Sözlük manası itibarıyla kastetmek ve yönelmek manalarına gelen hac, hususî bir zaman diliminde, hususî bir kısım yerleri, yine bir kısım hususî usullerle ziyaret etmeğe denir ki; senenin belli günlerinde, hac niyetiyle ihrama girip, Arafat’ta vakfede bulunmak ve Kâbe’yi tavaf etmekten ibaret sayılmıştır.
Muktedir olan herkesin ömründe bir kere haccetmesi farz-ı ayndır. Haccın farziyeti, Kur’ân, sünnet ve ümmet-i Muhammed’in icması ile sabittir. Hac, Kur’ân-ı Kerîm’de geçen şu âyetiyle farz kılınmıştır:
وَللهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبيلًا
“Beytullah’a gitmeye gücü yeten herkesin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3/97.)
Haccın farziyetini bildiren ve onun faziletlerini anlatan birçok hadis-i şerif vardır. Bu konudaki bir hadis-i şerif şu şekildedir:
“İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buhârî, iman 1; Müslim, iman 19.)
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başka bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuştur:
يَاۤ أَيُّهَا النَّاسُ! كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْحَجُّ حَجُّ الْبَيْتِ الْعَتيقِ
“Ey insanlar! Üzerinize hac farz kılındı; Beyt-i Atîk’i haccediniz.” (Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, 5/176.)
İster erkek ister kadın olsun şartlarını taşıyan, yani sağlık ve servet yönünden haccetme imkânına sahip olan her Müslüman’ın ilk fırsatta hac görevini yerine getirmesi gerekir. Kendisine hac farz olan kimsenin mazeretsiz olarak hac ibadetini geciktirmesi günahtır.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurarak bu hususa dikkat çekmiştir:
تَعَجَّلُوا إِلَى الْحَجِّ يَعْنِي الْفَريضَةَ فَإِنَّ أَحَدَكُمْ لَا يَدْري مَا يَعْرِضُ لَهُ
“Hacca gitmekte (yani farz hacca) acele ediniz çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceğini bilemez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/253.)
Eğer bir kişi hac kendisine farz olduktan sonra hacca gitme imkânı olduğu halde, hac vazifesini yerine getirmeyip sonraya erteler ve daha sonra da fakirlik, hastalık vb. değişik sebeplerden dolayı bu imkânını kaybederse, zamanında hac yapmadığı için sorumlu olur. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurarak Müslümanları haclarını sonraki yıllara ertelemeyip ilk fırsatta yerine getirmeleri konusunda uyarmıştır.
مَنْ أَرَادَ أَنْ يَحُجَّ فَلْيَتَعَجَّلْ فَإِنَّهُ قَدْ تَضِلُّ الضَّالَّةُ وَيَمْرَضُ الْمَريضُ وَتَكُونُ الْحَاجَةُ
“Hac yapmak isteyen kimse acele etsin çünkü serveti, parası elinden gidebilir, hasta olabilir, ihtiyacı ortaya çıkabilir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/214.)
Hac, hicretin dokuzuncu yılında farz kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) o yıl kendisi hacca gitmemiş, hac emiri olarak Hz. Ebû Bekir’i (radıyallahu anh) göndermiştir. Allah Resûlü’nün hicretin onuncu yılında yaptığı hacca “Veda haccı” denir ki bu, O’nun yaptığı ilk ve son hacdır.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali