Kişinin başkalarını eliyle, diliyle veya başka şekilde rahatsız etmesi elbette kul hakkına girer. Çünkü bizler hiçbirimiz başkalarının diliyle bizi rahatsız etmesini istemeyiz. Evet, başkalarının hakkına girmek, ona maddi zarar vermekle olabileceği gibi manevi yönden de olabilir. Yani birilerinin onurunu kırıcı, onu aşağılayıcı, ona hakaret içeren veya haksız yere onun aleyhinde söylenilen sözler o kişinin hakkını ihlal mahiyeti taşır. Böylece bir kul hakkı ortaya çıkar.
Fakat başkalarına karşı kötü duygular beslemek meselesi biraz daha farklıdır. Çünkü bizler her zaman duygularımızı kontrol edemeyebiliriz. Ancak yine de bizlerin aklımızdan geçen düşüncelere de sahip olmamız, bu şekilde kötü duygularla zihnimizi kirletmememiz en güzelidir. Dolayısıyla içimizdeki kötü duyguların ona bir zararı olmadıkça bir kul hakkı olmayabilir. Fakat bu, bir Müslüman’a yakışan hal değildir. Kaldı ki, içerde beslenen duyguların zamanla fiiliyata dökülmesi de an meselesidir. Zira insan şuuraltının çocuğudur. İçinde ne varsa, dışarı onu sızdırır, ona göre hareket eder.