Bayram günleri, pek çok sevabı içinde barındıran, Allah’ın bizler için bereketlendirdiği fırsat günleridir. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Medine’yi teşrif buyurduklarında oradaki insanların iki özel günde oynadıklarını görünce bunların ne olduğunu sordu. Cevaben, biz cahiliyede bu iki günde eğlenirdik denilince Efendimiz şöyle buyurdu:
“Allah onlara bedel size ayrı iki gün vermiştir. Ramazan ve Kurban bayram günleri” (Ebu Davud, salât 245)
Diğer bir hadislerinde ise;
“Allah indinde günlerin en büyüğü Kurban bayramı günüdür, bunu, fazilette Nefr günü (Kurban bayramının ikinci günü) takib eder.” (Ebû Davud, menâsik 19)
Bu günlerin bereketinden azami derecede faydalanabilmek için, genel hükümlerinin yanında onun adabından da haberdar olmak ve elden geldiğince bunları da yaşamak gerekir. Bu sebeple, hem kurban hem de Ramazan bayramlarını nasıl idrak etmemiz gerektiği konusunda bazı hususlara dikkatlerinizi çekeceğiz:
1- Bayramdan önceki günlerde zikir, sadaka ve iyilikleri arttırmak
Kurban bayramından önce, oruç tutmak, hayır işlemeye çalışmak, Allah’ı çokça zikretmek, sadaka vermek müstehaptır. Çünkü Zilhicce ayının bu ilk günleri faziletli günlerdir. Hadiste şöyle buyrulur:
“Diğer günlerde yapılan hiçbir amel, bu günlerde yapılan iyi ameller kadar Allah katında sevimli değildir” Sahabe sorar: Ey Allah’ın Resulü, Allah yolunda cihad da mı bu kadar faziletli değildir? Allah Resulü cevap verir: Evet, Allah yolunda cihad da! Ancak bir kimse malı ve canı ile cihada çıkar, sonra bunlardan hiçbiri ile geri dönmezse (yani şehid olursa) müstesna.” (Buhari, îydeyn 11)
Zilhicce’nin ilk on günü hakkında diğer bir hadisi şerif ise şöyledir:
“Ondaki her bir günün orucu bir yıllık oruca (sevabca) eşittir. Ondaki bir gece kıyamı (ibadetle ihya edilmesi) Kadir gecesinin kıyamına (ihyasına) eşittir.” (Tirmizî, savm 52)
Ramazan bayramından önce zaten oruçlar tutuluyor, teravihler kılınıyor, fitre, sadaka ve zekâtlar veriliyor. Farzlara ilaveten pek çok nafile ibadet eda ediliyor. Bu konuda belki ayrı bir teşvike ihtiyaç yoktur. Ancak verme konusunda Peygamberimiz’in şu hadisini hatırlamakta fayda var:
“En faziletli sadaka, Ramazan’da verilendir” (Kenzu’l Ummal, 16249)
2- Bayram gecelerini ibadetle geçirmek
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurur:
“Her kim Ramazan ve Kurban bayram gecelerini Allah’tan ecir bekleyerek ibadetle geçirirse, kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmeyecektir” ( İbni Mace, sıyam 67)
Bu ibadetlerden maksat, zikir, namaz, Kur’an okumak, tekbir, tesbih, tehlil ve istiğfar gibi amellerdir. Bayram gecelerinin özellikle son üçte biri değerlendirilebilir ancak en güzeli bütün geceyi değerlendirmektir.
3- Bayram namazı için yıkanmak, güzel giyinmek ve güzel kokular sürünmek
Bayram günü sabah vakti girdikten sonra namaz için gusül almak, hoş kokular sürünmek, misvak kullanmak ve Allah’ın nimetini üzerinde göstermek üzere güzel giyinmek menduptur. (İbni Mace, 1305) Çünkü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günü yıkanır (Nasbu’r Raye, 1/85), hanımlarının kokularından da olsa sürünür, güzel elbiseler giyinerek namaza çıkardı. Cabir Hazretlerinden gelen bir rivayete göre Peygamber Efendimiz hazretleri, Cuma ve bayram günlerinde kırmızı hırkasını giyerdi. (Beyhaki, Süneni Kübra, 6355)
İbni Ömer Hazretlerinin bayram günü ne yaptığını soranlara azatlı kölesi ve aynı zamanda talebesi olan Hazreti Nafi şöyle der:
“İmamla beraber sabah namazını kılar, sonra evine döner, gusül abdesti alır, en güzel elbiselerini giyer, güzel kokular sürünürdü. Ardından bayram namazı için namazgâha gider, orada imam gelinceye kadar bekler, bayram namazını kılar, sonra Peygamber Efendimizin mübarek mescidine gider iki rekât da orada namaz kıldıktan sonra evine dönerdi.” (Heysemi, Buğyetü’l Bahis, 1/323)
Hatta Peygamberimiz’in Hanımlarının bayram için arefe gününün yatsı namazından sonra boyandıklarını rivayet ederler. (Abdürrezzak, Musannef 5857)
4- Mümkünse ve bir özür yoksa bayram namazına yürüyerek gitmek
Hazreti Ali efendimizin şöyle dediği rivayet edilir: “Bayram namazına yürüyerek gitmek sünnettendir.” Tirmizi bu hadisi rivayet ettikten sonra “İlim ehlinin çoğunluğu böyle uygulamıştır” demiştir. (Tirmizi, cuma 30) Sünnet olması dolayısıyla yürümenin sevabı daha çoktur. Zira Peygamber Efendimiz cenaze ve bayram namazlarına hep yürüyerek gitmiş, bineğe binmemiştir. Bununla beraber, hem giderken hem de gelirken vasıtaya binmenin mahzuru yoktur.
