İslâm’da zamanla kayıtlı oruç, sadece Ramazan’da vardır. Onun dışında “üç aylar” orucu diye bir oruç asıl kaynaklarımızda bulunmamaktadır. Müslüman, Recep ve Şaban aylarında çok oruç tutmalıdır ama onları tamamen oruçlu geçirmek diye bir husus kitaplarda bulunmamaktadır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Âişe’nin ifadesine göre Ramazan’dan başka hiçbir ayı bütünüyle oruçlu olarak geçirmemiştir. Ramazan’dan sonra en çok oruç tuttuğu ay ise Şaban ayıdır (Müslim, sıyam 175, 176).
Günümüzde uygulanan şekliyle, üç ayları 7 sene tuttuktan sonra kurban kesme gibi bir ibadet kesinlikle yoktur ve bid’attır. İnsan, bu türlü şeylerle sevap kazanayım derken günaha girebilir.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), fıtrî hayatın temsilcisidir; onun kıldığı namaz da, tuttuğu oruc da insanın fıtratına uygundur. Gerçi O, her ne kadar daha fazla, daha fazla dese de, kendi ifadesiyle, en zayıfların ayağına göre yürüyor ve kimsenin zorlanmayacağı bir ibadet örgüsü takdim ediyordu. Hatta bu noktada daha fazla yapmak isteyenleri dizginlemiş ve şöyle buyurmuşlardı:
“Sizin Allah’a karşı en müttaki olanınız, en yakınınız benim, ben bazen namaz kılar bazen uyurum, bazen oruç tutar bazen iftar ederim…” (Buhârî, nikâh 1)
Zira O, ölçü insanıydı. Kendisi bazen peşpeşe hiç iftar etmeden oruç tutardı, aynı şeyi sahabe yapmak isteyince buna da engel olmuş ve kendilerinin Allah tarafından yedirilip-içirildiğine dikkat çekmişti. Öyleyse bizim için esas olan, ölçü insanının koymuş olduğu ölçü çerçevesinde ibadetlerimizi ifa etmek olmalıdır. Daha fazla oruç tutmak isteyenler için Efendimiz’in en son tavsiyesi, Hz. Dâvûd’un orucu denilen günaşırı oruç tutma şeklidir (Müslim, Sıyam 189). Efendimiz bunun ötesindeki bir oruca asla müsaade etmemiştir.