Kur’ân-ı Kerîm’de: مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللّٰهِ الَّتِۤي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ “Allah’ın kulları için yarattığı süsü ve helâl rızıkları kim haram kıldı?” ( A’raf Sûresi, 7/32) âyetinde süslenmenin helâlliğine işaret vardır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), güzel giyinme ile alâkalı bir soruya: إِنَّ اللّٰهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ “Allah güzeldir, güzeli sever.” (Müslim, iman 147) şeklinde mukabelede bulunmuştur.
Efendimiz’in (aleyhi ekmelüttehâyâ) hadis-i şeriflerinde buyurdukları üzere Allah (celle celâluhû), süslenmeyi değil güzel olanı sever. Âlimlerimiz de buna bakarak, övünmek ve kibirlenmek için değil de kusurunu gidermek, vakarlı olmak ve meşru olmak şartıyla ve aynı zamanda şükür için nimeti izhar etmek maksadı ile güzelleşmenin makbul olduğunu belirtmişlerdir. Bunların dışındaki süslenmeyi ise nefsin bir zaafı olarak görmüşlerdir. Yani buradan anlaşılmaktadır ki yukarıdaki şartlar çerçevesinde insan güzelleşmek için elbise giyip, kınalanıp, sürme çekebilir. Ancak kendisini ispatlamak için görsünler diye süslenmek, nefsin boşluğundan kaynaklanır.
Her meselede olduğu gibi süslenme meselesinde de ifrat ve tefritler söz konusu olabilmektedir. Kimi erkek veya kadınlar lüks, israf ve aşırılığa kaçan bir süslenme sevdasına tutulduğu gibi kimileri de insanları rahatsız edecek şekilde şekline, kılık ve kıyafetine dikkat etmemektedirler. Her meselede inananlara orta yolu tavsiye eden dinimiz bu meselede de bizlere sırat-ı müstakimi göstermekte ve süslenirken israftan ve aşırıya kaçmaktan sakındırdığı gibi perişan giyinmekten de bizi men etmektedir.
Kadın için süslenmenin bir ihtiyaç ve fıtratının bir gereği olduğunu söyleyebiliriz. Evet, onun yaratılıştan gelen bir süslenme tutkusu vardır. Dinimiz, kadının bu fıtrî yönünü görmezden gelip ihmal etmemiş ve hep iyi yöne kanalize etmiştir. Dahası, nerede ve kimlere karşı süslenmesi gerektiğini beyan etmiştir. Burada “gaye, vasıtayı meşru kılmaz” şeklindeki dinde sabit bir usûl kaidesini hatırlatmakta fayda var. Yani her ne kadar süslenmek kadın için câiz ve fıtrî bir ihtiyaç ise de bu, kadının süslenme adına kullandığı her vasıtanın helâl olduğu manasına gelmez. O hâlde kadın için helâl olan süslenmenin, meşru bir biçimde, meşru malzemelerle olması gerektiği gibi süsünü meşru yerlerde kullanması icap eder. Âlimlerimiz, evli bir kadının kocası için süslenmesinin ve ona güzel görünmesinin müstehap hatta sevap olduğunu belirtmişlerdir.
Sonuç olarak kadınların süslenmesi konusunda şu ölçüleri zikredebiliriz;
- Dinî görev ve ibadetlere engel olacak tarzda süslenilmemelidir. Altına su geçirmeyen tırnak ojesi, saç boyası ve hacimli rujları buna örnek gösterebiliriz.
- Kadının süslenmesi onun cazibesini arttıracağı, cazibesinden ise sadece kocası yararlanabileceği için süslerini mahremi olmayanlara göstermemelidir. Bekâr kızlar da kendi evinde süslenebilir ve kadınlar arasına süslü şekilde çıkabilirler.
- Ziynetle süslenmenin bir yeri olmakla beraber esas zinetin takvâ ve güzel ahlâk olduğu unutulmamalıdır. Âyette: وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌ “Unutmayın ki en güzel elbise, takvâ elbisesidir.” (A’raf Sûresi, 7/26) buyrulmaktadır.
- Erkeklerin altından mamul ziynet eşyası kullanmaları câiz değildir. Kadınların ise altın ve ipek kullanmaları helâldir.
- Süslenmek isteyen, haram madde içeren kozmetikler kullanmamalıdır. Yani kullandığı şeylerin domuz ürünleri, alkol gibi dinde kullanılması câiz olmayan maddeleri içermemesine dikkat etmelidir.
- Allah’ın yarattığı şekli, yani fıtratı bozucu mahiyet arz eden, estetik ameliyatlar yoluyla ya da sağına soluna dövmeler yaptırmak suretiyle bir süslenmeye girmemelidir çünkü bu, aslında süslenme değil, Allah’ın beğendiği şekli bozma ve çirkinleştirme demektir.
- Güzellik, süs ve gösteriş için değil şükür için olmalı ve insanda kibir ve gururlanma hâsıl etmemelidir. İnsan, güzelleştikten sonra da güzelleştiği hâlinden önceki gibi duygu ve düşüncelerini muhafaza etmelidir.
Kaynak: Kadın ve Aile İlmihali