Bütün ulemanın ittifakıyla ehl-i kitabın kestikleri helâldir. Zira Cenab-ı Hak, “Ehl-i kitabın (Yahudi ve Hristiyanların) yiyecekleri sizin için helâldir.” (el-Mâide, 5/5) âyetiyle onlara özel bir statü vermiştir.
İbn Abbas Hazretleri bu âyeti izah sadedinde şöyle demiştir:
“Onların yemeklerinden kasıt, kestikleri hayvanlardır.” (Buhari, zebâih 22)
Zira diğer yiyeceklerin Müslümanlara helâl olması noktasında ehl-i kitap ile diğer din mensupları arasında bir fark yoktur. Yahudi bir kadının ikram ettiği zehirli koyundan Allah Resûlü’nün ve bazı sahabelerin yemesi de ehl-i kitabın kestiklerinin Müslümanlar için caiz olduğuna başka bir delildir. (Buhari, hibe 27)
Ehl-i kitabın kimler olduğu hakkında dinî literatürde bir hayli farklı görüş mevcuttur. Fakat bu konudaki en meşhur ve yaygın görüş, onların Hristiyan ve Yahudiler olduğudur. Bu görüş; ehl-i kitaptan, Hristiyan ve Yahudilerden bahseden Kur’ân âyetlerine de uygun düşer. Nitekim konuyla ilgili İbn Abbas şöyle demiştir:
“Yahudi ve Hristiyanların kestiklerinin helâl kılınması sadece onların Tevrat ve İncil’e inanmış olmalarıdır.” (Hâkim, el-Müstedrek, 2/341)
Kur’ân, Yahudi ve Hristiyanlardan bahsederken “Ehl-i Kitap” ifadesini kullanarak onların (bir kısmı tahrif edilmiş olsa bile) kutsal kitaba uyduklarına, bir peygamber öğretisine tâbi olduklarına ve dolayısıyla da kesme kurallarına riayet edeceklerine işaret etmektedir. Yani onlar da Allah inancına sahip oldukları için hayvanlarını Ondan başkasına adına kesmeyeceklerdir. Nitekim fakihler, ehl-i kitap da olsa kesim esnasında Allah’tan başkasının ismini zikreden kimselerin kestiklerinin haram olacağını belirtmişlerdir. Zira “Allah adına kesilmeyen hayvanın etini yemeyin!” (el-En’âm, 6/121) âyetinin hükmü geneldir.
Ulema, ehl-i kitabın kestiklerinin helâl olması için, onların da boğazlama işleminin keskin bir bıçakla, çene altından ve atardamarları kesecek şekilde yapmaları gerektiğini söylemiştir. Zira Mâide suresinde boğularak veya vurularak öldürülen hayvanların eti haram kılınmıştır. Bu tür hayvanların helâl olması, henüz canlıyken yetişip boğazlanmaları şartına bağlanmıştır. (5/3) Âyetin hükmü umum ifade ettiğine göre ehl-i kitabın kestikleri de bu âyetin şümulüne dahildir.
Tesmiyenin (Allah’ın adını anma) ehl-i kitap için de şart olup olmadığı ise ihtilaflı bir konudur. Bazıları onların Allah’tan başkasının adını anmamasını yeterli görürken, bazıları Müslümanlar gibi onlara da tesmiyenin şart olduğunu ifade etmiştir. Şafiî ve Malikiler, ehl-i kitabın besmele çekmesini şart koşmazken, Hanbeliler ve Hanefiler tıpkı Müslümanlar gibi onların da besmele çekmesinin şart olduğunu ifade etmişlerdir. İlk görüş sahipleri ehl-i kitabın yiyeceklerini helâl kılan âyetin (el-Mâide, 5/5) umum lafzına dayanmış, ikinci görüş sahipleri ise besmelesiz kesilen hayvanların etini yemeyi yasaklayan âyetin (el-En’âm, 6/121) sadece Müslümanların kestiklerini değil, ehl-i kitabın kestiklerini de içine alacağını ifade etmiştir. Bir de onlar, “Helâl kılıcı delil ile haram kılıcı delil tearuz ettiğinde (çatıştığında), haram kılıcı delil tercih edilir.” kâidesini delil getirmişlerdir.
Konuyla ilgili İbn Kesir’in şu izahı da önemlidir:
“O dönemde ehl-i kitap dinlerinin bir gereği olarak hayvan boğazlarken ve kurban keserken Allah’ın adını zikrediyorlardı. Şirk ehli ve onlara benzeyenler ise hayvan boğazlarken Allah’ın adını zikretmedikleri için Cenab-ı Hak, onların kestiklerini helâl kılmamıştır.” (Tefsiru İbn Kesir, 2/27)
Ayrıca İmam Malik, ehl-i kitabın kestiğini yemeyi mekruh görürken, Şafiî ve Hanbeliler de Müslümanın kestiğini yemenin ehl-i kitabın kestiğini yemekten daha evla olacağını belirtmiştir.
Detaylı bilgi için: