Mesh; silme, eli bir şey üzerine sürme; belirli süre içinde özel bir mest’in üzerine ıslak eli sürmek anlamlarına gelmektedir. Topuklarla birlikte ayakları örten, giyilen ayakkabıya “mest (huff)” denir. Abdestte mest üzerine meshetmek, ayakları yıkama yerine geçer.[1]Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, s 203.
Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) genel itibariyle yolculuk halinde ayağına mest giydiği ve abdest alırken mest üzerine mesh ettiği rivayetlerde bildirilmiştir. (Buharî, Vudu’ 48; Tirmizî, Tahâre 72,73) Buna göre ayağa giyilen mest üzerine mesh etme sünnet-i seniyye ile sabit olmuştur.
Çorap üzerine mesh etme konusunda ise farklı görüşler mevcuttur. Makalemizin ilerleyen bölümlerinde mezheplerin konuyla ilgili görüşlerine değinilecektir. Çoraba meshetme konusunda farklı görüşlere medar olan rivayet şu şekildedir:
عَنْ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ قَالَ تَوَضَّأَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَمَسَحَ عَلَى الْجَوْرَبَيْنِ وَالنَّعْلَيْنِ
Muğire b. Şube (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem abdest aldı ve hem çorapları hem de na’linleri üzerine meshetti.” (Ebû Davud, Tahâre 62)
Rivayetlerde geçen “cevreb” kelimesinin ne olduğu üzerinde durmakta fayda var. Zira rivayetlerde zikredilen çorapla bugünkü çoraplar aynı mahiyette mi yoksa çorap kelimesiyle kastedilen başka bir şey midir sorusunun cevabı, çorap manasına gelen “cevreb” kelimesinin iyi bilinmesine bağlıdır. Çorabın mahiyeti anlaşılmadığı takdirde, bugün günlük hayatta kullanılan ince çorapların da hadisin hükmüne dâhil olduğu zannedilecektir. Nitekim böyle bir zandan dolayı, bugün bazı insanların abdest alırken günlük giydikleri ince çorapların üzerine meshettikleri görülmektedir ki bu caiz değildir.
Hadis-i şerifte geçen ve “çorap” diye terceme ettiğimiz “cevreb” kelimesinin manası, pamuk veya yünden mest şeklinde örülmüş bir ayakkabı\ayak örtüsüdür. Mübârekfûrî, yukarıdaki hadisin şerhinde “cevreb” kelimesini açıklarken Ebu Bekir İbni Arabî’nin Tirmizî şerhinden naklen şöyle demektedir: “Çorap, ayakları sıcak tutması için yünden yapılmıştır ve ayakları örter.”
Mübarekfûrî, eserinde çorap kelimesinin tahlillerini çeşitli eserlerden alıntılar yaparak geniş tutmuş ve şöyle demiştir: Firuzâbâdî Kâmus’da, Ebu’l Feyz Murteza Tacü’l Arûs’ta “Cevreb, ayakkabıdır” derken, Tîbî, “deriden mamul bir ayakkabıdır, dize doğru uzanır ve mest diye bilinir” demekte, Aynî ise, çorabı; kuvvetli ve eğrilmiş yünden imal edilir ve Şam halkı, şiddetli soğuklardan korunmak maksadıyla giyer şeklinde tanımlamıştır.[2]Mübarekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvezî, 1\282. Fîrûzabâdî de eserinde Mübârekfûrî’nin açıklamalarına yakın ifadelerle çorap kelimesini tanımlamaktadır.[3]Fîrûzabâdî, Avnu’l-Mabûd, 1\185.
Çorap hem bugün hem de tarih boyunca, ülkelere göre değişen özellikleriyle, insanlar tarafından kullanılagelmiştir. Bundan dolayı fıkıh kitaplarına baktığımızda umumi manadaki çorabın tanımından ziyade, üzerine mesh edilecek çorabın özelliklerinin verilmiş olduğunu görürüz. Bu özelliklere baktığımızda – aşağıda geleceği üzere-, mestin özellikleriyle ortaktır. Öyleyse diyebiliriz ki, çorap diye isimlendirilin şey, önceki dönemlerde mestle aynı manada tanımlanır. Çünkü şartları aynıdır.[4]Serahsî, Mebsût, 1/102-103; Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, 1/10.
Çoraptan Mest Olur mu?
İslam âlimleri, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) genellikle seferlerde ayağına mest giydiği ve bunun üzerine mesh ettiği yönündeki sahih rivayetlere (Buharî, vudu’ 48; Tirmizî, tahâre 72,73) bakarak mest üzerine mesh etmenin caiz olduğunu söylemişlerdir.
Sahabe arasında deriden yapılan mestler üzerine mesh edildiği gibi “na’leyn” ve “cevreb” adı verilen ayak giyimleri üzerine de meshedildiği rivayetlerden anlaşılmaktadır. Dönemin teknik imkânları da dikkate alındığında, giyilen çorap veya na’linlerin; insan elinde çıkrık yardımıyla eğrilmiş yün veya keçi kılı, hayvan derisi gibi hayvan ürünlerinden, yine elde, tığ vb. şeylerle dokunmuş olması muhtemeldir. Makineleşmenin olmadığı o dönemde, bu mamüllerin belirli bir kalınlıkta ve dayanıklılıkta olduğu, gerektiğinde, ayakkabılık yaptığı ve belirli mesafelere onlarla gidildiği anlaşılmaktadır.[5]Doç Dr. Nihat Dalgın, Gündemdeki Tartışmalı Dini Konular, s. 26-27. Bundan dolayıdır ki mezhepler bu rivayetlerde geçen “cevreb” “na’l” gibi kelimeleri yorumlamışlar ve bunların hepsini “mest” adı altında toplamışlardır. Hukukta objektiflik esas olduğu için de mezhepler, mest kavramını çerçeveleyen şartlar ve kurallar belirlemişlerdir.
