İçindekiler
Efendimiz (sas), veda hutbesinde ashabına ve istikbalin mü’minlerine şöyle seslenmişti:
“Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah’ın Kitab’ı ve Resulünün Sünneti.” (Muvatta, Kader 3)
Evet, Efendiler Efendisi’nin iki değerli mirası hadiste belirtildiği üzere Kur’an ve Sünnettir. Bu iki mirasa hakkıyla sahip çıkmak biz mü’minlerin görevidir. Bu mirasa sahip çıkmanın adı ise Kur’an’ı ve sünneti okuyup öğrenmek, üzerinde düşünmek ve onlarla amel etmektir. Efendimiz (sas), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Kim Allah’ın Kitabını öğrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa, Allah onu, dünyada dalaletten çıkarıp doğru yola sevkeder, ahirette de kötü hesaptan korur.”
Evet, yaz tatiline girdiğimiz bu günlerde çocuklarımız için üç aylık bir dönem başlamış oldu. Çocuklarımız için tatil dendiğinde, aklımıza hemen, kitabı defteri bir tarafa atmak, boş boş oturmak, gezmek, gönül eğlendirmek, sahile gitmek, yaylaya çıkmak vs. gelebilir. Halbuki, mü’minin boş vakti yoktur, olmamalıdır da. O, dinlenirken dahi, boş durmayı sevmez. Her anını, ebedi yaşayacağı ahiret hayatına yatırım yapmak için bir fırsat olarak değerlendirir ve hep yararlı işler peşinde koşar. Yazın yapılabilecek en hayırlı işlerden biri de Kur’an öğrenmektir. Evet, bu mevsim, yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle hep beraber bir Kur’an öğrenme mevsimi diye düşünülebilir. Böylece, herkes en hayırlı insan olma yoluna girmiş olur. Zira, “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” buyuruyor Peygamber Efendimiz (sas). (Buhari, Fedailu’l-Kur’an 21; Tirmizi, Fedailu’l-Kur’an 15)
Kur’an öğrenmek çok kolaydır
Kur’ân’ın mucizevî taraflarından biri de, özellikle çocuklar tarafından hemen kolayca öğrenilmesidir. Zihinleri temiz ve açık olan çocuklar, Kur’ân’ı en fazla on beş gün içinde öğrenebilirler. Başta biraz zorlansalar da alıştıklarında çok severler ve zevkle okurlar. Kur’an okumak büyük sevaplara vesiledir. Hele onu zorlanarak okuyanın sevabı daha fazladır. Bu konuda Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Kur’an’da mahir olan (yani ezberini ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen, kerim olan ve Allah’a itaat eden meleklerle beraber olacaktır. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyana da iki sevap vardır.” (Buhari, Tevhid 52; Müslim, Müsafirin 244)
Kur’an okuyan ve okumayan mü’min, Peygamberimiz’in dilinde bakınız neye benzetiliyor:
“Kur’an okuyan mü’minin misali portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoştur. Kur’an okumayan mü’minin misali hurma gibidir. Tadı hoştur fakat kokusu yoktur. ” (Buhari, Et’ime 30, Fedailu’l-Kur’an 17, 36, Tevhid 57; Müslim, Müsafirin 243)
Kur’an okumak berekete ve şefaate vesiledir
Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: “Kur’ân-ı Kerim’i okuyun. Zira Kur’an, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir.” Zehraveyn’i yani Bakara ve Âl-i İmran surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını müdafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. (Müslim, Müsafirin, 252)
Kur’an okuyana sekine iner
Kur’an’ı kalp huzuruyla, sakin bir ortamda, kendini vererek okuyan insan, Allah’tan gelen bir sekineye ve kalp genişliğine mazhar olur. Sahabe’den Useyd bin Hudayr (r.a.), gece Kur’an okuyordu. Başını yukarı kaldırdığında semada şemsiye gibi bir şey görmüştü. Şemsiyenin içinde de kandile benzer varlıklar vardı. Sabahleyin Peygamber Efendimiz’e durumu anlattığında, Efendimiz şöyle buyurdu: “Onlar meleklerdi. Sesini dinlemeye gelmişlerdi. Sabaha kadar devam etseydin, onlar da sabaha kadar seni dinlerlerdi. Hatta, gizlenmeyip sabah insanlara da görünürlerdi.” (Buhari, Fedailul-Kur’an 15; Müslim, Müsafirin 242)
Tecvidle okumak vaciptir
Kur’ân’ı bilmeyenler Kur’an öğrenecekler, bilenler de onu daha iyi okumanın yani tecvidle tilavet etmenin yollarını arayacaklardır. Bu konuda, âlimlerimiz Kur’ân’ı tecvidle okumanın vacip olduğuna hükmetmişler, delil olarak da şu ayet-i kerimeyi göstermişlerdir: “Ve rattili’l Kur’êne tertîlê = Kur’ân’ı tertîl ile, düşünerek oku.” (Müzzemmil Suresi, 73/4) Yani, Kur’ân okurken hızlı değil, harflerin ve kelimelerin hakkını vererek, tane tane oku, ta ki Allah kelamının mânası iyice zihnine yerleşsin ve muhtevası size tesir etsin.
