Yalnız Allah’a inanıp Peygamberimiz’e inanmayan bir insan Cennet’e girer mi?
Değerli kardeşimiz,
Tefsir, hadis ve kelâm kitaplarında ulemâ, Efendimiz’in devrini ve sonrasını idrak ettikten sonra O’nu (aleyhissalâtü vesselâm) tanımadan necat söz konusu olmadığı hususunu açıkça ifade etmektedirler. Bazı kimseler Efendimiz’e karşı anlamsız bir inat içindedirler. Kaldı ki, Efendimiz onlara kapalı da değildi; bilinip kabul edilmemesi çok garip düşmektedir.
Ancak şunu da ifade etmeliyim ki, O’nu kabul etmeyenlerin hepsi aynı ölçüde mülhit değildir. O’na açıktan karşı çıkanlar ve getirdiklerine savaş ilân edenler, âkıbetlerini bütün bütün karartmış ve azab-ı ilâhîye istihkak kesbetmiş sayılırlar. Çünkü bunlar tam mülhittirler ve her türlü mesaviye de açıktırlar. Allah, eski devirlerde bu türlü mülhitlerden, Lut kavmi gibi bazılarını yerin dibine batırmış, Âd kavmi gibilerini fırtınayla cezalandırmış, Semud kavmi gibi inatçıları da bir sayha ile hâk ile yeksân etmiştir. Günümüzde Müslümanlar, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) gibi bir kaptana dayandıkları, O’nun mesajını neşrettikleri için geçmiş kavimlerde olduğu gibi toptan helâk olmayacaklardır. Eğer O’na inananlar olmasaydı, dokuz-on asırdır şüheda kanıyla yoğrulmuş bu toprakta, Allah bugünküleri de –ama başka şekilde– mutlaka cezalandırırdı.
Mevzuyla alâkalı ikinci bir husus da, biz Müslümanlar olarak dünyaya İslâm mesajını duyurmadık. İslâmî hak ve hakikati onlara ulaştıramadık. Bu sebeple hakikat onlara karşı kapalı kaldı. Allah, onları hesaba çekerken, bizi de İslâm’ı onlara götüremedik diye hesaba çekecektir.
Üçüncüsü, insanlık içinde, Efendimiz’i hiç duymayan, çok ücra yerlerde bulunan kimseler, bir nevi fetret hayatı yaşamaları itibarıyla –Büyük bir müceddidin beyanına dayanarak ifade ediyorum– inşâallah onlar, fetret devri insanının tâbi olduğu muameleye tâbi olurlar.[1]1 Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası s.83. Çünkü onlar ötede diyebilirler ki: “Müslümanlar bize İslâm hakikatini getirmediler; yâ Rabbi, getirseler inanırdık!” ihtimal, Cenâb-ı Hak da onlara farklı muamelede bulunur.
Soru: Bir hadis-i şerifte, “Lâ ilâhe illallah” diyen, Allah’a eş koşmayan kimsenin Cennet’e gireceği[2]2 Buhârî, tevhîd 33; Müslim, îmân 153. ifade ediliyor. Bu söz, hangi anlamda söylenmiştir?
Gönülden “Lâ ilâhe illallah” diyen, bunu iz’an eden, muktezasını kabullenen ve tasdik eden kimse mü’min demektir ve böyle bir kimse Allah’ı mâbud-u mutlak, maksud-u bi’l-istihkak olarak kabullenmiş demektir. Efendimiz böyle bir kimsenin Cennet’e gireceğini pek çok sahih hadisinde ifade buyurmuşlardır.
Bunun mânâsı şudur: Bir insan “Lâ ilâhe illallah” der, Allah’a karşı ahd ü peymânda bulunur ve bu mazmuna sadakat içinde ruhunu O’na teslim ederse, Allah böyle bir kişiye dilerse azap eder, dilerse onu Cennet’e koyar. Başka bir hadiste bu husus şöyle dile getirilmektedir: “Lâ ilâhe illallah” diyen ve bunun ışığında imandan, irfandan nasiptar olan kimseyi Allah, sonsuz rahmeti gereği ebedî Cehennem’de bırakmaz. Bazı bâtıl mezheplerden, bu türlü kimselerin ebediyen Cehennem’de kalacağına kâil olanlar da az değildir.
Bu arada “Lâ ilâhe illallah” ile kurtulan bir zümre de olacaktır. Bu zümreye ait insanlar hayatlarında ibadet ü taat yapacak kadar değil, sadece “Lâ ilâhe illallah” diyecek kadar bir fırsat bulmuşlardır. Ben biraz da bu tarafa temayül ederek bu hadisin bu zümreye mahsus olabileceğini düşünüyorum. Yoksa bu, onun uzun süre sadece “Lâ ilâhe illallah” diyerek yaşadığı mânâsına değildir. Ancak bunlar, ikrar ve tasdiklerinde sadakat içinde olurlarsa, Allah da dilerse onları affeder. Öyle olmuştur ki bir şahıs Müslüman olmuş, ardından hemen bir harbe iştirak ederek şehit düşmüş ve bir namaz kılma bile kendisine nasip olmamıştır.[[3]3 Müslim, imâret 144. İşte böyle bir insanın “Lâ ilâhe illallah” demesi onu kurtarır. Diğerlerine gelince, Allah dilerse affeder, dilerse azap eder. Evet, “Lâ ilâhe illallah”ı küçük görmemek gerekir.
Kaynak: Çizgimizi Hecelerken
Selametle kalınız.
Dipnotlar