Değerli kardeşimiz,
Diş dolgusu yaptırılmasının gusle herhangi bir tesiri yoktur:
Hanefî fukahâsı, gusül âyetinde emrin فَاطَّهَّروُا “Tastamam yıkanın (boy abdesti alın).” (Mâide sûresi, 5/6) şeklinde mübalâğa ifade eden bir siga ile gelmesinden hareketle, gusülde ağzın içinin de yıkanmasının farz olduğu neticesine varmışlardır. Fakat, ağzın içi, dişin de içi demek değildir. Gusülde ağzın yıkanması farz olan kısım, bizzat ağzın içi, dolayısıyla da dişlerin çeperi, yani dış yüzeyidir. Bu yüzey, diş doldurulduğu zaman dolgu, kaplandığında ise kaplama olur.
Bir diğer açıdan, zaruretler mahzurlu şeyleri mübah kılar. Zaruret, icabında insana guslü terk ettirir; haram et yedirir; hatta, zaruretin derecesine göre küfür kelimesini bile mahzursuz hâle getirir. İnsan hayat ve sağlığı açısından dişin ehemmiyeti tartışma kabul etmez. Bu bakımdan, dişin ağızda muhafazası ancak doldurma veya kaplama ile olacaksa, o takdirde bunun yapılmasında hiçbir mahzur yoktur. Fakat, kaplamanın altından olması İmam Ebû Hanife’ye göre mahzurludur. (Bkz.: eş-Şeybânî, el-Câmiu’s-sağîr s.477; el-Merğînânî, el-Hidâye 4/82-83.) Bazıları, Ebû Hanife’nin bu kavlini, dolgu veya kaplama yaptırmanın caiz olmadığı şeklinde anlamaktadırlar. Hâlbuki İmam Âzam Ebû Hanife’nin tartışmasını yaptığı mevzu, dişe dolgu veya kaplama yapılır mı yapılmaz mı değil, dolgu veya kaplamada altın kullanılıp kullanılmayacağıdır.
İnsanları yanlışa sevk etmemek ve yanlış anlayışlara meydan vermemek için, şer’î meseleleri daha bir dikkatle incelememiz gerekmektedir. (Kaynak: Fasıldan Fasıla II, “Diş dolgusu ve kaplama“)
Selametle kalınız.