Eşlerin birbirini gıybet etmesinin hükmüne geçmeden önce kısaca gıybetin dindeki yerine bakalım. Gıybet, bir kişinin nesebinde, ahlâkında, dinî yaşayışında, işinde, giyim kuşamında, yaratılış özelliklerinde vb. bulunan bir kusuru, onun gıyabında ve duyduğunda rahatsız olacağı, üzüleceği bir tarzda konuşmaktır.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün ashabına gıybetin ne olduğunu sormuş, ashab-ı- kiram da her zamanki edep ve tevazularıyla “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” demişlerdi. Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) gıybeti şöyle tarif etmiştir: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” Bunun üzerine ashab-ı kiramdan birisi: “Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)” diye sormuş, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise bu soruya şu şekilde cevap vermiştir:
إِنْ كَانَ فيهِ مَا تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فيهِ مَا تَقُولُ فَقَدْ بَهَتَّهُ “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun, eğer söylediğin onda yoksa bir de iftirada bulundun demektir.” (Tirmizî, birr 23).
Gıybet sözle yapılabileceği gibi yazıyla, işaretle, imayla vs. de yapılabilir.
Gıyabında konuşulan insan hakkında basit gibi görünen küçük eleştiriler bile gıybet sayılmıştır. Öyle ki Hz. Âişe Validemiz, gıyabında bir kadının boynunun kısa olduğunu söyleyince Hz. Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (aleyhissalâtu vesselam): “Onun gıybetini yaptın!” buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/206).
Kur’ân-ı Kerîm’de gıybetin ne kadar şeni ve çirkin bir günah olduğu öyle bir tarzda anlatılmıştır ki başka beyana ihtiyaç yoktur. Allahu Teâlâ, Hucurât sûre-i celilesinde:
وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ إِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحيمٌ “Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun.”(Hucurât Sûresi, 49/12).
buyurarak gıybetin aklen, kalben, insaniyeten, vicdanen, fıtraten, toplum ve millet açısından ne kadar çirkin bir fiil olduğunu göstermiştir.
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de bir hadis-i şeriflerinde gıybet hakkında şöyle buyurmuştur:
إِيَّاكُمْ وَالْغِيْبَةَ! فَإِنَّ الْغِيْبَةَ أَشَدُّ مِنْ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْني وَيَتُوبُ فَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ صَاحِبَ الْغِيْبَةِ لَا يُغْفَرُ لَهُ حَتّٰى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ “Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” (Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 3/1057).
Ebû Dâvud’da geçen başka bir hadis-i şerif ise gıybet yapanların ahiretteki hâllerini şu ifadelerle nazara verir:
“Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. “Ey Cebrâil! Bunlar da kim?” diye sordum: “Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir.” (Ebû Dâvud, edeb 40).
İşte gıybetin dindeki yeri budur. Evet, gıybet hakkındaki bu umumi açıklamadan sonra şimdi de eşlerin birbirini gıybet etmesi meselesine bakalım. Gıybetin çirkinliğinin ve ne kadar büyük bir günah olduğunun anlatıldığı yukarıdaki âyet ve hadislere bakacak olursak konuyla ilgili bir tahsise gidilmediğini görürüz. Yani “gıybet şu kişiler arasında cereyan etmez” şeklinde bir istisna yoktur. Buna göre karı ve koca da gıybetle ilgili hükümlerden müstesna tutulmamıştır. Onların da birbirlerinin gıyabında, hoşlanmayacakları şeyleri konuşmaları gıybettir.
Kur’ân-ı Kerîm’de eşler için: هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ “Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz” (Bakara Sûresi, 2/187) buyrulmuştur. Söz konusu âyet-i kerîmenin farklı açılardan tefsiri yapılmıştır. Eşlerin birbiriyle sarmaş dolaş olmaları, birbirlerini günahlardan koruyucu birer kalkan olmaları[1]Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “إِذَا تَزَوَّجَ أَحَدُكُمْ عَجَّ شَيْطَانُهُ يَقُولُ يَا وَيْلَهُ عَصَمَ … Okumaya devam et, birbirleri için huzur ve sükûn kaynağı olmaları[2]هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا “O’dur ki sizi bir … Okumaya devam et gibi tefsirlerin yanında bir de karı-kocadan her birinin diğeri için başkalarının görmesini ve duymasını istemediği yönlerine bir örtü olması yorumu yapılmıştır. İşte eşler ne zaman birbirlerinin kusur ve açıklarını başkalarının yanında anlatırlarsa onlar için “libas” olma özelliklerini yerine getirmemiş olurlar.
Hiç şüphesiz ailede zaman zaman eşler arasında problemler yaşanabilir. Eşlerin bu problemleri karşılıklı konuşarak çözmeye çalışmak yerine sağda solda anlatmaları, tabii ki anlatırken eşlerini tenkit etmeleri, onların hata ve kusurlarını serrişte etmeleri gıybettir ve dolayısıyla câiz değildir. Ayrıca bu, kul hakkı sayılacağı için gıybet edenlerin, gıybetini yaptığı eşinden helâllik istemesi gerekir. Yani eşinin gıybetini yapan bir erkek veya kadın ona gelerek durumu anlatmalı ve hakkını helâl etmesini istemelidir. Aynı zamanda bir haram işlendiği için ortada bir de Allah hakkı var demektir. Bunun için de tevbe ve istiğfar edilmelidir.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde:
مَنْ رَدَّ عَنْ عِرْضِ أَخيهِ رَدَّ اللّٰهُ عَنْ وَجْهِهِ النَّارَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ “Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur” (Tirmizî, birr 20)
buyurarak gıybet yapılan yerde bulunanlara da bir vazife yüklemiştir. Buna göre kişi imkânı varsa tepkisini ortaya koyarak bu meş’um (çirkin) fiilin yapılmasına mâni olacak, eğer buna güç yetiremiyorsa sahabilerin bazılarının yaptığı gibi “Bu mecliste oturulmaz artık zira burada günah işlendi, Allah’a isyan edildi!” diyerek kendisi meclisi terk edecektir çünkü gıybet etmek haram olduğu gibi onu dinlemek de haramdır. Bizden aldığı masumiyet vizesiyle rahatlıkla aramızda dolaşma imkânı bulan bu çirkin fiilden kurtulabilmenin yolu da öncelikle onun ne kadar korkunç ve çirkin bir günah olduğu vicdanda duymak sonra da gıybete karşı fiilî bir tavır almakla mümkün olacaktır.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali
Dipnotlar
⇡1 | Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “إِذَا تَزَوَّجَ أَحَدُكُمْ عَجَّ شَيْطَانُهُ يَقُولُ يَا وَيْلَهُ عَصَمَ ابْنُ اٰدَمَ مِنّ۪ي ثُلُثَيْ د۪ينِهِ Sizden birisi evlendiği zaman şeytanı feryat edip şöyle der: Ne yazık ki ademoğlu dininin üçte ikisini korudu.” (Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, Hadis no: 44454). |
---|---|
⇡2 | هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا “O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti.” (Araf Sûresi, 7/189 |