Altın veya gümüşten yapılmış zînet takımları, tablo, kap, kaşık, çatal ve benzerleri için nisap miktarına ulaşınca zekât gerekir. Çünkü altın ile gümüş büyüyen mallar olup, bunlar yaratılış olarak ticaret için hazırlanmıştır. Ayrıca bunların özünde satış bedeli olma (semen) niteliği vardır. Bu yüzden ister külçe, ister döküm, isterse insanlar için süs eşyası olarak elde bulunsun, sahibi bunların zekâtını vermekle yükümlü bulunur. Zekâta tabi bulunan zinet eşyaları elde bulunduğu sürece ve nisap miktarını aşıyorlarsa bunların zekâtı her yıl verilmelidir.
Zînet altınlara zekâtın farz oluşu şu hadise dayanır:
- Amr b. Şuayb babası yolu ile dedesinden şöyle bir rivâyet nakletmiştir: “Yemen’li bir kadın kızı ile birlikte Hz. Peygamber’in yanına geldi; kızının elinde iki tane altın bilezik vardı. Hz. Peygamber kadına: “Bunların zekâtını veriyor musun?” diye sordu. Kadın: “Hayır” dedi. Hz. Peygamber: “Kıyamet gününde Yüce Allah’ın bu iki bileziği senin koluna ateşten bilezik olarak takmasını ister misin?” buyurdu. Bunun üzerine kadın, bilezikleri kızının kolundan çıkarıp Allah elçisinin önüne bıraktı ve şöyle dedi: “Bilezikler Allah ve Rasulü’ne aittir.”
Ancak altın ve gümüş haricinde diğer değerli taşlardan imal edilmiş zinet eşyalarından zekât verilmesi gerekmez. Çünkü bunlar zekâta tabi olan mallardan değildir. Ancak kişi bu gibi mücevheratı ticaret için elinde bulunduruyorsa, bunların zekâtını vermelidir.