Açıklama: “Dua bir ubûdiyettir, o halde dünyevî maksatlar gayesi olamaz. Hastalık musibet vesaire duanın vaktinin girdiğini gösterir” denilmektedir. Fakat 4444 tefriciye 19 Fetih gibi dualar ve zikirler, hep bir belanın kalkması için okunuyor. Bu durumda niyet nasıl olmalı?
Dua etmekle duanın neticesinde vaadedilen dünyevî faydayı esas maksat yapmamak arasında ince bir perde vardır. Bu yüzden çoğu zaman insanın kafasına takılır.
Şöyle açmaya çalışalım: Dünyevî faydalar bir vesile olarak görülmeli, duanın vakti olarak kabul edilmeli. O vakti dua ederek geçirmeli, dünyevi faydalar bizzat maksat yapılmamalı. Esas maksat Allah’ın muradı, rızası olmalı, fakat ekstra olarak Allah’tan o belanın, hastalığın, sıkıntının kalkması da beklenmelidir. Evet, insan, bir beşer olarak dualarla belaların kalkmasını da ister.
İnsan bunları tek maksat yapmaz, esas olan şeyi hedef kabul edip ekstra bir lütuf olarak o belanın kalkmasını da isterse Allah bunlardan insanı mesul tutmaz. Fakat katışıksız bir dua olabilmesi için bu türlü dünyevi neticelerin az da olsa istenmesini büyükler biraz mahzurlu görmüşlerdir. Tabi bu durum, insanın derecesiyle de alakalıdır. Bazıları seviyesi gereği dünyevi maksatların gerçekleşmesini de arzu eder, bazıları ise o belaları birer misafir olarak görür ve kendine düşeni yapar, dua vazifesini yerine getirir, belaların kalkmasıyla ilgilenmez. Evet, duada bir esas olarak belirlenen hedefi gözetmeli, dünyevi faydaları esas maksat yapmamalı ancak Allah’ın bir lütfu olarak onları da istemeli.
Diğer bir ifadeyle belaların kalkmasını beklerken, bekleme zamanını dua ile geçirmeli. Tıpkı bir namaz vaktinin gelmesi gibi belaları ve hastalıkları dua vaktinin girişi olarak görmeli. Nitekim, dua ibadetlerin özüdür.