“Yaşayan İlmihal” programının birinci bölümünde, “Fıkıh” kavramı ele alındı. Bu programın içeriği şu şekildedir:
Merhabalar, sevgili dinleyicilerimiz. Yaşayan ilmihal programını birlikte değerlendireceğiz. Bu programda, yaşayan ilmihalde fıkıh konularını ele alacak ve işin hikmet boyutunu da değerlendirmeye çalışacağız. Öncelikle fıkıh mevzusundan başlayacak ve akışa göre mezhepleri konusuna gireceğiz. Daha sonra ilmihal kitaplarında sırasıyla yer alan konulara temas edeceğiz. Örneğin, temizlikten başlayarak namaz, oruç, zekat, hac gibi konuları ele alacağız. Ayrıca, ilmihallerde olmayan ancak fıkhın içerisine giren konulara da değineceğiz. Mümkün olduğunca bu konuları da anlaşılır bir şekilde aktarmaya çalışacağız.
Bu programımızın başında, yaşayan ilmihal ve ilmihal kavramlarına dair bir giriş yapmak istiyoruz. İlmihal, fıkhın sadece bir bölümünü oluşturur. İslam ilmihali olarak bilinen kitaplar, genellikle fıkhın sadece bir kısmını içerir ve çoğunlukla ibadetlerden başlayarak temizlik, namaz, oruç, zekat, hac gibi konuları içerir. Bazı ilmihal kitapları ise nikah, boşanma gibi aile konularına girebilirken, bazıları ticareti ele alabilir. Ancak dinimizde fıkhın daha geniş bir kapsamı vardır. Bu kapsam, sadece ibadetlerle sınırlı değildir. Aynı zamanda devletler arası ilişkilerden insanlar arası ilişkilere, kiralama, vekalet, vasiyet gibi konuları da içerir. İşte bütün bunlar, fıkhın altında işlenir.
Fıkhı açıklamadan önce fıkıh kelimesine ve İslam hukuku kavramına dair bir açıklama yapmak istiyoruz. İslam hukuku terimi, İslam dünyasında batı hukukunun ilerlemesine karşılık gelişmiş bir kavramdır. Ancak daha kitabi ve Kuran’a dayalı bir terim olan “fıkıh” kelimesini tercih ediyoruz ve bu kelimeyle başlamak istiyoruz.
“Fıkıh” bir şeyi iyi ve tam anlama, derinlemesine kavrama anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de çeşitli fiil kalıplarıyla 20 yerde geçer ve genellikle bir şeyi derinlemesine anlama, bir şeyin perde arkasını bilme, hakikatini anlama ve akıl ile anlayabilme anlamına gelir. Fıkıh, bu tarifleri içerisine alabilir ve bu terimler, fıkhın tariflerinde kullanılabilir.
Fıkıh kelimesi, özellikle Kur’an ve Sünnet’ten yola çıkarak dini bilgileri elde etmek ve bunları bilimsel bir bilgi olarak ortaya koymak için akıl yorarak, zihni çalıştırarak çalışan alimlere atfedilir. Bu alimler, Kur’an’ı alır, onu anlamaya çalışır ve oradan hükümler çıkarır. İçtihat olarak adlandırılan bu süreç, akıl kovasını Kur’an ve Sünnet kaynaklarına salarak su çıkarmak gibi bir çaba içerir.
Fıkıh, içtihadın bir ürünüdür ve bu içtihatlar sonucunda ortaya çıkan bilgilere denir. Bu çalışmalar, bir alimin, zihnini ve aklını Kur’an ve Sünnet kaynaklarına salarak oradan farklı hükümler, içtihatlar ve hükümler çıkarmasıyla elde edilir. Bu çalışmaların sonucunda elde edilen bilgilere fıkıh denir. Fıkıh, aynı zamanda “ameli hükümler” olarak da adlandırılır, çünkü bu hükümler insanların günlük hayatlarındaki ameli konuları içerir. Bu ameli hükümler, namaz bilgisi, oruç bilgisi, hac bilgisi, alışveriş bilgisi gibi konular, muayyen delil ve kaynaklardan, yani Kur’an ve Sünnet’ten çıkarılır. İmam Şafi hazretleri, muayyen delil ve kaynakların Kur’an ve Sünnet olduğunu belirtir.
Fıkıh, ince anlama ve derin bilgi anlamına gelir. Her şeyi derinlemesine bilmek, bir alim, bir fakih açısından önemlidir. Bu anlama kabiliyeti, Kur’an ve Sünnet’ten delil çıkarmak ve onları anlamak için kullanılır.
Fakih, kendisine verilen anlama kabiliyetini Kur’an ve Sünnet’in derinliklerine yayarak farklı hükümler çıkarır. Bu çaba ve gayret sonucunda elde edilen bilgiler topluluğuna da fıkıh denir. Bir diğer tanım ise şer’i delillerden içtihat ve istidlal yoluyla elde edilen hükümleri bilim olarak tanımlar. Bu tanım da İmam Şafi’i’nin öğretilerinden sonra ortaya konmuştur. İçeriği delillerden yani Kur’an ve Sünnet’ten çıkarılan hükümlerden oluşur.
