İslâm’da evliliğin geçerli olmasının şartlarından biri de nikâh akdinin süresiz olarak, yani ömür boyu devam etmek üzere kıyılmasıdır. Bunun zıddı olan belirli bir süre için evlenmek (mut’a nikâhı) haram kılınmıştır çünkü çiftlerin daha evliliğin başlangıcında boşanmayı düşünmeleri, evlilikten beklenen neticelerin ve maslahatların ortaya çıkmasına engel olacaktır.
Boşamanın Hükmü
Bununla birlikte İslâm, muhtelif durumları ve arızaları da göz önüne alarak boşamayı meşru kılmıştır fakat boşamanın hükmü, eşlerin durumuna göre bazen mubah, müstehap hatta farz olurken, bazen de mekruh ve haram olabilmektedir. Bu, kişiyi hanımını boşamaya götüren sebebin mahiyetine göre değişebilmektedir.
Evet, boşama prensip olarak mubah bir uygulama olarak görülse de duruma göre farklı hükümler almıştır. Âlimler hiçbir sebep yokken kişinin hanımını boşamasını harama yakın bir mekruh görürken, diğer yandan eşinin uyarılarına ve nasihatlerine rağmen dinin farzlarını terk eden ve haramlarını işlemeye devam eden kadının veya iffetsiz bir kadının boşanmasını mendup görmüşlerdir. Diğer yandan bir erkeğin boşandığı takdirde zinaya düşme korkusu varsa boşanması haram olur. Evli kaldığı takdirde harama düşeceği veya farz vazifelerini terk etmek zorunda kalacağı kesin olarak bilinen bir kimsenin boşaması ise vacip olur.[1]
Allah’ın En Sevmediği Mubah
Evet, dinimizde meşru kılınan bu fiilin, suiistimal edilerek, toplum, aile ve çocuklar nazarında olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına engel olmak ve evliliğin devam ve bekasını temin etmek için bazı tedbirler alınmıştır. Boşamanın şakasının da ciddisinin de aynı olduğu ve sonuç doğuracağı bildirilmiş ve meselenin önem ve ehemmiyetine binaen talâk üçle sınırlandırılmıştır. Diğer yandan da boşamanın sevilmeyen ve çirkin bir tasarruf olduğunu gösteren birçok hadis-i şerif varid olmuştur.
Bunlardan bazıları şu şekildedir:
مَا أَحَلَّ اللّٰهُ شَيْئًا أَبْغَضَ إِلَيْهِ مِنَ الطَّلَاقِ
“Allahu Teâlâ kendisine talâktan daha sevimsiz olan hiçbir şeyi helâl kılmadı.”;
أَبْغَضُ الْحَلَالِ إِلَى اللّٰهِ تَعَالَى الطَّلَاقُ
“Yüce Allah’a helâlin en sevimsizi boşamadır.”[2];
لَعَنَ اللّٰهُ الذَّوَّاقينَ وَالذَّوَّاقَاتِ
“Sırf zevk için sık sık kadın değiştiren erkeklerle, sık sık koca değiştiren kadınlara Allah lanet etsin.”[3];
أَيُّمَا امْرَأَةٍ سَأَلَتْ زَوْجَهَا طَلَاقًا في غَيْرِ مَا بَأْسٍ فَحَرَامٌ عَلَيْهَا رَائِحَةُ الْجَنَّةِ
“Hangi kadın, (çok ciddi) bir gerekçe yokken kocasına boşanma talebinde bulunursa, bilsin ki cennetin kokusu kendisine haramdır.”[4];
مَنْ أَفْسَدَ امْرَأَةً عَلٰى زَوْجِهَا فَلَيْسَ هُوَ مِنَّا
“Kim, bir kadını kocasının aleyhine kışkırtırsa bizden değildir.”[5]
Buna göre kişinin ufak tefek geçimsizliklerden veya hanımında hoşlanmadığı bir kısım huyların bulunmasından hemen boşama yolunu seçmesi doğru olmadığı gibi böyle bir davranış Allah ve Resûlü’nün de istemediği bir tasarruftur. Konuyla ilgili Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَۤى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ فيهِ خَيْرًا كَثيرًا
“Onlarla hoşça, güzelce geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.”[6] Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Bir mümin, hanımındaki hoşlanmadığı bir huya karşı hoşnutsuzluğunu onu defterden silecek bir kin derecesine vardırmasın zira beğenmediği bir huyla karşılaşsa bile, nasıl olsa bir başka huyunu beğeniyordur.”[7] ifadeleriyle aynı hususa işaret etmiştir.
En Son Başvurulacak Yol
Fakat durum her zaman bunun gibi olmayabilir. Bazı zaman olur ki eşlerin evliliğe devam etmeleri onlar için hayatı çekilmez kılar. Eşler arasında meydana gelen niza ve uyuşmazlıklar, başvurulan bütün ıslah yollarına rağmen halledilemez ve bu huzursuzluk ortamı evliliğin devam ve bekasına müsaade etmez. İşte böyle bir durumda yapılacak olan, usûlü’d-dindeki, “İki şerden ehven olanı tercih edilir.” kaidesi gereğince boşama yolunu ihtiyar etmektir fakat her hâlükârda Allah’ın en sevmediği bir mubah olması itibarıyla boşama en son başvurulacak bir yol olmalıdır zira hanımını boşayan bir insan, Allah’ın en sevmediği bir mubahı işliyor demektir.
Talâkın Manası
Talâk (boşama) meşru bir nikâh akdiyle karı-koca olan eşlerin evlilik hayatını sona erdiren sebeplerden birisidir. Evlilik hayatını sona erdiren fesih[8], mühalaa (kadının teklif edeceği bir bedelle boşanma), tefrik (hâkimin ayırması) ve ölüm gibi başka sebepler de vardır. Boşamanın Arapça’daki karşılığı “talâk”tır. Talâk kelimesinin lügat manası “bağı çözmek” demektir. Terim manası ise kadın ve erkek arasında nikâh akdi ile tesis edilen evlilik bağını derhal veya daha sonraki bir zamanda belli sözlerle çözmek ve evlilik ilişkisini sona erdirmek demektir.
Boşama Hakkı
Aile kurumunu sona erdiren boşama vak’ası, doğrudan toplum huzuruna da etki ettiği için birçok hukuk sisteminde bununla ilgili geniş düzenlemeler yer almıştır. Ancak bu hukuk sistemlerindeki boşamayla ilgili hükümlere baktığımızda çok farklı uygulamaların olduğunu görürüz. Boşama, bazı hukuk sistemlerinde yasaklanmış, bazı hukuk sistemlerinde eşlerin her ikisine de bu hak tanınmış, bazı hukuk sistemlerinde ise mesele hâkim kararına bağlanmıştır.[9]
İslâm hukukunda da tafsilatlı olarak düzenlenen talâk hakkında Kur’ân ve sünnette birçok nass yer almıştır. İslâm hukukunun talâkla ilgili hükümlerine baktığımızda daha önceki hukuk sistemlerinden farklı olarak kendine mahsus bir özellik taşıdığını görürüz.
İslâm, boşama hakkını temelde erkeğe vermiştir.
يَاۤ أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَۤاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ
“Ey Peygamber! Eşlerinizi boşayacağınız vakit onların iddetlerini dikkate alarak boşayın.”[10]âyet-i kerîmesiyle İbn Mâce’nin rivayet ettiği:
إِنَّمَا الطَّلَاقُ لِمَنْ أَخَذَ بِالسَّاقِ
“Şüphesiz boşama hakkı, kadının nikâh bağını elinde tutan kocaya aittir.”[11] hadis-i şerifi bunun delilidir.
