Hiçbir peygamber cinleri bir güç olarak kullanma yoluna gitmemiş, irşad ve tebliğ vazifesine onları bulaştırmamıştır. Hazreti Süleyman’ın (aleyhisselâm) durumu –belki hususiyetlerden dolayı eğer böyle bir istihdam söz konusu ise– istisna teşkil eder. Onun için bu tür meşgaleleri ben şahsen lüzumsuz ve hatalı bulurum.
Hayatının 28 senesini çeşitli hapishane ve sürgünlerde geçirmiş, melekût âlemiyle olabildiğince münasebeti olan Bediüzzaman Hazretleri’nin bir tek cin kullandığına dair en küçük emare ve işaret bilmiyoruz. Hâlbuki Hazret isteseydi, cinlerden bir ordu istihdam edebilirdi. Böyleleri için bu kabîl tasarruflar âdiyattandır. Ama o, kesinlikle böyle bir yola tevessül etmemiştir. Kitaplarını akla hayale gelmeyecek ölçüde çile ve ızdırap içinde yazmış ve hakaretlerin her türlüsüne katlanıp onları sineye çekmiştir ama, hiçbir zaman ne hipnozu ne de ruh çağırmayı ve hele cinlerle uğraşmayı kat’iyen denememiştir. Aslında peygamberlere ait irşad ve tebliğ metodunun dışında hiçbir vesile ve vasıta tecviz edilemez.
Her konuda olduğu gibi, insanları irşad konusunda da Kur’ân’ın öğrettikleri bize yeter. Böyle nuranî bir nokta i istinadımız olduktan sonra koltuk değneğine ihtiyacımızın olmayacağı izahtan vârestedir. Zaten aksi hâlde, böyle bir davranış elimizdeki değerlerin değer ve kıymetini bilmemek olur. (Fasıldan Fasıldan II)