Kösele ile kaplanmamış veya başka bir ek işlem görmemiş olan çoraplar üzerine mesh etmenin caiz olup olmaması meselesinde Ebu Hanife, Şafiler ve Malikiler, “caiz değildir” demişlerdir. Hanbelîler ve Hanefilerden İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed çorabın sık dokunulmuş olması, ayakları ve arka taraflarını göstermeyecek derecede kalın olması halinde üzerine mesh etmenin caiz olduğunu söylemişlerdir. Hanefilerin mezhep görüşü ise İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf’un görüşüdür.[6]Merginanî, Hidaye, 1/30.
Evet, kalın, dayanıklı ve yolda yürünebilecek şekilde sağlam çoraplar üzerine mesh caizdir. Keçeden dikilmiş mest üzerine de meshetmek caizdir. Suyu geçirecek derecede ince çorap üzerine meshetmek icmaen caiz değildir.[7]Serahsî, Mebsût, 1/102-103; Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, 1/10.
Bu söylediklerimizden anlaşıldığı üzere; esas önemli olan şey, çorabın üzerine mesh edilip edilmeyeceğinden ziyade o gün çorap denilen şeyin ne olduğu ve bunun mest özelliği taşıyıp taşımadığıdır. Yukarıda zikredilen şartları taşıdıktan sonra bu şey çorap da olsa başka bir şey de olsa mesh etmek caizdir. Yoksa tarih içerisinde kendisinden farklı manalar anlaşılan çorap kelimesi bugün giymiş olduğumuz ince ve günlük çoraplara şamil kılınarak, mest hükmünün bu çoraplar üzerine de uygulanması doğru olmaz. Hadislerde “cevreb” kelimesinin geçmesiyle o kelimeyi, o cinsten olan şeyin bütün nevilerine şamil kılmak bizi hataya sevk eder.
Çölde, dağlarda yürümek, savaş zamanında savaşmak, sefere çıkmak gibi faaliyetlerin, bugün bizim kullandığımız basit bir çorapla olamayacağı mantıken bellidir. Öyleyse o zaman çorap denilen şeylerin bir nevi mest özelliği taşıdığı rahatlıkla söylenebilir. Zaten, cevreb ve na’lin gibi giyimler için sayılan kalınlık, suyu geçirmezlik, yürünebilirlik gibi özellikler genel itibariyle mestin de özelliğidir.
Mestin genel şartlarına geçmeden önce ayakları meshetmekten ziyade ayakları yıkamanın azimet olduğunu, meshetmenin ise ruhsat olduğunu belirtelim. Yani mest üzerine mesh etmekten ziyade ayakları yıkamak daha faziletlidir.[8]İbn Âbidîn, Mestler Üzerine Mesh Bâbı.
Genel olarak mestin şartlarını şöyle özetleyebiliriz:
1) Mestler, ayağa abdest için ayaklar yıkandıktan sonra giyilmiş olmalıdır. Bir özürden dolayı çıplak ayak veya sargı üzerine mesh edilmiş bulunması yıkama hükmünde olup, bundan sonra giyilmiş mestler üzerine de mesh edilebilir.
2) Mestler, ayakları topuklarıyla birlikte her taraftan örtmüş bir halde bulunmalıdır. Topuklardan kısa mestler, potin, terlik ve benzerleri üzerine mesh yapılmaz.
3) Ayağa giyilmiş mestler ile en az üç mil kadar (Yaklaşık 5 km.) bir yol yürümek mümkün olmalıdır.
4) Mestlerin topuktan aşağı kısmında, ayağın küçük parmakları ile üç parmak miktarı kadar yırtık veya sökük bulunmamalıdır. Yırtık veya sökük konuşunda her iki mest ayrı kabul edilir.
5) Mestler, bağsız olarak ayakta durabilecek derecede kalın olmalıdır.
6) Mestler dışarıdan aldığı suyu hemen içine çekerek ayağa ulaştıracak bir halden uzak bulunmalıdır.
7) Her ayağın ön tarafından en az küçük el parmağı kadar kısım mevcut olmalıdır. Bu yüzden bir veya iki ayağının ön tarafı bulunmayan kimse, mestlerine mesh edemez. Ancak bir ayağı tamamen bulunmayan kimse, diğer ayağına giydiği mestine mesh edebilir.[9]Kâsânî, Bedaî, 1\10; İbn Âbidin, 1/261; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, 1/ 32-34; Mehmed Zihnî Efendi, Nimet-i İslâm, 132-134; Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 82.
Dipnotlar
⇡1 | Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, s 203. |
---|---|
⇡2 | Mübarekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvezî, 1\282. |
⇡3 | Fîrûzabâdî, Avnu’l-Mabûd, 1\185. |
⇡4 | Serahsî, Mebsût, 1/102-103; Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, 1/10. |
⇡5 | Doç Dr. Nihat Dalgın, Gündemdeki Tartışmalı Dini Konular, s. 26-27. |
⇡6 | Merginanî, Hidaye, 1/30. |
⇡7 | Serahsî, Mebsût, 1/102-103; Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, 1/10. |
⇡8 | İbn Âbidîn, Mestler Üzerine Mesh Bâbı. |
⇡9 | Kâsânî, Bedaî, 1\10; İbn Âbidin, 1/261; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, 1/ 32-34; Mehmed Zihnî Efendi, Nimet-i İslâm, 132-134; Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 82. |