5- Bayram namazına gidip gelirken ayrı ayrı yolları kullanmak
Bu konudaki bir hadisi şerif şöyledir: “Allah Resulü, bayram namazına çıktığı zaman dönüşte başka yoldan dönerdi.” (Tirmizi, cuma 37) Bu harekette de yine çok sevap kazanma ve yolların ahirette şahitlik yapması arzusu vardır.
6- Bayram namazından önce ve sonra yeme meselesi
Ramazan bayramına çıkarken bir, üç, beş gibi tek sayıda hurma yemek, Kurban bayramında ise yemeği bayram namazı sonrasına bırakmak sünnettir. Bu konuda şöyle bir rivayet vardır: Resulullah sallallahu aleyhi ve selem, Ramazan bayramına yemek yemeden çıkmazdı. Kurbanda ise bayram namazını kılıncaya kadar bir şey yemezdi. Bir başka rivayette Ramazan bayramına çıkarken hurmaları tek sayıda yediği bildirilir. (Buhari, îydeyn 4-5; Tirmizi, salât 390) Rakamın tek olması, Allah’ın tek olup teki sevmesi sebebiyledir ki bu husus hadisi şerifte beyan edilmiştir.
Âlimlerimiz, Efendimizin hurmayı tercih etmesindeki hikmeti ise, hurmanın tatlı olduğu, tatlı bir şeyin ise göze, kalbe daha iyi geldiği, bunun da bayram namazında insana huzur vereceği şeklinde açıklamışlardır. Kurban bayramında, yemeği bayram namazı sonrasına ertelemenin hikmeti, kurban keseceklerin o gün ilk yedikleri şeyin kurban eti olmasıdır. Bu hikmete binaen, kurban kesmeyenler, namazdan önce de yiyebilirler.
7- Bayramdan önce fıtır sadakasını (fitreyi) vermek
Fitre, esasen Ramazan bayramı gecesi sabah namazı vakti girdiği anda vacip olur ve Ramazan bayramı namazından önce ödenmesi gerekir. Fakat o iki saat gibi kısa vakitte fitreyi fakirlere yetiştirmek güç olacağından ve fakirlerin de bayram ihtiyaçlarını önceden karşılama zarureti bulunduğundan dolayı fitreyi bayramdan bir iki gün önce vermek de mümkündür. Hatta böylesi maslahat açısından daha uygundur.
8- Bayram namazlarında bolca tekbir getirmek
İbni macedeki bir hadisi şerifte Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hutbe verirken iki hutbe arasında bolca tekbir getirdiği rivayet edilir. (İbni Mace, 1277) Sadece namazlardan sonra değil diğer vakitlerde tekbir getirmek de güzeldir. Abdullah ibni Ömer ile Ebu Hureyre’nin, Kurbandan önceki günlerde ve Kurban günlerinde çarşı pazara çıkarak tekbir getirdikleri, halkın da onlara iştirak ettikleri rivayet edilir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in torunlarından Muhammed Bakır hazretleri de sadece farzlardan sonra değil nafilelerden sonra da tekbir getirirmiş.
Evet, bayram namazlarında ve özellikle de Kurban bayramında namazlardan sonra getirilen tekbirler, İslam’ın ihtişamının, güzelliğinin, büyüklüğünün bir göstergesidir. Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi, eğer namazların arkasında hususan bayram namazlarında bir anda “Allahu Ekber” diyen yüz milyonlarca insanın sesinin birleştiği düşünülse, bütün dünya bir büyük insan haline gelir ve bu kadar insanın “Allahu Ekber” demesi, bütün yeryüzünün “Allahu Ekber” demesi manasına gelir. Adeta bütün dünya harekete geçiyor, hep beraber “Allahu Ekber” diyor yerin merkezi olan Kâbe’ye yöneliyor, orada bütün insanlarla beraber bir de Mekke ve Arafat dağının diliyle tekbir getiriyor. Yeryüzü bütünüyle tekbir olup inliyor ve bu sesler semalar ötesine giderek oralarda da sada veriyor, yankı buluyor. (17. Lema, 9. Nota)
9- Kadınların da bayram namazlarına iştirak etmeleri ve o coşkuyu yaşamaları
Efendimiz zamanında kadınlar, genç kızlar bayram namazlarına teşvik edilmişlerdir. Hatta özel hallerinde olan kadınların namazgâhın dışında durarak tekbirlere iştirak edebilecekleri bildirilmiştir. (Buhari, Îydeyn, 15) Tabi bu konuda, diğer namazlarda da olduğu gibi erkek-kadın karışımı (ihtilat) olmamasına dikkat etmek gerekir.
