Bir erkeğin yabancı bir kadınla baş başa kalmasına halvet denir. Yabancıdan maksat, erkeğin kendisine nikâhlanması helâl olan kadınlardır. Nikâhı haram olan anne, hala, teyze, kız kardeş vs. ile bir arada bulunmakta mahzur yoktur. Baş başa kalmaktan maksat ise üçüncü bir şahsın olmadığı ve olma veya görme ihtimali de bulunmayan kapalı veya kapalı konumundaki bir mekânda buluşmaktır.
Böyle bir yerde erkekle kadının beraber bulunması, karşı cinsi tahrik edip günahlara sebep olduğundan, zinaya kapı araladığından ve insanları suizanna sürüklediğinden haramdır. Cenâbı Hak, Kur’ân’da şöyle beyan eder:
وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَاۤ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاۤءَ سَب۪يلًا “Sakın zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, çirkinliği meydanda olan bir hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur” (İsra Sûresi, 17/32).
Sedd-i zerâi dediğimiz “harama götüren yolların kapatılması” prensibiyle İslâm, günahlara götüren yolları en baştan kapatma yoluna gitmiştir. Az önce zikredilen âyet de bu prensip ile değerlendirilmelidir.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bir hadislerinde şöyle buyururlar:
لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ “Sakın bir erkek, yanında mahremi (kendisine nikâhı haram olan) bulunmadıkça, yabancı bir kadınla yalnız kalmasın” (Buhârî, nikâh 111).
Aynı bölümdeki başka bir hadiste benzer bir ikazdan sonra Sahabi sorar: “Ey Allah’ın Resûlü, bir kadının kocasının erkek akrabaları ile baş başa kalmasına ne dersiniz?” Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyururlar ki:
الْحَمْوُ الْمَوْتُ “Bu ölümdür!” (Buhârî, nikâh 111).
Yani, insanın kalbini öldürücü korkunç bir durumdur. Şu hadis-i şerif, meseleyi biraz daha açar:
“Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü bu takdirde üçüncüleri şeytandır”(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/222; 3/339).
Tam bir tehlike söz konusu olmasa da üçüncü bir şahsın bulunmadığı taksi, asansör gibi yerlerde, her şeye rağmen tedbirli olmak ve buralarda da kadın-erkek yalnız kalmayı tamamen zarurete bağlamak gerekir. Evet, zaruret olmadıkça asansörde de takside de büroda da bir erkekle bir kadının baş başa kalması uygun değildir.
Burada şu hususa da değinmek gerekir kanaatindeyiz: İslâm, kadını dört duvar arasına hapsetmiş değildir. Evet, kadınlar, İslâm tarihi boyunca, gerektiğinde savaşlara katılmış, gerektiğinde dışarıda evinin ihtiyaçlarını görmüş, (Buhârî, nikâh 115) geçimini temin etmiş, camilere gitmiş, vaaz dinlemiş (Müslim, salât 136) ve ilim tahsil etmiştir. Bugün de bunlar söz konusudur. Ancak, belirlenen ölçülere dikkat edilmesi şartıyla… Bu mevzuda ne kadar hassas olmamız gerektiğini şu hadis-i şeriften anlıyoruz. İbn Mesud naklediyor: Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
اَلْمَرْأَةُ عَوْرَةٌ فَإِذَا خَرَجَتِ اسْتَشْرَفَهَا الشَّيْطَانُ “Kadın avrettir, dışarı çıktığında şeytan ona muttali olur.” (Tirmizî, radâ 18).
Yani, şeytan onun ayağını kaydırmaya, onu günahlara sokmaya, baştan çıkarmaya, başkalarını ayartmak için kullanmaya çalışır. Kadının bugün sosyal hayatta ne hâle getirildiğini görünce, hadis-i şerifin ne kadar önemli bir ikazda bulunduğunu pratikte idrak etmiş oluyoruz.
İslâm’da kadın; zarafeti, cazibesi, kadınlık özellikleri rencide edilmeksizin, iffetini korumak şartıyla hayatın bütün safhalarında bulunmuştur zira İslâm fıtrat dinidir. Dinin emir ve yasakları, getirdiği disiplinler fıtratla uyum içerisinde olup, insanı koruyup kollamaya yönelik esaslardır. Kadının iffetinin muhafazası da onun fıtratının bir parçasıdır. Onun iffetine toz kondurabilecek yolları İslâm baştan kapamıştır. Çalışmasını meşru görmüş fakat onun fıtratına ağır gelecek iş ve ortamlarda çalışmasına müsaade etmemiştir. Kadınların, kadınlara ait işlerde çalışmasını teşvik etmiş, doğum, kız çocuklarının okutulması ve bilinçlendirilmesi, kadın hastalıkları gibi hususlarda kadınların rol almasını zaruri saymıştır. Bunları yaparken de erkeklerle baş başa kalmamasını emretmiş, kendisini rahatsız edici gözlerin gözetlemesinden uzak ve dinî vecîbelerini yerine getireceği ortamlarda bulunmasını istemiştir.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali