İçindekiler
Ramazan ayı kulluk adına bir milattır; bir Müslüman bu ayda gündüz oruç, Kur’an tilaveti ve mukabele ile, gece de teravih namazıyla kulluk çıtasını yükselterek Allah’a daha bir yakın durmaya, kalp ve ruhun hayat seviyesine yükselerek ibadetlerini daha bir derinden ve duyarlılıkla yerine getirmeye çalışır.
İbadetten hoşlanmayan insan nefsi, bir yandan oruç tutmak suretiyle melekliğe açılarak, diğer taraftan ruhun en önemli gıdası olan vahy-i semavîyi yani Kur’an’ı her zamankinden daha çok okuyarak, ibadetlerini özellikle namazını daha bir kıvamda eda etme gayreti içersindedir. Zaten İslamiyetin en önemli hedeflerinden biri imana ait değerlerin insan tabiatıyla bütünleşmesidir. Bunun yolu da dinin emirlerinin yaşanmasından, özellikle de ibadetlerin duyularak, hissedilerek eda edilmesinden geçmektedir. Ramazan ayı, insan tabiatının ibadetle bütünleşmesi adına manevî bir temrinattır. Özellikle bu aya mahsus olan teravih namazı bildiğimiz bilemediğimiz bir çok hikmetinin yanında, ibadetten hoşlanmayan insan nefsini namaza alıştırması, namazı insan tabiatının bir yanı, bir derinliği haline getirerek ibadetle bütünleştirmesi açısından çok önemlidir.
İslam’ın değerler atlasında kılınması sünnet-i müekkede olan teravih namazı, Hanefi, Şafii, Hanbeli mezhebine göre yirmi, Malikî mezhebindeki bir görüş göre yirmi diğerine göre ise 36 rekattır. Biz bu yazımızda teravih namazının ne zaman ve ne şekilde kılındığı üzerinde durmak istiyoruz.
Teravih Namazının Zamanı
Namazların belli vakitlerde kılınmasının bildiğimiz bilemediğimiz pek çok sırrı ve hikmeti vardır. İbadetler, dinin tayin ettiği zaman ve formatta yapılır. Bediüzzaman hazretlerinin beş vakit namazın belirli vakitlere tahsis edilmesinin hikmetleriyle alakalı olarak seslendirdiği enfes yaklaşımıyla her bir namaz vakti büyük değişim ve dönüşümün işaretleri, Cenab-ı Allah’ın büyük icraatlarının emareleri ve lutfettiği küllî nimetlerinin alametlerinin zamanı olduğundan, namazların kendilerine tahsis edilen vakitlerde kılınmasının sınırsız hikmetleri vardır. Ramazan gecelerini ihya adına yatsı namazına tabi bir ibadet olarak teravih namazının belirli bir vakitte kılınmasının da pek çok hikmetinin bulunacağı muhakkaktır.