Kur’ân’ı tecvidle okuyanlar ise, acaba harfleri tam çıkarabiliyor muyum, onların hakkını verebiliyor muyum diye kendini sürekli kontrol edecektir. Bu konuda takip edilmesi gereken üç husus vardır: Birincisi, okuyuşu düzgün bir hocadan ders almak. Yani bu işi mutlaka uzmanından öğrenmek. İkincisi, pratik yaparken doğru telaffuz için insanın kendini zorlaması. Üçüncüsü, kulak dolgunluğu. Bu da, Kur’ân’ı güzel ve tekellüfsüz okuyan hafızları çok dinlemekle olur.
Kur’ân okumak, sesi güzelleştirir
Kur’an okurken, hem insanın sesi güzelleşir, hem de güzel seslerle Kur’an’daki güzellikler ortaya çıkar. Peygamber Efendimiz “Kur’ân’ı seslerinizle güzelleştirin” derken, daha ziyade bu ikinci manayı kastediyorlardı. Yani, seslerinizle Kur’ân’ı öyle güzel okuyun ki, ondaki bütün güzellikler ortaya çıksın. Çıksın da sizi dinleyen insanlar Kur’ân’ı sevsinler ve onu okumak, anlamak için içlerinde büyük bir arzu duysunlar. Sesim güzel değil deyip Kur’an okumak istemeyenler, şeytanın bu aldatmacasına kanmadan Kur’an okumaya devam etmeliler. Zira, önemli olan insanın kendini Kur’ân’a vermesi ve Allah vergisi o sesi, Kur’ân’ın hazinelerini ortaya çıkarmak için birer sondaj malzemesi olarak kullanmasıdır. Nitekim, sesi biraz kısık, biraz pürüzlü olduğu halde Kur’ân’ı güzel okuduğu için zevkle dinlediğimiz hafızlar vardır. Efendimiz’in buyurduğu gibi “her okuyuş güzeldir.” (Ebu Davud, Salat 139)
Her bir harfine sevap vardır
Kur’an okumak ahiret hesabına çok kazançlı bir ameldir. Zira her bir harfine on sevap verilir. Efendimiz (sas), bakın hadis-i şeriflerinde bunu nasıl ifade buyurmuşlar:
“Kur’an-ı Kerim’den tek harf okuyana bile bir sevap vardır. Her hasene on misliyle (kayda geçer). Elif-Lam-Mim bir harftir demiyorum, Aksine elif bir harf, lam bir harf ve mim de bir harftir. ” (Tirmizi, Sevaibul-Kur’an 16, 2912)
Yine Kur’an’dan bir şeyler okuyup ezberlemenin önemini de Efendimiz (sas) başka bir beyanlarında şöyle dile getirmektedirler:
“Hafızasında Kur’an’dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harab olmuş bir ev gibidir.” (Tirmizi, Sevaibu’l-Kur’an 18, 2914)
Anneler, babalar!..
Evet, yaz geldi.. Kur’an öğrenmenin tam zamanı. Günde biri iki saatimizi vererek, çok rahatlıkla Kur’an öğrenip öğretebilirsiniz. Öğrenir/öğretir ve yukarıda Kur’an öğrenme ve okumaya bahşedilen bütün dünyevi uhrevi sevaplardan nasibdar olursunuz. Yeter ki, sizde bu konuda bir gayret olsun. Dikkat edilecek bir iki husus var:
– Anne babalar, kendileri Kur’an öğrenmek ve okumak suretiyle çocuklarına örnek olmalılar.
– Sevdirerek, faydasını anlatarak çocuklarını Kur’an okumaya teşvik etmeliler.
– Okumak istemeyen ve bunda ısrar eden çocuklara baskı yapmamalılar, istekli vakitlerini beklemeliler.
– Tabi, Kur’an okumak ve okumak, sadece yaz mevsimine ait olmamalı. Yazın öğrenilen Kur’an okuma, kışın da devam etmeli. Bu konuda en büyük görevin anne babalara düştüğünü unutmamalılar.
Gayret bizden; bereket, sekine, güzellik ve şefaat Allah’tan..