Değerli kardeşimiz,
Mü’minler cennette Cenâb-ı Hakk’ı müşahede edeceklerdir. Efendimiz görme keyfiyetini misallendirirken, “ayın ondördünde ve bulutsuz bir gecede, Ay’ı görür gibi” teşbihinde bulunmaktadır. Elbette bu görme, Cenâb-ı Hakk’a bir mekan izafesi ma’nâsına gelmez. Çünkü, “mü’minler, cennette Cenâb-ı Hakk’ı göreceklerdir” demek, Cenâb-ı Hakk, mekân itibariyle cennette olacak demek değildir. O, zaman ve mekân kayıtlarından mukaddestir, yücedir.
İşte bu görme, her mü’min için marifeti nisbetinde olacaktır. Kim Cenâb-ı Hakk’ı ne kadar biliyorsa, marifet-i İlâhî’de ne kadar derinleşmişse, gözünden açılan perde de o nisbette olacaktır. Onun içindir ki, bir nebi, bir veli ve sıradan diğer bir insanın orada müşahedeleri farklı farklı olacaktır. Bu sebeple Allah bilgisi çok önemlidir. Bu bilginin mutlaka marifet eksenli temrinlerle, ibadetlerle takviye edilmesi gerekir. O Mesihî rûhun bir başka yanı da, onda kozalite’nin, yani sebep-netice münasebetinin aşılmış olmasıdır. Tefekkür, marifete ayrı derinlik kazandırır; ibadet onu insanın tabiatı hâline getirir. Kim dünyada ne kadar derinleşmişse cennetten de, Cemalullah’ı müşahededen de o derece zevk ve lezzet duyar.
Selametle kalınız.
Kaynak: F. Fasıla II