Teravih namazı, yatsı namazı kılındıktan sonra fecir doğuncaya kadar (imsak vakti) uzanan bir zaman dilimi içinde kılınabilir. Burada altı çizilmesi gereken bir nokta vardır ki o da şudur: Teravih namazı, yatsı namazına tabidir. Mesela, yatsı namazını birisi, teravih namazını da bir başkası kıldırsa daha sonra yatsı namazını kıldıran kimsenin unutarak abdestsiz olarak kıldırdığı anlaşılsa bu durumda teravih namazının yatsı ile birlikte yeniden kılınması gerekir.[1]Aliyyu’l-Kâri, Fethu babi’l-İnaye, 1/342 Zira yatsı namazı geçerli olmayınca ona tabi olan teravih namazı da yerine getirilmiş olmaz. Genellikle teravih namazı vitir namazından önce kılınır. Bununla birlikte vitir namazından sonra kılınması da caizdir.[2]İbrahim Halebî, Mülteka’l-Ebhur, 119; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, 2/44 Ramazan dışında ki zamanlarda vitir namazı münferit olarak kılınır, cemaatle kılınmaz. Ramazan ayında ise münferit kılınabileceği gibi cemaatle kılınır. Nitekim Übeyy b. Ka’b mescidde teravihi hatimle kıldırıyor sonra da Hz. Ömer’in imamlığında vitir namazı kılınıyordu.[3]Ayni, el-Binaye fi şerhi’l-hidaye, 2/668
Teravihi hatimle kılmak
Teravih namazını Kur’an-ı Kerîm’i en az bir kere hatmederek kılmak sünnet, birden fazla hatimle kılmak ise bir fazilettir. [4]Serahsî, Mebsut, 2/146; Kâsanî, Bedaius’s-Sanai fi Tertibi’ş-Şerai’, 2/276
Bilindiği üzere Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), teravih namazını bir-kaç gece mescidde ashabına kıldırmış daha sonra farz olur endişesi ile cemaatle kılmayıp kendi odasında yalnız eda etmişti. Peygamber Efendimizin teravih namazını odasında nasıl ve kaç hatimle kıldığını bilemiyoruz. Ama Allah Resulü’nün rahle-i tedrisinde yetişen sahabe efendilerimizin teravih namazını gerek cemaat halinde gerekse münferid olarak hatimle kılmaya özen gösterdiklerini kaynaklarımızda görüyoruz. Sahabe, dinimizi bize nakleden Kur’an’ın canlı mucizesi insanlardır.
Dinimizin temel kaynakları olan Kur’an ve sünnet bize onlar tarafından nakledilmiştir. Biz bu gün onların Peygamber Efendimiz’ (sallallahu aleyhi ve sellem) den görüp yaşadığı ve bize naklettiği şekliyle namaz kılıyoruz. Zira Allah Resulü onlara “Beni nasıl namaz kılarken görüyorsanız siz de o şekilde kılın” buyurmuş (Buharî, Ezan, 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/53), sahabe de Allah Resulü’nden görüp öğrendiği şekliyle namaz kılmış, daha sonra gelen Müslümanlar da onlardan öğrenmişlerdir. İşte Allah Resulü’nü yakından bilen ve gören sahabe, teravih namazını hatimle kılmaya özen göstermiştir. Önceleri sahabe, tek başına veya bir-kaç kişi bir araya gelerek teravih namazını kılıyordu. Daha sonra Hz. Ömer döneminde mescidde cemaat halinde teravih namazı hatimle kılınmıştır. İlk sene Übeyy b. Ka’b’ın imamlığında teravih kılınmış ikinci sene Hz. Ömer, bütün cemaati bir tek imamın arkasında toplamamış, başka hafızlara da değişik yerlerde hatim ile teravih kıldırtmıştır.[5]Tehanevi, İ’laü’s-Sünen, 7/59-65
Hz. Ömer Kur’an hafızlarından üç kişiyi çağırmış, hepsine Kur’an okutmuş sonra okuma hızlarına göre birisine her rekatta 30, bir diğerine 25 öbürüne de 20 ayet okuyarak hatimle teravih namazı kıldırmalarını istemiştir.[6]Abdurrezzak, Musannef, 4/261; Beyhakî, Sünen-i Kübra, 2/497; Kâsanî, Bedai, 2/276 Böylelikle her rekatta otuz ayet okunduğunda üç, yirmi ayet okunduğunda ise iki hatimle teravih eda edilmiş olmaktadır.
Peygamber Efendimiz’den gerek sözlü gerekse fiilî olarak İslam dinini öğrenen sahabenin bu fiili tatbikatının yanında şu hadis de teravihi hatim ile kılmanın sünnet olduğuna delil gösterilebilir:
Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazan ayında bir gece mescide çıktı ve mescidin bir kenarında namaz kılan insanlar gördü ve sordu “Bunlar ne yapıyorlar?” orada bulunanlardan biri şöyle cevap verdi “Bunlar Kur’an’ın tamamını ezberleyememiş yani hafız olmayanlar kimseler, Übeyy b. Ka’b onlara hatimle namaz kıldırıyor.” Resülüllah (sallallahu aleyhi ve selem) bu cevaba sevinerek memnuniyet ve takdirlerini şu şekilde ifade ettiler: “Doğru yapmışlar, yaptıkları şey ne kadar güzel“.[7]Ebu Davut, Ramazan, 1; Zeylai, Nasbu’r-Raye, 2/175; Tehanevî, İ’laü’s-Sünen, 7/59-60
Hadiste geçen Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) in sorusuna verilen cevap kısmının manası onlar namazları caiz olacak kadar Kur’an’dan ezberi olmayanlar demek değildir. Medine’deki sahabenin namaz kılacak kadar bile Kur’an bilmemesi düşünülemez, bu çok uzak bir ihtimaldir. Doğrusu bu metnin manası onlar Kur’an’ın tamamını namazda ezberden okuyacak kadar bilmeyen kimseler şeklindedir. Bu itibarla Übeyy b. Ka’b’ın da onlara hatimle teravih kıldırdığı anlaşılmaktadır.[8]Tehanevi, İ’lâü’s-Sünen, 7/64; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ümmal, 4/284
Sahabeden sonraki dönemlerde de teravihin hatimle kılınmasına önem verilmiştir. Bu hususta misal kabilinden bazı kareler nakletmek istiyoruz:
- Ömer b. Abdilaziz karilere (Kur’an hafızları) her rekatta on ayet okuyarak teravih namazını hatimle kıldırmalarını emretmişti.[9]Said İbn Sahnun, el-Müdevvenetü’l-kübra, 1/194, İbrahim Halebî, Mülteka’l-Ebhur, (Ta’lik: Vehbi Süleyman el-Gavci) 1/120
- İmam-ı A’zam’ın Ramazan’da gündüz bir hatim, teravihte de bir hatim olmak üzere toplam altmış bir defa Kur’an’ı hatmettiği rivayet edilmektedir.[10]Tahtavi, Haşiye ala meraki’l-felah şerhi nuri’l-izah
- Muhammed b. İsmail el-Buhari, Ramazan ayının ilk gecesinde ashabı, eşi dostu talebeleri toplanır onlara teravih namazı kıldırırdı. Her rekatta yirmi ayet okuyarak hatmederdi. Ayrıca gecenin yarısından başlayarak son üçte birine kadar olan zaman diliminde Kur’an okur ve bu şekilde de her üç gecede bir hatmederdi. Gündüz de her gün bir hatim indirir, hatmi de iftar vaktinde bitirir ve “her hatim yapıldığında müstecap (kabul olunan) bir dua vardır” derdi.[11]Beyhaki, Şuabu’l-imân, 2/416
- İçtihad ehli büyük din âlimlerinin on gecede bir hatmederek üç hatimle teravih kıldıkları rivayet edilmektedir.[12]Serahsi, Mebsut, 2/146; Ayni, el-Binaye, 2/667
Bütün bu naklettiklerimizden anlaşıldığı üzere insanlar Ramazan boyunca teravihte Kur’an’ın hepsini okumuş veya okuyan birinin arkasında kılmışlardır. Fakat daha sonraki dönemlerde imamın, cemaatin durumunu nazar-ı itibara alarak onları camiden uzaklaştırmayacak bir şekilde teravih namazını kıldırmasının daha uygun olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.[13]el-Mevsuatü’l-Fıkhıyye, 27/147-148 Müteahhirun ulema, cemaatin bıkıp camiyi terketmemesi için teravihin üç kısa ayetle veya uzun bir ayetle de kılınabileceğine fetva vermişlerdir.[14]Kasânî, Bedai, 2/276; İbn Abidin, a.g.e, 2/47; Tahtavi, a.g.e Hatta “Fil suresi”nden başlayarak “Nâs suresi”ne kadar okunabileceğini, kalbin rekat sayıları ile meşgul olmaması için duruma göre böyle kılmanın daha uygun olduğunu söylemişlerdir.[15]İbn Abidin, a.g.e, 2/47
