Değerli kardeşimiz,
Kur’an ve Sünnet’te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet’e gireceklerdir. Bu kimseler cennetliktir. Esasen Allah’a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur, maddî refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet’te gerçekleşir:
Şeytana uymaktan korunan müttakiler ise cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. Esenlikle, emin olarak girin oraya!” (denir onlara). Onların kalplerindeki kini söküp çıkarmışızdır. Dost ve kardeş olarak, divanlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet ve meşakkat dokunmaz, oradan hiç çıkarılmazlar. (Hicr Suresi, 15/45–48).
Lâ ilâhe illallah, Cennet’in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlar da ilâhi emirlere bağlı olmak, itaat ve ibadet etmektir. İslâm dininin getirdiği inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem’de ceza gördükten sonra Cennet’e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel’in (r.a.) Allah Resulü’nden (s.a.s.) rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:
Kalbinde arpa miktarı hayır bulunup da ‘lâ ilahe illallah’ diyen kimse cehennemden çıkar. Kalbinde bir buğday miktarı hayır olup da ‘la ilahe illallah’ diyen kimse de cehennemden çıkar. Kalbinde bir zerre miktarı dahi hayır olup da ‘la ilahe illallah’ diyen de cehennemden çıkar. (Buhari, İman 32)
Bu ve benzeri hadislerden açıkça anlaşılacağı üzere bir insanda zerre kadar iman bulunsa o, cehennemden çıkacak hayat ırmağında yıkanacak ve sonra cennete girecektir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancına göre de, “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah” diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah’ın izniyle mutlaka Cennet’e dahil olacaktır. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Selametle kalınız.