Bu konudaki rivayetler, bir arada incelendiğinde normal şartlarda tokalaşmanın da kucaklaşmanın da caiz olduğu söylenebilir. Zira Allah Resûlünün hayatında her ikisini de görmek mümkündür.
Örneğin Cafer b. Ebi Talip, Habeşistan’dan döndüğünde Allah Resûlü’nün (sallahu aleyhi ve sellem) O’nunla kucaklaştığı rivayet edilir. Bu Hayber’in fethi günü olmuş, Allah Resûlü ‘Caferin geldiğine mi Hayber’in feth edildiğine mi, hangisine sevineyim bilemedim’ demiştir. Benzer bir örnek Zeyd b. Harise Medine’ye geldiğinde yaşanmış, Allah Resûlü O’nunla kucaklaşmıştır. Sahabe arasındaki uygulamada da benzer örnekler görmek mümkündür.
كَانَ أَصْحَابُ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا تَلَاقَوْا تَصَافَحُوا ، وَإِذَا قَدِمُوا مِنْ سَفَرٍ تَعَانَقُوا
“Nebi’nin (s.a.v) ashabı, birbirleriyle karşılaştıklarında tokalaşır; bir yolculuktan geldiklerinde sarılırlardı.“
Bu örnekler göstermektedir ki mutlak olarak kucaklaşmanın yasaklanmadığı anlaşılır. Bu örnekleri dikkate alan ulema, kucaklaşmaya dair rivayetlerdeki söz konusu yasağın ya ilk dönemlerde konulan bir yasak olduğu ya da elbiseleri ince veya normal sarılmanın ötesinde bir durumu (içinde şehveti de barındıran bir sarılmayı) ifade ettiği şeklinde değerlendirmişlerdir.
Sarılma/kucaklaşma ve yüzün/yanağın öpülmesi iyilik, muhabbet, sevgi, özlem üzere yapılmasında fakihlere göre bir beis yoktur. [1]Bkz. Haskefi, Dürrü’l-muhtar, 658; Fetava el-Hindiyye, 5/369 Ancak işin içine şehvet girerse caiz olmaz.
Netice olarak, sarılmanın ve yanaktan öpmenin ne niyetle ve nasıl gerçekleştiğinin hükmü belirlediği söylenebilir. Bir süredir birbirlerini görmeyen veya bir yolculuktan dönen arkadaşa, dosta, akrabaya dostane bir niyetle sarılmakta ve yanaktan öpmekte bir mahzur yoktur.
Dipnotlar
⇡1 | Bkz. Haskefi, Dürrü’l-muhtar, 658; Fetava el-Hindiyye, 5/369 |
---|