ve sızıntının kesilmesini beklemektir. Bu yapılmadığında abdestten sonra akıntı gelme ihtimali yüksektir ki, bununla abdest bozulmuş olur.
İstibranın nasıl yapılacağı hususunda kesin bir ölçü yoktur. Çünkü bu akıntının kesilme süresi kişiden kişiye değişir. Herkes kendi durumunu göz önüne alarak bunu yapmalıdır. Yürümek, hareket etmek, öksürmek, yatmak, bir süre beklemek, ayakları hareket ettirmek vs. istibra adına yapılabilecek hareketlerdendir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, istibra sonrası gelecek olan akıntıdan sakınmaktır. Bunun için, istinca istibradan sonra yapılabilir veya kâğıt havlu pamuk vs. kullanılarak idrarın elbiseye bulaşması önlenebilir. En azından Hanefilere göre avuç içini bulan necasetin namazı bozduğu, bunun daha azının da tenzihen mekruh olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Kaynaklar:
- İbni Abidin, Reddü’l-Muhtar
- Fetevay-ı Hindiye
- Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslam
- İbrahim Canan, Fıkıh Ansiklopedisi (Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi)
- Prof. Dr. Davut Aydüz, “Kur’ân ve Hadislerde Temizlik”