10- Çocukların bayram namazına gitmeleri
İbni Abbas hazretleri, Peygamber Efendimiz’le beraber Ramazan ve Kurban bayram namazlarını kıldığını söylüyor ki, bu onun çocukluk çağında olmuştu. Demek ki çocukların bayram namazlarına gelmeleri Efendimiz tarafından güzel karşılanıyordu.
11- Bayram namazında insanlara zarar verecek aletlerle gelmemek
Abdullah ibn Ömer (r.a), bir bayram namazında birinin mızrakının ucuyla yaralanmıştı. Ziyaretine gelen Haccac’a çıkışmış ve “bunlara sen sebebiyet veriyorsun, silah taşımanın caiz olmadığı günde silah taşıyorsun, insanlar da senden böyle görüyorlar” demişti. ( Buhari, îydeyn 9) İbni Ömer hazretleri gibi sahabeden önemli bir zatın Haccac’a karşı bu tavrı, onun dayanağının kuvvetli olduğunu gösterir ve bayram namazına insanlara zarar verecek şeylerle gelinmemesi gerektiği neticesi çıkar.
12- Bayram namazından önce ve sonra nafile namaz kılmak
Çoğunluk âlimlerimize göre, bayram namazlarından önce evde veya camide, namazdan sonra ise sadece camide nafile namaz kılmak caiz değildir. Ancak eve döndükten sonra iki rekât nafile kılmak sünnettir. Bu konuda şu rivayetler vardır: “Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve selem, bayram günü namaz kılınacak yere çıktı ve iki rekât namaz kıldı. Bundan başka da öncesinde ve sonrasında bir namaz kılmadı.” Bu hadisin istisnası, nafile namazın evde kılınmasıdır: “Allah Resulü, bayram namazından önce hiçbir namaz kılmazdı. Evine dönünce iki rekât nafile namaz kılardı.” İbni Abbas’ın bir rivayetine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem, bayram namazından evvel nafile namaz kılmayı kerih görürdü. (Buhari, îydeyn 26; İbni Mace, 1283)
13- Bayramlaşmak
Sahabe kendi aralarında bayramlaşır ve “Allah sizin ve bizim bayramlarımızı kabul etsin” manasına “Tekabbelallahu minna ve minküm” derlerdi. Bu ifadeyi biz kısaca “Bayramınız mübarek olsun” diye tercüme edebiliriz. İmam Malik hazretlerine bayramda hangi sözlerle bayramlaşmak gerektiğini sormuşlar, o zat da sahabenin sözlerini tavsiye etmiştir. ( Suyuti, Vusulü’l Emani)
14- Yeme – içmenin yanında Allah’ı zikirden uzak olmamak
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem, hacca gidenlere ilan edilmesi için Hazreti Ali ile gönderdiği ilannamede beyan ettiği hususlardan biri de şöyleydi: Bayram günlerini kastederek; “Bu günler oruç tutma günleri değildir; yeme, içme ve Allah’ı zikretme günleridir”. (Müstedrek, Savm (1588); Letaifü’l Mearif, 1/314)
Evet, Ramazan ve Kurban bayramında, yenilip içilecek ve Allah’a şükredilecektir. Nitekim bayram günlerinde oruç tutmak yine Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam tarafından yasaklanmıştır. Yeme içmeye dalmamak, adeta birer yeme içme insanı haline gelmemek için az önceki hadisin sonunda “Allah’ı zikretme”nin ifade buyrulması, çok manidardır. Demek ki, bayram gibi şen ve bahtiyar olduğumuz, yeme içmeyle sevincimizi izhar ettiğimiz günlerde dahi Allah’ı unutmamak, bu bayramları bize nasib ettiği için O’na şükretmek ve O’nun büyüklüğünü bir kere de sevincimizle ilan etmemiz gerekmektedir. Zikrin alanı çok geniştir. Gerek dille şükrederek, zikrederek, gerek kalple Allah’ı anarak, gerekse halimiz ve tavrımızla Allah’la irtibatımızı devam ettirerek O’nu anmamız mümkündür.
