Dînî bir terim olarak itikâf; cemaatle namaz kılınan bir mescid veya o hükümde bir yerde, ibadet niyetiyle durmak ve ikâmet etmek demektir. İ’tikâf’a giren kimseye de “Mu’tekif” veya “Âkif” denir.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine’ye hicretinden sonra, âhirete irtihâllerine kadar her Ramazan’ın son 10 gününü i’tikâf ile geçirmişlerdi.
“İ’tikâf’a giren kimse ihtiyacından dolayı büyük bir zâtın kapısında oturup “Hacetimi yerine getirmedikçe buradan ayrılıp gitmem.” diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allahü Teâlâ’nın bir ma’bedine sokulmuş ve adeta “Beni bağışlayıp mağfiret etmedikçe buradan ayrılıp gitmem.” demektedir.”
İ’tikâf’a ilk gece güneş batmadan girilmelidir. Son gün güneş battıktan sonra çıkılabilir.
İ’tikâflar 3 kısımdır:
- Vâcib İ’tikâf: Bir kimsenin i’tikâf’a girmeyi adaması durumunda yapması gereken i’tikâf’tır. En az müddeti 1 gündür, oruçlu geçirilmesi gerekir. Bozulunca kazası lâzım gelir.
- Sünnet İ’tikâf: Peygamber Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatına kadar devamlı yapmış oldukları bir ibadet olduğu için sünnet-i müekkede olan i’tikâf’tır. Vakti ise Ramazan-ı Şerif’in son 10 günüdür.
- Müstehap İ’tikâf: Vâcib veya sünnet olmadığı halde Ramazan’ın son 10 günü dışında yapılan i’tikâf’lardır. Belli bir süresi ve oruçlu olma şartı yoktur. İ’tikâf niyetiyle cemaatle namaz kılınan yere her giriş, müstehap i’tikâf’a dahildir.
İ’tikâf’ın Şartları:
- Mu’tekif; müslüman, akıllı ve temiz olmalıdır.
- İ’tikâf’a niyet edilmiş olmalıdır.
- İ’tikâf, içinde cemaatle namaz kılınan mescid veya mescid hükmünde bir mekânda yapılmalıdır. İ’tikâf’ın büyük câmilerde yapılması ise daha faziletlidir.
- Vâcib i’tikâf’larda mu’tekif, oruçlu bulunmalıdır. Orucun bozulması ile i’tikâf bozulmaz. Sünnet ve müstehap olan i’tikâf’larda ise oruçlu olmak şart değildir.
İ’tikâf’ı Bozan ve Bozmayan Şeyler:
- Vâcib olan i’tikâf’ta mu’tekif, i’tikâf’a girdiği yerden -Cuma namazını kılabilmek için başka mescide gitme, abdest ve gusül ihtiyaçlarını giderme ve bulunduğu mescidin yıkılması veya oradan zorla çıkarılma gibi bir özrü olmadan- dışarıya çıkarsa i’tikâf’ı bozulur. Sünnet ve müstehap i’tikâf’ta ise bozulmaz.
- Vâcib olan i’tikâf’ta hasta ziyareti ve cenaze namazı için çıkılması özür sayılmaz; çıkılsa i’tikâf bozulur. Sünnet ve müstehap i’tikâf’ta dışarıya çıkmakla zaten bozulmaz.
- Mu’tekif; yeme-içme, kendisi ve ailesi için alış-veriş muamelesini dışarıya çıkmadan içeride yerine getirir.
- Mu’tekif’e, i’tikâf esnasında bir kaç günlük baygınlık veya delilik ârız olmasıyla, her türlü i’tikâf bozulmuş olur.
- Vâcib olan i’tikâf’ta kişi kasden yemek sûretiyle orucunu bozarsa i’tikâf’ı da bozulur; fakat unutarak yemekle i’tikâf’ı bozulmaz. Sünnet ve müstehap i’tikâf’ta oruçlu olma şartı olmadığından orucun kasden bile olsa bozulması i’tikâf’ı bozmaz.
- Dedikodu etmek, iftira atmak, laf gezdirmek gibi fiillerle i’tikâf bozulmasa da bunları yapan yine büyük günah işlemiş olur.
Bozulan İ’tikâf’ın Hükmü:
Özürlü veya özürsüz, i’tikâf’ın bozulması hâlinde durum şöyledir:
Eğer bozulan i’tikâf, vâcib olan bir i’tikâf ise ve herhangi bir ayda i’tikâf’a girilmek adanmış, fakat vakit belirlenmemişse toplam bir aylık adanan bu i’tikâf esnâsında 1 gün oruç bozulsa veya dışarıya çıkılsa, yalnız 1 günlük i’tikâf kazâ edilir. Fakat belirsiz olarak aralıksız 1 ay için adanmış bir i’tikâf esnâsında, böyle 1 gün oruç bozulacak veya dışarıya çıkılacak olsa, 1 aylık i’tikâf’a yeniden başlamak gerekir.
Eğer Ramazan’ın son 10 gününde yapılan sünnet i’tikâf’a başlanıp bozulsa veya yarıda bırakılsa Hanefîler’in büyük çoğunluğuna göre sadece i’tikâf’ın bozulduğu gün veya günler kazâ edilir. Vâcib veya sünnet olmayıp müstehap olan i’tikâf’ların bozulmasından dolayı bir şey lâzım gelmez.
İ’tikâf’ın Âdâbı:
- İ’tikâf sırasında hayırdan başka söz söylenmemelidir. Günah ifadesini taşımayan sözlerde gerçi bir beis yoktur, fakat mu’tekif için boş konuşmayıp, hayırlı şeyler konuşmak âdâptandır. İbâdet inancıyla tamamen susup hiç konuşmamak ise mekruhtur. Ama dilini gıybet, boş söz gibi şeylerden korumak niyetiyle susmak ise mekruh olmadığı gibi aynı zamanda makbul bir ibâdet de sayılır.
- İ’tikâf esnasında, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîf’lerle meşgul olmak, Peygamber Efendimiz’in ve diğer peygamberlerin hayatlarına ve kıssalarına dâir kitaplar okumak, kısaca dînî meseleleri müzâkere etmek de âdâptandır.
- Mu’tekif, i’tikâf’a girerken en temiz elbiselerini giymeli ve üzerine güzel kokular sürünmelidir.
- Vâcip olan i’tikâf’a girecek kimse, buna yalnız kalben niyet etmekle yetinmemeli, dili ssile de söylemelidir.
- Eğer i’tikâf’a giren kişinin i’tikâf’ı bayram gecesine bitişik ise bayram gecesini de i’tikâf’ta geçirmesi âdâptandır.
*Ahmet Çetinkaya