Burada bir hususa dikkat çekmenin mecburiyetine inanıyoruz. O da şudur: Teravih namazı kılınırken ister kısa surelerden okunarak isterse hatimle kıldırırken olsun namaz da okunan ayetlerin tertil üzere okunması ve namazın da tadil-i erkana riayet edilerek kıldırılması/kılınması gerekir. Yoksa yarış yapar gibi çok süratli bir şekilde ayetleri okumak, rüku ve secdeleri verip veriştirerek teravih namazı kılmak doğru değildir. Bu şekilde bir teravih namazının kılınacağına dair kaynaklarımızdan herhangi bir mesned bulmak mümkün değildir. Aksine teravih namazının tadil-i erkan ile kılınmasına, namazda okunan ayetlerin tertil üzere okunması gerektiğine vurgu yapılmıştır. İşin doğrusu diğer namazlar nasıl tadil-i erkan üzerine kılınıyorsa teravih namazı da ister kısa isterse uzun kıraat yapılarak kılınsın aynı şekilde tadil-i erkana riayet edilerek kılınmalıdır.
Bununla birlikte bazı fıkıh kitaplarında cemaatin ilgisizliğinden dolayı teravihin hatimle kılınmasının terk edilmemesi gerektiği kaydı düşülmüştür. Mesela Hanefi mezhebinin önemli kitaplarından el-Hidaye ve Mülteka’da bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “Cemaatin tenbelliğinden dolayı hatmin terkedilmemesi gerekir.”[16]Merginanî, el-Hidaye,1/46; İbrahim Halebî, a.g.e
Görüldüğü üzere teravih namazını hatimle kılmak sünnet olmakla birlikte cemaatin durumuna göre kısa sureler veya üç kısa ayet okunarak da kılınabilir. İslam dini her yer ve şartta yaşanabilecek bir enginlik ve esnekliğe sahip olduğundan günümüzde uygun olan da imamın cemaatin durumunu nazar-ı itibara alarak namazı kıldırmasıdır. İmkanı ve şartları müsait olan Müslümanların teravihi hatimle kılmaları çok yerinde bir davranıştır. Bilhassa günümüzde bir sünnetin ihyasına vesile olması açısından büyük bir sevaba nail olma da söz konusudur. Camide veya mescidde hatimle teravih namazı kılma imkanı olmayan bir kimse Kur’an’ı yüzünden okuyarak teravih namazı kılabilir mi? Şimdi bu konu üzerinde durmak istiyoruz.
Yüzünden Okuyarak Hatimle Kılma
İmam Azam’a göre hafız olmayan bir insanın Kur’an’ı Kerim’i yüzünden okuyarak namaz kılması, namazını ibtal eder. Çünkü namaz içinde mushafı tutup açmak, yapraklarını çevirmek, bakmak amel-i kesir olduğu gibi aynı zamanda, mushafa bakarak namaz kılmak, mushaftan telkin yoluyla öğrenmek demektir. Birinin talimi ile namaz kılmak gibidir. Halbuki namazda iken hariçten birinin Kur’an’dan ayet telkini namazı bozar. Bu itibarla ona göre mushaftan yüzüne bakarak okumak da telkin gibi olduğundan caiz değildir.
İmam Ebu Yusuf ve Muhammed mekruh olmakla birlikte yüzüne bakarak okumaya cevaz vermişlerdir.[17]Tahavî, Muhtasar-ı İhtilafı’l-Ulema, 1/208; Şâşî, Hılyetü’l-Ulema, 2/89 Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheblerine göre ise teravih namazını mushaftan okuyarak kılmak caizdir. Cevaz verenler nafile namazlar için olduğunu ifade etmişlerdir.
