Yıllar, asırlar geçiyor.. günler, aylar birbirini takip ediyor.. feleğin çarkları insanoğlunun üzerinde dönüyor.. saadet ve şekavet, sevinç ve musibet, yeis ve ümit, sıkıntı ve ferahlık hayatımızın farklı renkleri olmaya devam ediyor…
Dünya hayatı bütün bu renkleriyle akıp giderken, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun adı da dillerdeki, gönüllerdeki yerini muhafaza ediyor.
Öyle de olmalı, zira O (sallallahu aleyhi vesellem), bi’setiyle insanlığı koyu bir cehaletten, zifiri bir dalaletten kurtarmış, ötelerden getirdiği nurla, yağmur yüklü bulutlar misali beşeriyetin üzerine boşalmıştır.
Sonsuz Nur yazarı ne güzel söyler:
“Işığa hamile kapkaranlık bir dünya.. ve Nebi’nin zuhuruna az bir zaman kala müjde ve muştu dolu akisler var ufukta.. vicdanlarda tesiri o kadar fazla ki, birçok Mekkeli gelecek son Nebi’yi anlatmakta.. tavsiyeler ve tavsiyeler: Zuhur eder etmez hemen koşun O’na! Ve bütünleşin O’nun ruhuyla.!
Bizim için çok mühim, bereketli ve feyiz dolu günler vardır. Bunlardan bazıları da mü’minlerin bayramı sayılır. Her hafta, cuma günü yaşanan bu bayram sevincini daha büyük çapta Kurban ve Ramazan Bayramlarında da yaşarız. Kurban Bayramı, Hz. İbrahim’in belli bir buudda fedakârlık yaptığı, Müslümanların da bütün samimiyetleriyle günahlarının affına yol aradıkları.. ve bu gayeye matuf, bazılarının Beytullah’a yüz sürüp Arafat’ta vakfeye durdukları ve Muhammedî bir ruhla yalvarıp yakardıkları bir gündür. Ramazan ise, bir ay oruçla Rabb’e yaklaşma sevincini, yaşama sevincini paylaşmanın ifadesi zengin, dolgun ve bereketli bir bayramdır. Fakat bir bayram daha vardır ki, o, bütün insanlık, hatta bütün bir varlık âleminin bayramı sayılır; o da Allah Resûlü’nün dünyayı teşrif buyurarak tenezzülen aramıza girip bizi şereflendirdiği gündür.. vilâdet-i Ahmediye’dir. Yani Cenâb-ı Hakk’ın, tıpkı bir güneş mahiyetinde yarattığı o Nur’u bir kandil gibi insanlık semasına astığı gündür. Evet, o Nur sayesinde bütün cahiliye karanlıkları yırtılmış ve âlem nura gark olmuştur. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın cin ve ins’e en büyük bir lütfu ve büyük bir ihsanıdır.”
Mısır’da Mevlid-i Nebî Kutlamaları
Tarihçilerin kaydettiği ilk Mevlid-i Şerif kutlaması, Fatımîler tarafından Mısır’da icra edilmiştir. Onlar, Peygamber Efendimiz’in doğum yıldönümü münasebetiyle büyük bir merasim düzenler, tatlılar yapar dağıtırlardı.
Bu yönüyle Mevlid-i Nebî kutlamalarının doğduğu yer sayılan Mısır, bugün de bu kutlamaların en güzel örneklerini icra etmeye devam etmektedir.
Mısır’da Mevlid yalnızca bir gün kutlanmaz. Neredeyse, Peygamber Efendimiz’in 12’sinde dünyayı teşrif ettiği Rebiül Evvel ayı boyunca devam eder. Mevlid günlerinde Mısır caddeleri ışıl ışıldır; her yanda süslemeler göze çarpar, insanın kalbini ayrı bir sevinç kaplar. Mevlid münasebetiyle yeni elbiseleriyle arz-ı endam eden insanlara rastlarsınız.
Mısır’daki merasimlerde en çok ön plana çıkan husus; Efendiler Efendisi’nin farklı yönlerini nazara veren konferanslar, vaaz ve sohbetler, bazen solo bazen koro halinde söylenen naatler, ilahiler, zikirlerdir.
“Mevlid gelini” ve “Mevlid atı”, Mevlid münasebetiyle hediyeleşmenin birer sembolü gibidir. Nişanlılar Mevlid günlerinde birbirlerine bu hediyeleri sunarlar. Mevlid gelini, erkek tarafından kıza, Mevlid atı ise kız tarafından erkeğe takdim edilir.
Mevlid için tatlılar yapılır, insanlar, Mevlid tatlısı alıp evlerine götürürler. Mevlid’de tatlı yapıp dağıtmanın Mısır kültüründeki önemini gösterir bir hadise anlatılır: Napolyon Mısır’ı işgal ettiğinde, onurları rencide olan Mısırlıların bir nebze olsun gönüllerini almak için Mevlid tatlısı yaptırıp dağıttığı söylenir.
Mısır’daki Mevlid kutlamalarının sembollerinden biri de, bizdeki “fener alayı”na benzetebileceğimiz “Mevlid Alayı”dır. Bu, pek çok insanın katıldığı bir merasim yürüyüşüdür. Mısır’ın farklı şehirlerinde, özellikle tarikatler tarafından düzenlenir. En büyüğü ise Kahire’de icra edilir; Salâh el-Caferî camiinde başlar, Hazreti Hüseyin camiinde sona erer.
Yol boyunca ilahiler, kasideler söylenir. Her bir tarikat, kendine ait bir bayrakla temsil edilir. Mevlid alayı, Hazreti Hüseyin camiine vardığında, onları karşılamak üzere şeyhlerini camiin kapısında bulurlar. Selamlamadan sonra hep birlikte akşam namazını kılmak üzere camiye girerler.
Rebiül Evvel ayının başından, Mevlid-i Nebevî günü olan 12. güne kadar, yatsı namazlarını müteakiben Hazreti Hüseyin Camii çevresinde kutlamalar devam eder, ilahiler, kasideler söylenir, ulema tarafından konuşmalar yapılır, vaazlar verilir.
Tüm bunlar, o çok özel günün hatırasıyla gönüllerde hâsıl olan mutluluğun, sevincin yansımalarıdır.