Soru Detayı:
Yurtdışında yaşayan müslümanların çevrelerinde birçok islamî topluma ait mescitler var ama buralarda Cuma namazı kılındığı takdirde hutbeyi anlamama durumu var. Bazı arkadaşlar bunu gerekçe göstererek kendilerine ait derneklerde namaz kılmaktalar. Herkese açık olmayan ve herkes tarafından Cuma namazı kılındığı bilinmeyen bu yerlerde, diğer tarafta umuma açık mescitler olduğu halde, bu derneklerde Cuma namazı kılınabilir mi?
Hutbeyi anlamamak o mescitte Cuma namazı kılmamak için bir gerekçe olabilir mi?
Kısa Cevap:
Değerli kardeşimiz,
Hutbenin farklı dilde olması nedeniyle anlaşılamaması gerekçe gösterilerek Cami ve Mescidlerin terk edilip herkese/umuma kapalı yerlerde Cuma namazı kılmaya yönelmek doğru değildir. Zira hutbedeki zikirlerin, salavatların ve duaların varlığı hutbenin sıhhati için yeterlidir.
“Bazı şahıslara özel bir şekilde tayin edilen ve kapısı başkalarına kapatılan yerlerde Cuma namazını kılmak caiz olmaz.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s. 199).
**
Detaylı Cevap:
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, hutbe Cuma namazının sıhhat şartlarındandır. Yani hutbesiz namaz sahih olmaz. Hutbenin yerine gelmesi için ise Allah’ı zikretmek yeterlidir. Buna göre sırf hutbenin tamamı anlaşılmıyor diye bir camide kılınan namazın geçerli olmadığını düşünmek ve sırf bu nedenle umuma açık olmayan yerlerde Cuma namazı kılmaya yönelmek doğru değildir. Hutbedeki belli zikirlerin varlığı “Allah’u ekber, Sübhanallah, Lâ ilâhe illallah” gibi tesbih, tehlîl, hamd ve salâvatların yanısıra duaların yer alması hutbenin sıhhati için yeterlidir.
İkinci olarak Cuma namazı şehirde tek bir camide ikinci bir görüşe göre iki camide kılınabileceği, ancak cemaatin sığmaması söz konusu olursa diğer camiler veya cami hükmündeki mescitlerde kılınabileceği ifade edilmiştir (Molla Hüsrev, Kaynaklarıyla Büyük İslam Fıkhı, 243). Cuma namazının kılınacağı yerin, düşman korkusu vb. geçerli herhangi bir özür olmaksızın Cuma namazı vaktinde namaz kılacak herkese/umuma açık (izn-i âmm) olması gerekir. Zira ilgili ayetteki “namaza çağrı/nida” namaz kılınacak yerin bilinmesi (iştihâr) için olduğu fıkıh kaynaklarımızda ifade edilmiştir. (İbn Abidin, Reddu’l Muhtar, 3/26).
Kapıları kapatılmış yerlerde (köşk, mescid, dernek hatta camilerde), belli şahısların ve yakınlarının çevredeki diğer müslümanlara kapalı şekilde -herhangi özel bir gerekçe olmaksızın- Cuma namazı kılmaları caiz olmaz (Nimet-i İslam, 544). Ömer Nasuhi Bilmen bu konuda şöyle demektedir:
“Bazı şahıslara özel bir şekilde tayin edilen ve kapısı başkalarına kapatılan yerlerde Cuma namazını kılmak caiz olmaz. Fakat mabedin kapısı açık bırakılarak insanların girmesine izin verildiği takdirde, başkaları gelmemiş olsa da, Cuma namazları sahih olur” (Büyük İslam İlmihali, s. 199).
Cuma namazının kılınacağı camiye cemaat sığmadığı takdirde ise birden çok camide Cuma namazı kılınabileceği gibi, yakınlarda cami olmaması durumunda yetkili mercilerin izin vermesi kaydıyla okul spor salonları, iş yerleri ve derneklerde de ilgili şartları taşıması kaydıyla Cuma namazı kılınabilir.