Teravih namazının mushafın yüzünden okunarak kılınmasına cevaz veren yaklaşımın delili şu rivayettir: Hz. Aişe (r.a.) validemizin kölesi Zekvan Ramazan ayında Kur’an’ı yüzünden okuyarak Hz. Aişe’ye hatimle teravih namazı kıldırırdı.[18]İbn-i Sahnun, Müdevvene, 1/224
Tabi bu şekilde namaz kılarken “amel-i kesir” sayılabilecek hareketlerden uzak durulması gerektiği şart koşulmuştur. Ameli kesir de genelde iki şekilde tarif edilmiştir: Dıştan bakan bir insanı namaz kılmadığı kanaatine sevketmek veya namaz içinde mushafı tutup bir yere koyma, sayfalarını açma sonra okuma gibi bu şekilde peşi peşine arada uzun fasıla olmadan yapılan üç harekette bulunmak.
Ameli kesire düşmeden teravih namazını kılmak isteyen bir kimse önüne rahat görebileceği yüksek bir şeyin üstüne Mushaf-ı şerifi açıp koyarak sayfaları çevirmeye ihtiyaç hissetmeden veya en fazla bir kere çevirerek namaz kılabilir. Nitekim Kur’an’ı bu şekilde okuyabilmek için yapılan Kur’an sehpaları da vardır.
Teravih Namazının Kılınışı
Teravih namazını iki rekatta bir selam vererek on selam ile kılmak daha faziletlidir. Çünkü teravih gece namazıdır. Gece kılınan nafile namazların ise “Gece namazı ikişer ikişerdir” (Buhari, Vitir, 2; Salat, 84; Müslim, Müsafirin, 145) hadis-i şerifinde bildirildiği üzere iki rekatta bir selam verilerek kılınması daha faziletlidir. Bununla birlikte dört rekatta bir selam verilerek de kılınabilir. İki rekatta bir oturmak suretiyle sekiz rekatta veya on rekatta bir selam vererek de teravih namazı kılınabilir. Fakat bu şekilde kılmak mekruh sayılmıştır.[19]Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali
Her dört rekattan sonra bir terviha (dinlenme) yapılır. Yani her iki rekatta bir selam verilip, her dört rekatta bir istirahat edilir. Dört rekat kıldıktan sonra oturulduğunda okunması sünnet olan belli bir dua yoktur. Salatu selam (bu gün camilerimizde okunduğu gibi), zikir, tesbih, tehlil (lailahe illallah) okunabilir.[20]Ayni, el-Binaye, 2/660; el-Mevsuatü’l-Fıkhıyye, 27/144 Üç kere şu duanın okunabileceği de söylenmiştir:
“Mülk ve melekutun sahibi Allahım sen sübhansın. İzzet, azamet, kudret, kibriya ve ceberutun yegane sahibi olan Allahım sen sübhansın. Fani olmayıp ebedi olan yegane Sultan sübhansın. Subbuh (Uluhiyetin şanına uygun olmayan her türlü noksandan beri olan, kemal sıfatlarla muttasıf olup sürekli tesbih edilen), Kuddüs (Her türlü noksanlıkdan uzak, tahdid ve tasvir edilemeyen, tertemiz) meleklerin ve ruhun Rabbi. Allah’tan başka ilah yoktur. Cenab-ı Allah’tan günahlarımızı bağışlamasını dileriz.”[21]İbn Abidin, a.g.e, 2/46
Kılınamayan teravih namazının kazası gerekmez. Teravih namazı orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bu itibarla gündüz herhangi bir mazeretten dolayı orucunu tutamayan bir Müslümanın gece teravih namazını kılması yine sünnettir. Mesela özel günlerinde olan bir kadın Ramazan’ın gündüzünde temizlendiğinde veya ramazan ayında iken günün sonuna doğru Müslüman olan bir kimsenin teravih namazı kılması sünnettir.[22]Tahtavi, Haşiye ala Merakı’l-felah
Teravih namazını cemaatle kılmak sünnet-i kifayedir. Yani bir kısım müslümanların yapması ile diğerlerinin üzerinden düşen bir sünnettir. Bir mahalle camisinde veya mescidinde bazı Müslümanların kılması ile bu sünnet yerine gelmiş olur. Teravihi camide veya mescidde kılmak daha faziletli olmakla birlikte evde de kılınabilir.[23]Ayni, el-binaye, 2/663 Eğer hiç kimse mescidde veya camide kılmazsa isaet edilmiş, günaha girilmiş olur.[24]Tehanevî, İ’laü’s-Sünen, 7/62
Yüce Mevla bizi oruç, Kur’an tilaveti ve teravih namazını hatimle kılmak suretiyle mübarek ramazan ayının feyiz ve bereketinden olabildiğince istifade ederek değerlendiren kullarından eylesin. Âmin.
