Hilye-i şerif, Allah Resûlü’nün (Sallallahu aleyhi ve selam) fiziki özellikleri ve güzel vasıflarını anlatan eserleri ifade eder. Bu eserler, kitaplar ve hat sanatıyla yazılmış levhalardır.
Hadis kitaplarının ‘fezâil’ ve ‘sıfâtü’n-nebî’ başlıklarında Allah Resûlü’nün yaratılışı, fiziki özellikleri ve güzel vasıflarına dair yer alan bilgiler başta olmak üzere bu konulara dair yapılmış müstakil derlemeler hilye-i şeriflerin kaynağını oluşturmaktadır. Levha türü hilyelerde, çoğunlukla Hz. Ali’den gelen metin kullanılır. Diğer bir ifade ile Allah Resûlü’nün şemâiline dair yazılmış eserler ve bunları kısaca ifade eden levhalarda yer alan bilgiler hadis kaynaklarından ve sahabe rivayetlerinden derlenmiş bilgilerden oluşur.
Allah Resûlü’nün yanısıra Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin de yer aldığı hilyeler yazılmıştır. [1]https://isamveri.org/pdfdrg/D02669/2006_1/2006_1_CEYHANA.pdf
Hilye-i şerif yazımı ve bunların hat sanatıyla levhalar halinde ifade edilmesi Osmanlı döneminde bir kültür haline gelmiştir; Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiştir. [2]Detaylı bilgi için bkz. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/313708.
Hilye tabloları, gerek Osmanlı döneminde gerek günümüzde hediyeleşmelerde takdim edilen eserler haline gelmiş, evlerin salonları bu vb. tablolarla süslenmiştir. Bu tür levhaların evlerin dekorasyonunda kullanılması, Allah Resûlünü hatırlamaya, onu anmaya vesile olması açısından güzel bir âdet, bir kültür olmakla birlikte Nahîfî’nin “Muhakkak ki bir kimse, hilye-i şerîf yazsa ve ona çok nazar eylese, Allâh Teâlâ o kimseyi hastalık ve sıkıntılardan ve ani ölümden hıfz eyler. Şayet bir yere sefer ettiğinde beraberinde götürürse, o seferinde daima Hakkın muhafazasında olur.“ ifadelerini dinî referanslarla temellendirmek pek mümkün değildir. Ayrıca “hilyeyi kim okursa ya da duyarsa, onu evinde asarsa, Allah ona cehennemi haram kılar. Kalbini kibirden korur, kabir azabından emin olur. Bela, veba, illet, hasetçinin hasedi, sihir, boğulma, yangın, hırsızlık, fakirlik, gam, hüzün ve musibet gelmez, hac yapmış gibi veya umre yapmış gibi sevaba nail olur“ vb. rivayetlerin de bir aslı yoktur. [3]Detaylı bilgi için bkz. https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/58060.pdf Ancak bunu hilyelerde kullanılan hadislerle karıştırmamak gerekir. Hilye-i şeriflerde kullanılan hadisler ve onların sıhhatine dair çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ufuk Deveci’nin çalışmasına göre Osmanlıdan günümüze hilyelerde kullanılan yaklaşık 60 hadis-i şeriften 47 tanesi hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bunlardan 34 sahih, biri hasen, altısı zayıf hadislerdir. Geriye kalan dört tanesi ise mevzu rivayetlerdir. Diğer rivayetler ise hadis kaynaklarında yer almamaktadır. (Ufuk Deveci, Hilye-i Şerifler ve Hilyelerde Yer Alan Hadislerin Sıhhat Değeri)
Sonuç olarak, hilye-i şerif yazma geleneği Osmanlılarla birlikte başlamış bir gelenektir. Bunun devamı olarak gerek hediyeleşmelerde gerekse evlerin dekorasyonunda hilyeler kullanılmaktadır. Bunda dinen herhangi bir beis olmadığı gibi Allah Resûlü’nü hatırlatması açısıdan güzel bir âdettir, denilebilir. Hatta Allah Resûlü’nün (Sallallahu aleyhi ve sellem) hatırlanması, anılması ve Onun yolunda gidilmesinin elbette bir bereketi vardır. Ancak, bu levhaların evde bulundurulmasının -O’nun anılmasına vesile olması ve bunun getirdiği/getireceği bereket mahfuz- yukarıda zikredilen faydaları sağlayacağına dair bilgilerin temellendirilebilir bir tarafı yoktur.
Dipnotlar
⇡1 | https://isamveri.org/pdfdrg/D02669/2006_1/2006_1_CEYHANA.pdf |
---|---|
⇡2 | Detaylı bilgi için bkz. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/313708. |
⇡3 | Detaylı bilgi için bkz. https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/58060.pdf |