İlk olarak şu meselenin anlaşılması gerekir; bizim yerine getirdiğimiz veya kaçındığımız şeylerde gerçek sebep, Allah’ın emir ve nehiyleridir.
Allah emrettiği için yapar, nehyettiği için kaçınırız. Kulluğun esası da budur. Kulluk, yolunun sağında ve solunda emir ve nehiyler bulunan bir mahiyete sahiptir. Ama Allah -celle celâlühû- emrettiği veya nehyettiği şeylere birer hikmet yerleştirir. Çünkü Allah’ın -celle celâlühû- Âmir (emreden) ismi olduğu gibi, bir de Hakîm (hikmetle iş yapan) ismi vardır.
Hz. Hakkı, Allah’ın her işte hikmeti vardır, abes fiil işlemez der. “Hakîm” isminin muktezası odur ki emredilen şeylerde bir kısım faydalar da olsun fakat yapılan şeyler bu faydalar üzerine kurulmaz. Yine Hakîm isminin iktizası odur ki yasak edilen şeylerde de faydalar olsun. Fakat bu yasak etme meselesi ona bina edilmez. Öyle şeyler vardır ki sırf bizim kulluğumuz bahis mevzuudur. Sırf kulluğumuz hedef alınmıştır. Meselâ öğlen namazı dört, akşam namazı üç, yatsı namazı dört, sabah namazı iki rekat farz olmuştur. Sabah namaz iki rekat farz olmuştur. Biz bütün bunların hikmetini bilemeyiz.
Sabah namazı da akşam namazı gibi üç rekât veya beş rekât olabilirdi. Çünkü onun da akşam namazı gibi vakti dardır. Görüyoruz ki bazı meseleleri akılla halletmemiz mümkün değildir. Belki bunlarda kulluk sırrı vardır. Kula düşen bu tür emirlerde Allah’a teslim olmaktır. Sadece o mevzunun içerdiği yapıcı şeyler ne ise onlar bizim mana yapımızın tamircisi, donatıcısı olurlar, onu tenvir ederler. Yani Allah’ın dediğini yaptığımız zaman, iç âlemimizde inkişaf baş gösterir. Bu durum bize yasak edilen şeylerde de böyledir. Bize bir şey yasak edilmiştir. Aklımızla o yasağın esasen maksat ufkuna ulaşamayız. Belki biz sırf nehyedildiği için onu terk ederiz ve bunun sonucunda içimizde bir nurlanma ve idrake ulaşma baş gösterir. Temelde bu meseleler bu şekliyle anlaşılmalıdır.
Ardından domuzun haram olması meselesine bakabiliriz. İslâm dini birtakım hayvanların etlerini yemeyi serbest bırakmışken, bazılarını yasaklamıştır. Ve bu yasaklamalarında da birçok hikmetler bulunmaktadır. Genel olarak düşündüğümüzde İslam, hoş ve temiz olan yiyecekleri helal kılarken, pis ve zararlı olanları haram kılmıştır. İşte domuzun da haram kılınmasını gerektiren hikmetleri düşündüğümüzde; onun beslenme tarzı, görünüşü, insanı tiksindiren bir tabiatının olması ve bünyesinde, etini yiyenlere geçebilen trişin vb. zararlı unsurlar taşımasını gösterebiliriz. Belki ileride günümüz tıbbının ortaya çıkaramadığı başka zararları da anlaşılabilir.
Kur’ân’ı Kerîm’de beş âyette domuzdan söz edilir. Ayetler şöyledir:
- “Allah sizlere yalnız leşi, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası adına kesilenleri haram kıldı” (Bakara Suresi, 2/173; Nahl Suresi, 16/115).
- “Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanlar sizin için haram kılınmıştır” (Mâide Suresi, 5/3).
- “Ey Muhammed (s.a.s.), de ki: Bana vahyolunanlar arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti ki bunlar pistir yahut doğru yoldan çıkarak, Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların yenmesi haramdır… “ (En’âm Suresi, 6/145).
Aşağıdaki ayette de domuzun çirkin hâline işaret edilmiştir.
- “…Allah kime lânet eder ve gazabına uğratırsa ve kimlerden de maymunlar, domuzlar ve tağûta kullar yaparsa, işte bunlar, makamları en kötü, yolları da en sapık olanlardır” (Mâide Suresi, 6/60).
Câbir b. Abdillah’tan, Allah Rasûlünün Mekke’nin fethi yılında Mekke’de iken şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
- “Şüphesiz Allah ve Rasûlü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım-satımını haram kılmıştır” (Buhârî, Büyü’, 112)
Domuz etinin insana zararlı olduğu tıp tarafından da ortaya konulmuştur. Doktor Glen Shepherd, Washington Post gazetesinin 31 Mayıs 1952 tarihli nüshasında yazdığı bir makalede bu konuda özetle şunları yazmıştır:
“ABD ve Kanada’da yaşayan insanların 1/6’nin adalelerinde, trişinli domuz eti yedikleri için, trişin kurtları vardır. Bunların çoğunda hastalık arazı görülmez. Yavaş yavaş iyileşir, bazıları da ölür. Bir kısmının sol tarafı felç olur. Hepsi de dikkatsizce domuz eti yemişlerdir. Bu hastalığın bağışıklık ve tedavisi yoktur. Ne antibiyotikler, ne de diğer ilaç ve aşılar bu küçük ve öldürücü kurda tesir etmez. Tek çare bu mikrobun bulaşmasını önlemektir… Trişinlerin sebep olduğu hastalığın belirtileri elliden fazla hastalığın belirtilerine benzer. Etleri tuzlama ve tütsüleme gibi metotlar trişinleri öldürmez. Mezbaha kontrolleri de trişinli etleri teşhis için yeterli değildir.“
Bu konuda birçok araştırıcılar domuz eti yemeğe devam etmenin insandaki kıskançlık duygusunu zayıflattığını söylerler. Çünkü hayvanlar içinde dişisini kıskanmayan tek hayvan domuzdur. Diğer yandan beslendiği yerde her türlü pisliği yediği için, çevreye hoş olmayan bir koku yayar ve eti, proteindeki kimyevî maddeler bakımından düşük değerdedir. Domuz etinin trişin kurdundan temizlenmesi fennî bakımdan imkânsız görülmüştür. Yeryüzünün hıfzısıhha otoritelerinden Prof. Hirş bunu açıkça belirtmiştir.
Son olarak şu hususu belirtelim ki, Allah yarattığı bütün hayvanları bizim yememiz veya istifade etmemiz için yaratmamıştır. Domuzdan başka yaklaşamadığımız ve doğrudan istifade edemediğimiz daha birçok hayvan vardır. Ayrıca domuzun çok hızlı üremesi, çabuk büyümesi ve kolaylıkla yetiştirilmesi gibi hususları düşündüğümüzde meselenin imtihan boyutunun olduğunu da görebiliriz. Bunun için Müslüman’a düşen Allah’ın kendisi için yarattığı helal rızıkların ardına düşmesi ve haramlardan uzak kalmaya dikkat etmesidir.