Kaynak: Yeni Ümit Dergisi, Sayı: 69, Dr. Ergün Çapan
Dipnotlar
⇡1 | Aliyyu’l-Kâri, Fethu babi’l-İnaye, 1/342 |
---|---|
⇡2 | İbrahim Halebî, Mülteka’l-Ebhur, 119; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, 2/44 |
⇡3 | Ayni, el-Binaye fi şerhi’l-hidaye, 2/668 |
⇡4 | Serahsî, Mebsut, 2/146; Kâsanî, Bedaius’s-Sanai fi Tertibi’ş-Şerai’, 2/276 |
⇡5 | Tehanevi, İ’laü’s-Sünen, 7/59-65 |
⇡6 | Abdurrezzak, Musannef, 4/261; Beyhakî, Sünen-i Kübra, 2/497; Kâsanî, Bedai, 2/276 |
⇡7 | Ebu Davut, Ramazan, 1; Zeylai, Nasbu’r-Raye, 2/175; Tehanevî, İ’laü’s-Sünen, 7/59-60 |
⇡8 | Tehanevi, İ’lâü’s-Sünen, 7/64; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ümmal, 4/284 |
⇡9 | Said İbn Sahnun, el-Müdevvenetü’l-kübra, 1/194, İbrahim Halebî, Mülteka’l-Ebhur, (Ta’lik: Vehbi Süleyman el-Gavci) 1/120 |
⇡10 | Tahtavi, Haşiye ala meraki’l-felah şerhi nuri’l-izah |
⇡11 | Beyhaki, Şuabu’l-imân, 2/416 |
⇡12 | Serahsi, Mebsut, 2/146; Ayni, el-Binaye, 2/667 |
⇡13 | el-Mevsuatü’l-Fıkhıyye, 27/147-148 |
⇡14 | Kasânî, Bedai, 2/276; İbn Abidin, a.g.e, 2/47; Tahtavi, a.g.e |
⇡15 | İbn Abidin, a.g.e, 2/47 |
⇡16 | Merginanî, el-Hidaye,1/46; İbrahim Halebî, a.g.e |
⇡17 | Tahavî, Muhtasar-ı İhtilafı’l-Ulema, 1/208; Şâşî, Hılyetü’l-Ulema, 2/89 |
⇡18 | İbn-i Sahnun, Müdevvene, 1/224 |
⇡19 | Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali |
⇡20 | Ayni, el-Binaye, 2/660; el-Mevsuatü’l-Fıkhıyye, 27/144 |
⇡21 | İbn Abidin, a.g.e, 2/46 |
⇡22 | Tahtavi, Haşiye ala Merakı’l-felah |
⇡23 | Ayni, el-binaye, 2/663 |
⇡24 | Tehanevî, İ’laü’s-Sünen, 7/62 |