15- Bayramda sadaka vermek
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem, bayram günü kadınlara vaaz vermiş, onlara takvalı olmalarını tavsiye etmiş, cehennemin hallerinden bahsetmiş sonra da “sadaka verin” demiştir. Kadınlar da cehennemden korunma adına o bayram günü kolyelerini, bileziklerini, kolye ve takılarını Efendimiz’in önünde toplamışlar ve tasaddukta bulunmuşlardır. (Darimi, Sünen) Darimi’nin bir başka rivayetine göre ise Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günü mescide çıkar iki rekât bayram namazı kılar, hutbe verir ve hutbede insanlara sadaka vermelerini emrederdi. En çok sadaka verenler de kadınlar olurdu. (Darimi, Sünen) Bayramda sadaka vermekle, hem insan nefsi bir kısım günahlardan arındırılmış hem de o günü iyi geçirmek isteyen fakirlere yardımcı olunmuş olur.
16- Akrabaları ziyaret etmek
Bayram günleri, insanları ziyaret etmek için güzel bir fırsattır. Bu mübarek günde; anne-babanın, akraba ve komşuların, fakirlerin, manevi büyüklerin, yalnız kalmışların ziyaretinde bulunmak, ziyaret edilemeyenleri telefonla arayıp sormak ve onların dualarını almak, bayramın ruhuna uygun bir davranıştır. Başka zamanlarda büyük sevabı olan bu amellerin, bereketiyle gelen bayram günlerinde daha bir sevap kaynağı olacağında şüphe edilmemelidir.
17- Müminler arasında meşru çerçevede eğlence tertib etmek
Aişe validemiz anlatıyor: Bir bayram günü babam bize geldi. Evimizde iki tane Ensar’a ait cariye vardı. Bunlar şarkıcı değillerdi ama Ensar’ın Buas günlerine ait şarkılarını söylüyorlardı. Babam onları görünce, “Allah Resulünün evinde ve bir bayram gününde şeytan mizmarları mı söylüyorsunuz! Bu ne cüret!” diye çıkışınca Allah Resulü şöyle buyurdu: “Bırak ey Ebu Bekir, her kavmin bir bayramı vardır, bu gün de bizim bayramımızdır.” Başka bir rivayette bu cariyelerin def çaldığı da zikredilmektedir. Yine aynı bayram günü, Allah Resulünün mescidde kılıç kalkan oynayan Habeşlilere baktığını, kendisinin de Efendimizin omzuna yaslanarak, usanıncaya kadar bunları seyrettiğini, hatta Allah Resulü’nün oynayanları “Hadi göreyim sizi!” diye teşvik ettiğini Aişe validemiz (r.a) nakleder. (Müslim, salatu’l îydeyn 4)
Yukarıda kısa kısa hatırlatmaya çalıştığımız bayram günleri âdâbının sayısını daha da arttırmak mümkündür. Farzları, vacipleri ve sünnetlerinin yanında sayılan bu âdâba da riayet edildiğinde, Allah’ın izniyle üzerimizde ayrı bir atmosfer hâkim olacak ve bayramlarımız daha bereketli geçecektir.
Son olarak şu hususu da hatırlatmakta fayda var: “Bildiğimiz kadarıyla, Peygamber Efendimiz döneminde bayram günlerinde işler tatil edilmiyordu. İnsanlar günlük işlerini yine yapıyorlardı. Bayram namazı ve hutbesiyle o günü diğerlerine göre daha farklı karşılıyorlardı; sonra da birbirlerine tebessüm teâtisinde bulunuyor, fakiri-fukarayı gözetiyor ve eşe-dosta yemek yediriyorlardı.
Günümüzde, bayramlar biraz da bizim kendi törelerimizin rengine bürünüyor. Böyle mübarek bir gün bahane yapılarak tatil ilan ediliyor. Kabir ziyaretlerine daha bir ehemmiyet veriliyor. Sıla-yı rahim adına gidip gelmeler, arayıp sormalar bayrama ayrı bir derinlik kazandırıyor. Anne, baba ve çocuklar arasındaki münasebetler bir kere daha pekiştirilmiş oluyor. Çocuk yuvaları ve huzur evleri gibi yerlerde ziyaretçi bekleyen ve arayıp soranı olmama talihsizliğiyle kıvranan kimseler ziyaret ediliyor, sevindiriliyor. Böylece, bir yönüyle, daha geniş manâda bir sıla-yı rahimde bulunuluyor. Cenâb-ı Allah’ın af ve mağfiretine erme ümit ve beklentisi esas olmakla beraber, temelde dine aykırı olmayan, belki asıl kaynaklar itibarıyla dine dayanan ama zâhiren örflerimizden, adetlerimizden kaynaklanan şeyler de bayrama farklı manalar katıyor. (Gülen, İkindi Yağmurları)