İçtihat, bir kişinin çaba harcayarak bir konuyu anlamaya çalışması ve delillerden hüküm çıkarması anlamına gelir. İstidlal ise delil olarak kullanmaya çalışma, yani bir ayeti, bir hadisi veya Peygamber Efendimiz’in bir davranışını delil olarak kullanma sürecidir. İçtihat ve istidlal, aslında aynı şeyi ifade eder. Bu çalışmanın sonucunda ise şer’i delillerden yani Kur’an ve Sünnet’ten ve ardından icma denilen delilden bazı hükümler çıkarılır. İcma, sahabenin bir konuda fikir birliğine varması anlamına gelir. Bu şekilde üç temel delil kaynağı ortaya çıkar: Kur’an, Sünnet ve İcma. Kur’an, Allah’ın vahiylerini içerirken, Sünnet, Peygamber Efendimiz’in yaşamını ve uygulamalarını içerir. İcma ise sahabenin Kur’an ve Sünnet’ten çıkardıkları ve üzerinde ittifak ettikleri delillerin topluluğudur.
Namaz, Kur’an tarafından emredilmiştir, ancak nasıl kılınacağına dair ayrıntılı bilgiler çoğunlukla fakihlerin Kur’an ve Sünnet’e dayalı olarak çıkardığı delillerden gelir. Peygamber Efendimiz’in uygulamaları, namazın nasıl kılınacağını gösterir. Ancak bazı detaylar belirsiz olabilir, bu nedenle sahabenin yorumları önemlidir. Bu yorumlar İcma olarak kabul edilir.
İmam Azam ve İmam Malik gibi müçtehitler, sahabenin öğretilerini alır ve çeşitli alimlerle müzakere ederek kendi görüşlerini oluşturur. Bu görüşlerin toplamı, mezhepleri oluşturur. Mezhep, gidilen yol anlamına gelir ve belirli bir İslam hukuku okulunu temsil eder.
“Fıkıh”, Kuran’dan, Sünnetten ve sahabe uygulamalardan yola çıkarak bir araya getirilen delillerin bir bütünüdür. Bu deliller, namazın nasıl kılınacağı, nikahın nasıl kurulacağı, evlilikten sonra karı-koca hakları, çocuğun hakları, cenaze nasıl defnedilir, ölmek üzere olan bir insanın neler yapması gerektiği, alışverişteki şartlar ve daha birçok prensip ve hükümleri içerir. Tüm bu konular İslami ilimler içinde “fıkıh” başlığı altında işlenir ve bu konular ayrı ayrı kitaplarda yer alır.
Ancak, “fıkıh” başlığı altında ayrı ayrı konuların hükümleri verilirken dikkat edilmesi gereken genel prensipler ve hüküm verilme nedenleri de bulunur. Bu genel prensipleri ve hüküm verme ilmini de “fıkıh usulü” olarak adlandırırız. Fıkıh usulü, verilen hükümlerin perde arkasındaki maksatları, Allah’ın muradı ve Efendimiz’in amacını anlamaya yönelik genel prensipleri işler.
Fıkıh usulü, ana konuları ve genel prensipleri inceleyen bir ilimdir. Bu ilim, yasakları ve emirleri gibi ana konulara ve genel prensiplere odaklanır. Bu şekilde, fıkıh usulü, dini hükümleri daha derinlemesine anlama ve yorumlama işlevini üstlenir.
Fıkıh ve fıkıh usulü, İslam’ın inceliklerini anlama ve açıklama ilmi olarak kabul edilir. Sahabeden itibaren alimler, Kuran ve Sünnet’ten ince anlayışlarıyla çeşitli hükümler çıkararak bu ilmi geliştirmişlerdir. İslam hukuk metodolojisi adı altında pek çok kitap yazılmış ve bu ilim geleneği bugüne kadar devam etmiştir.
İbadetlerden muamelatlara, ticaretten vekalet işlemlerine ve devletler arası ilişkilere kadar birçok konu, fıkıh başlığı altında incelenir. İbadetler, muamelatlar ve ukubat (cezalar), fıkıh ilminin temel alanlarıdır.
Sonuç olarak, “fıkıh”, İslam hukukunun bir parçası olarak, ince anlayış ve derin bir bilgi gerektiren bir ilimdir. Fıkıh usulü ise bu ilmin genel prensiplerini ve hüküm verme yöntemlerini inceleyen bir alt dalıdır. İslam’ın özünü ve hükümlerini daha iyi anlamak için bu ilimlere başvurulur.
Bir sonraki bölümde “fıkıh kavramı” konusuna devam edilecektir.