Ancak talâk hakkına sahip olan erkek tefviz-i talâkla boşama yetkisini kadına da verebilir. Ayrıca kadının boşanmayı talep etmesi hâlinde mühalaa yoluyla ayrılmalarına da müsaade edilmiştir. Diğer yandan bazı durumlarda kadının mağduriyetini önleme adına hâkime de eşlerin arasını tefrik etme hakkı tanınmıştır.
Boşamanın Şartı
Boşama tıpkı yemin gibi geri dönüşü mümkün olmayan sözlü bir tasarruftur. Yani bir insan eşini boşadıktan sonra pişman olarak bundan geri dönemez. Böyle bir tasarrufun gerçekleşebilmesi için hem kadın hem de erkeğin bazı şartları haiz bulunmaları gerekir. Ulema, boşamanın gerçekleşmesi için “ehlinden sâdır olması ve mahalline musadif bulunması” üzerinde durmuşlardır. Ehlinden sâdır olmasından maksat, boşama yetkisine sahip olanın, bu yetkiyi kullanmasıdır. Ehlinden sâdır olması için de kocanın akıllı, ergin ve ayık bulunması gerekir. Sadece Hanbelîler mümeyyiz çocuğun boşamasını geçerli saymışlardır. Büluğ çağına ermeyen çocukların ve akıl hastalarının boşaması geçerli olmadığı gibi bunamış ihtiyarın, uyuyan ve baygın olan kimsenin de boşaması geçerli değildir.[12]
Mahalline müsadif olması ise boşama kararının boşanılacak kişi üzerinde gerçekleşmesidir. Boşamanın mahalli ise kadındır. Yani boşama kadın üzerinde cereyan eder. Kadının boşamaya mahal olabilmesi için ise ya sahih bir nikâh akdinin bulunması ya da birinci ve ikinci boşamadan dolayı iddet bekliyor olması gerekir. Eğer kadın üç defa boşamadan dolayı iddet bekliyorsa artık bir daha boşanamaz çünkü İslâm boşamayı üçle sınırlandırmıştır. Diğer yandan kadın iddetini tamamladıktan sonra da artık boşamaya mahal olmaktan çıkar. Aynı şekilde henüz aralarında nikâh bağı kurulmamış bir kadını boşamak da bir hüküm ifade etmez. Mesela bir erkeğin nişanlısına “seni boşadım” demesi hiçbir hüküm doğurmaz zira Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem):
لَا طَلَاقَ قَبْلَ النِّكَاحِ
“Nikâhtan önce talâk yoktur.” buyurmuştur.[13]
Bir de evlenen ancak aralarında zifaf veya sahih halvet (kimsenin olmadığı bir yerde baş başa kalma) gerçekleşmeyen bir kadın boşandığı takdirde bu talâk bâin talâk sayılır ve böyle bir kadının iddet beklemesi de gerekmez.[14] Dolayısıyla nikâhtan sonra ama zifaftan önce boşanan bir kadın üzerinde de artık ikinci bir boşama geçerli olmaz.
Sarhoşluk ve ikrah (zorlama) gibi ehliyet arızalarının boşamaya etkisini daha sonra ele alacağız.
[1] bkz. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 358-359.
[2] Ebû Dâvud, talâk 3.
[3] Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid 4/616; Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercümesi, 11/331.
[4] Ebû Dâvud, talâk 18; Tirmizî, talâk 11.
[5] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/88.
[6] Nisâ Sûresi, 4/19.
[7] Müslim, radâ 61.
[8] Fesih, talâk sayısını düşürmez çünkü fesih nikâh akdiyle ilgili bir kusurdan dolayı var olan nikâh bağını temelden yok sayma demektir.
[9] Tafsilatlı bilgi için bkz: Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 337-340.
[10] Talâk Sûresi, 65/1.
[11] İbn Mâce, talâk 31.
[12] Meydânî, el-Lübâb fî Şerhi’l-Kitâb, 2/169.
[13 Buhârî, talâk 9.
[14] bkz. Ahzâb Sûresi, 33/49.