Tahavi hazretleri, ehlisünnet akidesinin önde gelen imamlarından biridir. Eserinde belirttiği üzere, “iman kalp ile tasdik, dil ile ikrardır.” Âlimlerin çoğunluğu bu iki maddeye uzuvlarla amel etmeyi de eklerler. (Şerhu’t-Tahaviye, 2/275) Fakat bu üçüncü madde, imanın aslından değil, tamamlayıcı unsurlarındandır. Amel etmeyi şart koşan diğer üç mezhep imamı ve çoğunluk âlimler, aynı zamanda büyük günah işleyenlerin dinden çıkmayacağını, küfre girmeyeceğini de kabul ederler. Bu konuda ittifak vardır. O zaman, imanın tarifindeki şart koşulan ameli, imanın temelinden kabul etmemeli, tamamlayıcı unsur kabul etmelidir.
Evet, amel imanı destekler, kuvvetlendirir, tamamlar, pekiştirir. Amelsiz iman zayıflamaya ve sonunda Allah korusun bitmeye mahkûm olabilir. Bunun neticesini biz bilemeyiz. Allah nice amelsiz insanı da kurtarabilir ama bu bir sürprizdir. Ebedi hayat gibi önemli bir mesele ise sürprizlere bina edilemez. Bu yüzden amele sarılmalı ve iman amelle pekiştirilmelidir. İşte bu noktayı beyan etmek üzere üç mezhep imamı, ameli imanın muhafazası, kuvveti ve makbuliyeti için şart koşmuşlardır. Ama hiç birisi, amel etmeyen küfre girer dememişlerdir. Vahhabilerin gözden kaçırdığı önemli bir noktadır bu.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kılmayanın küfre gireceğini belirtmemiştir. Ancak hem Efendimiz hem de Sahabe Efendilerimiz, namaz kılmayanı, küfre girme tehlikesiyle karşı karşıya birisi olarak görmüşlerdir. Üstad hazretlerinin ve Hocaefendi’nin fikirleri de bu istikamettedir. Onlar da ameli imandan bir parça saymazlar ama amelsiz imanı da tahkiki iman olarak kabul etmezler.. (Lemalar, 3. Lema; İşaratü’l İ’caz, Bakara 21. ayetin tefsiri; Ümit Burcu, Kültür Müslümanlığı ve Tahkiki İman)