Hasılı, sorunuzda ifade ettiğiniz üzere umuma açık cami ve mescitlerde namaz kılma imkânı varken umuma kapalı yerlerde başka herhangi özel bir gerekçe olmaksızın sırf hutbe dilinin farklılığı nedeniyle Cuma kılmak uygun değildir. Evet hutbeyi anlamak, orada ifade edilen hakikatlerden istifade etmek önemlidir. Ama belki bundan daha önemlisi, tüm Müslümanların bulunduğu yerde onlarla beraber bulunmak ve bu önemli ibadeti hep beraber birlik içinde eda etmektir.
Konunun fıkıh kitaplarımızda geçen teknik detayları bu şekildedir. Bunun yanında Cuma namazının mana, muhteva ve maksadına yönelik durumu üzerinde de duracak olursak şunları söyleyebiliriz:
Cuma namazı; ırk, millet, sosyal statü farkı vb. gözetmeksizin tüm Müslümanları bir araya getiren, böylece aralarındaki birliğin, vahdetin teessüs etmesine ve korunmasına yardımcı olan bir ibadettir. Tıpkı bayram namazı, beş vakit namazların farzı ve hac ibadetleri gibi. Bundan dolayı Cuma namazının bunu sağlayacak yerlerde kılınması asıldır. Bu bir cami olabileceği gibi İslam medeniyetindeki bir namazgah veya herhangi başka bir müessese, başka bir yer de olabilir. El verir ki burası herkesin rahatlıkla ve güven içinde gelip namazını diğer Müslümanlarla eda edebileceği bir yer olsun. İşte Cuma namazının herkese açık mekanda kılınmasının hikmeti budur. Yoksa bazı insanların girebileceği, bazılarının ise giremeyeceği yerlerde Cuma namazı kılmak, Cuma namazından beklenen bu büyük maslahatı yarım bırakır.
Tabii ki bu hüküm, buna mani olacak ölçüde bir engel olmamasına bağlıdır. Mesela güvenlik gibi bir gerekçe ile Müslümanlar bir yerde toplanamıyorlarsa (askeri garnizonlardaki mescitler gibi) veya toplanılan mekanların başka herhangi bir sebeple umuma açılmasına bir engel var ise… bu gibi durumlar, şer’i hükümlerin mevcut şartlara uyarlanmasını gerektirir. Bu gibi haller, dinin vaz’ettiği ruhsatların ortaya çıktığı durumlardır. Böyle bir durumda, şer’i hükmün uygulanabilirliği değerlendirilir, uygulanabildiği ölçüde uygulanır; kısmen ya da külliyyen uygulanmasına mani durumun olduğu tespit edildiğinde ise mevcut şartlar çerçevesinde bir yol takip edilir.
Bu tür maniaların olduğu durumlarda herkese açık olmayan kültür merkezi gibi yerlerde Cuma kılmak caiz olsa da şartlar zorlanmalı, eğer olabilirliği varsa diğer Müslümanlarla bütünleşmelidir. Yoksa herkes kendi milletine, cemaatine bir yer tahsis edip orada Cuma kıldığı takdirde bölünmeler, parçalanmalar, bir araya gelememeler sürer gider, her grup kendi içinde kalır.
İşin bir başka yönü de şudur: Özellikle irşad ve tebliğ gayesi olan insanlar, camileri, cami cemaatini terk etmemeli, Allah’ın evlerini mamur kılanlarla beraber oraları mekan edinmelidirler. Yoksa camiler sadece yaşlı insanların gelip gittiği, içindeki muhaverelerin avami bir üslupla cereyan ettiği yerler olarak kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. İman ve Kur’an hizmetlerine gönül vermiş insanlar, camileri terk etmemeli, oraları kendi mekanları bilmeli, oraları mamur kılmalı, oralarda insanlarla bütünleşmeli, ellerindeki güzellikleri ve hizmet dert ve tasasını oralara taşımalı, Allah’ın evlerini yapılışı istikametine çekme yolunda ellerinden gelen çabayı sarf etmelidirler. Yani camileri de bir hizmet mekanı edinmelidirler. Bazı şeylerden duyulan rahatsızlıktan dolayı camilerden uzak kalmak çok yanlıştır. Eğer orada bir hata varsa onu da düzeltmek, orada olmaya bağlıdır.
Selametle kalın.