Soru Detayı: Abdestte, gusül abdestinde ve namazlarımda sürekli vesvese yaşıyorum. Bundan dolayı da aynı şeyi defalarca yapmak zorunda kalıyorum. Bir çıkış yolu gösterir misiniz?
Siz ciddi bir vesveseye tutulmuşsunuz. Bir şeyin vesvese olduğunu bilmek, onu çözme konusunda önemli bir ipucudur. Vesvese şeytandandır. Nas suresinde şeytan vesvas olarak sıfatlandırılmıştır. Yani çok sinsi ve çok vesvese veren demektir.. Öncelikle şeytanın bu tarafını bilmek lazım. Düşmanın taktiğini bilmek, onu yenmenin en önemli yoludur. Şeytanın taktiği de, insanı şüpheye düşürüp vesveselendirmek, panikletmek ve normal şartlarda yapabileceği en kolay ibadetlerden bile insanı soğutmaktır. Şeytanın bu oyununa karşı sizin kullanacağınız taktik ise, “ehemmiyet vermemektir”. “Seni biliyorum ey şeytan, sen benim en azılı düşmanımsın ve beni Allahtan uzaklaştırmaya çalışıyorsun” deyip, geçmektir. Yani abdestinizi aldığınızda şüphe olursa, ehemmiyet vermeyeceksiniz, tekrar abdest de almayacaksınız. Yolunuza devam edeceksiniz. Gusülde ve namazda da aynı şey söz konusudur. Tekrar gusül almayacaksınız ve namazda çok iyi bildiğiniz bir hata yapmadıkça sehiv secdesi yapmayacaksınız. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Biriniz namazını dört rekât mı yoksa üç rekât mı kıldığında şüpheye düşerse, şüpheyi atsın ve yakinen (çok iyi) bildiğine göre davranıp namazını tamamlasın. Selâm vermeden önce de iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise bu secdeler namazına şefaatçi olur, eğer namazını tam kılmış ise bu secdeler şeytanın uzaklaştırılmasına vesile olur.” (Buharî, Sehv 6-7)
Dikkat ederseniz Peygamberimiz (s.a.s.), “şüpheyi atsın, kalbi neye yatıyorsa ona göre hareket etsin” diyor. Demek ki, o an şüpheyle uğraşmayacaksınız. Hemen kalbinizi şüpheden çevireceksiniz, en emin olduğunuz şeyi yapacaksınız. Namazım kabul olmadı diye de düşünmeyeceksiniz. Allah, rahmetiyle kabul eder. Fazlası şefaatçi olur, eksiği varsa Allah tamamlar onu. Her şey Allah’ın elinde. Şeytanın tuzağına düşmemek, oyununa gelmemek çok önemlidir ve Peygamberimiz (s.a.s.) de buna işaret etmektedir.
Aklınıza şöyle bir soru gelebilir: Yaptığım şeyden emin olamıyorum ki, emin olduğumu yapayım veya emin olduğumla yetineyim? Evet, yaptığınız şeyden emin olamayabilirsiniz. Ama dinin size öğrettiği neyse onu uygulayın ve “Allah’ın izniyle olmuştur, tamam” deyin ve devam edin. Mesela, abdestte ayaklarınızı yıkadınız. Oldu mu acaba diye bir soru aklınıza geldiğinde hiç şüphe etmeyin. “Allah’ın emrettiği şekilde yaptım, parmaklarımı yıkadım, topuklarımı, ayaklarımın altını vs. yıkadım. Kuru kalmayacak şekilde yaptım ama kuru kaldıysa Allah onu affeder. Allah -haşa- çok mu merhametsiz ki, böyle ufak bir şeyle beni cezalandıracak” diye kendi kendinize konuşun ve ibadetinizi tamamlayın.
Başlangıçta belki her abdestte, her namazda, bu ölçülerle kendinizi şartlandıracaksınız. İradenizi bizzat kullanarak “hayır, namazımı tam kıldım, abdestimi tam aldım” diyeceksiniz. Sonra zamanla inşallah vesveselerden kurtulacaksınız. Bu arada bol bol fatiha, felak ve nas surelerini okumayı da unutmayın.
Şeytanın vesvese vermesindeki sebeplerden biri, insanı ümitsizliğe düşürmektir. Yani, insan uğraşsın didinsin fakat bir türlü ibadetlere tam muvaffak olamasın, sonra da kulluğumu tam yapamıyorum diye Allah’ın rahmetinden ümidini kessin. İşte bu, en büyük tehlikelerden biridir. Zira, Allah’ın rahmetinden ancak kafirler ümidini keser. Mü’mine gelince o, yapabildiğini yapar yapamadığını, Allah’ın, rahmetiyle tamamlayacağını düşünür. Niyetin, amelden üstünlüğüne inanır. (Camiu’s-Sağir, 3810) Amellerindeki boşlukları niyetiyle tamamlamaya çalışır ve hep Allah’a tevekkül eder. O’nun hakkında hep hüsnüzan besler. (Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2, 19, 50)
Hasılı, vesveseye ehemmiyet vermeyin ve namazlarım kabul oluyor mu diye düşünüp üzülmeyin. Zira vesveseler önem verdikçe şişer, büyürler ve başa bela olurlar. Allah’a çokça dua edin ve ona tevekkül kılın.
Bir kez daha hatırlatalım: Felak, Nas, Fatiha, İhlas ve Ayete’l kürsiyi bol bol okumayı ihmal etmeyin. İnşaallah tez zamanda kurtulursunuz.