İnsan ve hayvanın yaratılışları, mahiyet ve hususiyet itibariyle farklı olduğundan, ölümleri de farklıdır. İnsanların ruhunu ya bizzat Hz. Azrail (a.s.) ya da yardımcıları kabzederken, hayvanların ruhlarını vazifeli melekler değil, bizzat Cenâb-ı Hakk alır. İnsanlar içinde peygamberlere bizzat Azrail’in (a.s.) kendisi gelir ve çoğu zaman da geldiğini haber verir; meselâ, Hz. Âdem (a.s.), Musa (a.s.) ve Efendimiz’de (s.a.s.) böyle olmuş, hattâ sahih bir hadiste ifâde edildiği üzere, huzura girip ruhunu kabzetmesi için Efendimiz’den (s.a.s.) izin istemiştir. Azrail’in (a.s.) bizzat gelmediği durumlarda ise, vefat edenin derecesine göre ruh, ya Azrail’in (a.s.) bir yardımcısı tarafından ya da bizzat kendi nezaretinde kabzedilir.
Her insana ayrı bir meleğin gönderilmesi, tekrim ve teşrif içindir. Her bir insanın ruhunu kabzetmek için müekkel bir melek vardır. Çünkü insan, mahlûkatın en şereflisi, en ekremi ve en mükemmelidir. Böyle olması ise, insanın kerametinin muktezasıdır. İnsanın bir ferdi, diğer canlıların bir nev’inin bütün ferdlerine muâdil ve mukabil görülür; evet, insan bir nev’ iken, bütün nev’ler hükmündedir.. ve her insan, kendi kaderiyle yaşar. Onun hususî bir defteri ve 360 müekkel meleği bulunur. İnsan, bütün mazhar olduğu şeylerin yanında, ebede namzet ulvî bir ruh da taşıdığı için, önünde uzayıp giden bir sonsuz hayat adına ölmektedir. Bu hususî mahiyet ve mevkiine terettüp eden bir netice olarak, ruhu da hususan Azrail (a.s.) ya da müekkel bir melek tarafından kabzedilir.
Hayvanlar hakkında ise, yukarıda ifâde edildiği gibi, basit ve umûmî bir hüküm verilir ve onların ruhlarını Allah (c.c.) doğrudan kabzeder. Çünkü hayvanlar, insan gibi mükellef olmamanın dışında akıl, şuur, idrak ve ebedle alâkalı bir ruha da sahib değillerdir. Onlar, Ahiret’te de ebedî bir hayat yaşamayacak ve Adalet-i İlâhînin muktezası olarak muvakkaten haşrolsalar bile, Cennet ve Cehennem, kendileri için ferden-ferda bahis mevzûu olmayacaktır. Sadece, Eshab-ı Kehf’in (r.a.) Kıtmîri, Hazreti Sâlih’in (a.s.) devesi, Hazreti Süleyman’ın (a.s.) Hüdhüdü ve Efendimiz’in (s.a.s.) dayandığı hurma direği vs… gibi Cennet’e girecek olanlar, orada kendi nev’lerini temsil edeceklerdir.
İnsanla hayvan arasındaki bu fark, şuna benzer: Bir ülkede emniyeti ihlâl ve ihtilâle teşebbüs edenlerden yüksek makam ve rütbe sahipleri, Divan-ı Harp’te yargılanıp idama mahkûm edilirken, rütbesiz asker kesiminin ise sadece silahları alınır. Hayvanat ve nebâtât taifesi için işte böyle basit ve umumî bir hüküm verilirken, insanlar şeref, makam ve mes’uliyetlerine binâen tek tek yargılanıp tecziye edileceklerdir.
Kaynak: İnancın Gölgesinde I, “Ölümden Sonra Ruhun Geçireceği Safhalar”